Parçalı ay tutulması gerçekleşti husuf namazı kılındı

Ay tutulması nedeniyle Peygamber Efendimizin (asm) sünneti olan husuf namazı da kılındı

Risale Haber-Haber Merkezi

Ay'ın bakır renginde görüldüğü 'Parçalı ay tutulması' gerçekleşti. Astronomi meraklılarının bekledikleri tutulma, Türkiye'den de gözlendi. Ay tutulması nedeniyle Peygamber Efendimizin (asm) sünneti olan husuf namazı da kılındı.

Dün gece Dünya, Ay ile Güneş’in arasına girdi. Ay’ın bir kısmı Dünya’nın gölgesinde kaldı ve kısmi ay tutulması yaşandı. Kısmi ay tutulması Türkiye’den de net bir şekilde izlendi. 

KÜSUF VE HUSÛF NAMAZI NEDİR?

(K.S.F) Kökünden "küsûf" ve (H.S.F) kökünden "husûf" sözlükte; güneş ve ay tutulmasını ifade eden iki mastar. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır. Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara "iki küsûf" veya "iki husûf" da denilmiştir.

Küsûf ve husûf namazı İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Yalnız Hanefî ve Mâlikîler husûf namazım mendûb görürler. Kur'ân'da şöyle buyurulur: "Gece, gündüz güneş ve ay, O'nun varlığını gösteren âyetlerdendir. Güneşe veya ay'a secde etmeyiniz. Bütün bunları yoktan var eden Allah'a secde ediniz" (Fussilet, 41/37). Bu âyet-i kerîme, ay ve güneş tutulması sırasında, bunları yaratan Allah için namaz kılmaya işaret etmektedir.

Hz. Peygamber, (s.a.s) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman üzülmüştü. Aynı günde güneşin tutulması üzerine bazı. insanların, güneşin de Hz. Muhammed'in (asm) üzüntüsüne ortak olduğunu öne sürmesi üzerine, Allâh'ın elçisi şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz güneş ve ay, Allâh'ın âyetlerinden iki âyettir. Herhangi bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Siz onların tutulduğunu gördüğünüz zaman, tutulma sona erinceye kadar namaz kılınız ve dua ediniz" (Buhârî, Küsûf, 1,3,8,13,15,17; Müslim, Kusûf, 10; Ahmed b. Hanbel, IV, 249, 253; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, III, 326).

Küsûf namazı, mukîm veya misafir olsun, beş vakit namazla yükümlü olan erkek ve kadınlar için meşrûdur. Çünkü küsûf ve husûf namazında Rasûlüllah (s.a.s)'in uygulaması böyle olmuştur. Bu namaz ezan ve kametsiz kılınır. Bir münâdî sadece "essalâtü câmia= namaz toplayıcıdır" diye seslenir (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325). Cemaatle veya tek tek, gizli veya açık okunarak, hutbeli veya hutbesiz kılınması mümkün ve caizdir. Ancak bu namazın mescidde ve cemaatle kılınması daha fazîletlidir.

Deprem, fırtına, yıldırım düşmesi, şiddetli yağmur, dolu, kar ve salgın hastalık gibi felâket zamanlarında, cemaatsiz olarak, diğer namazlar gibi iki rek'at namaz kılmak mendub'tur. Burada küsûf namazına kıyas yapılmıştır (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 234, 235).

Hanefilere göre küsûf namazı, bayram, cum'a ve nâfile namazlar gibi iki rek'attan ibarettir. Ezansız, kametsiz, hutbesiz kılınır ve her rek'at; bir rükû ve iki secdeli olur. Delil, Ebû Davud'un naklettiği şu hadistir: "Rasûlüllah (s.a.s) iki rek'at namaz kıldı ve rek'atlarda ayakta duruşları (kıyamı) uzun yaptı. Sonra geri döndü, güneş açılınca da şöyle buyurdu: "Bunlar, Allah'ın kendisiyle kullarını korkuttuğu belgelerdir. Bu gibi mucizeleri gördüğünüz zaman, farz namazlardan en yeni kıldığınız namaz gibi namaz kılınız" (Buhârî, Küsuf, 6, 14; Müslim, Küsûf, 21, 24; Ebû Dâvud, İstiskâ, 3, 4).

Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, küsûf namazı iki rek'at olup, her rek'atte iki kıyâm, iki kırâat, iki rükû ve iki secde bulunur. Sünnet olan okuyuş şöyledir: İlk kıyamda Fatiha'dan sonra, Bakara sûresi veya ona denk bir sûre, ikinci kıyamda Fatiha'dan sonra, bundan daha az, üçüncü kıyamda Fatiha'dan sonra, daha da az, dördüncü kıyamda yine Fatiha'dan sonra, bir öncekinden daha az miktarda Kur'ân okunur. Kıyamda ilk okuyuştan sonra rukûya varılır, sonra doğrulur ve ikinci okuyuşu yapar, sonra yine rukûya varılır ve secdeye gidilir. İlk rukûda yaklaşık yüz, ikincide seksen, üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli âyet okuyacak kadar "Sübhanallah= Allâh'ım seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim" der (Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, 1405/1985, II, 399). Çoğunluğun bir rek'atta iki rüku için dayandığı delil şu hadistir. Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında güneş tutulduğunda "namaz toplayıcıdır" diye nidâ olundu. Rasûlüllah (s.a.s) bir secdede iki rükû yaptı, sonra ayağa kalktı, tekrar bir secdede iki rükû yaptı. Sonra güneş açıldı. Hz. Aişe şöyle dedi: Bu namazın rükûundan daha uzun hiç rükû yapmadım. Secdesinden, daha uzun hiç bir secde de yapmadım" (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325).
Ebû Hanîfe'ye göre, imam, küsûf namazında okuyuşu gizli yapar. İbn Abbas şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.s) ile küsûf namazı kıldım. O'nun kıraatinden bir harf bile işitmedim" (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 232). Husûf namazı ise, münferid olarak ve gizli okuyuşla kılınır. İmam Muhammed ve Ebû Yusuf'a göre ise İmam Küsûf namazında sesli okur. Çünkü Hz. Âişe, Rasûlüllah (s.a.s)'in böyle bir namazda sesli okuduğunu söylemiştir (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 331; Zeylaî, a.g.e., II, 232; bk. İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadir, 432-436; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi: I, 281-282, Meydânî, el-Lübâb, I, 121).

Hanefi ve Hanbelîlere göre, küsûf namazı için hutbe yoktur. Çünkü Hz. Peygamber hutbeyi değil, yalnız namazı emretmiştir. O'nun namazdan sonra hutbe irad etmesi, hükmü bildirmek içindir. O'nun bir küsûf namazından sonra yaptığı bir konuşma şöyledir: "Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın mucizelerinden bir mucizedir. Bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Bunu görünce Allah'a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin. Şüphesiz şu makamımda size söz verilen her şeyi gördüm. Beni öne geçer gördüğünüzde ben de kendimi Cennet'ten bir salkım almayı arzu eder görüyordum. Beni biraz geri çekilirken gördüğünüzde ben Cehennem'in bir kısmının diğer tarafını yediğini görüyordum " (Müslim, Kusuf, 3901; Mâlik, Muvatta', I, 186; Beyhakî, III, 323, 324; Şevkânî, a.g.e., III, 325). Hadîsin başka bir rivayeti şöyledir:

"Cehennemi gördüm. Bugünkünden daha korkunç bir manzarayı hiç görmemiştim. Cehennemliklerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm". Bir sahabenin, bunun sebebini sorması üzerine, de şöyle buyurdu: "Onlar kocalarına nankörlük ediyorlar. Hatta sen onlardan birine bütün ömür boyu iyilik yapsan, sonra sende küçük bir kötülük görse, şimdiye kadar senden zaten hiç iyilik görmedim, der" (Buhârı, İbn Abbas'tan, II, 28; Mâlik, Muvatta', I, 186; İbn Huzeyme, 1379; Beyhakî, III, 321 Sorularla İslamiyet)

RİSALE-İ NUR'DA AY TUTULMASI VE HUSUF NAMAZI

Risale-i Nur Külliyatının Sözler adlı eserinde Dua'nın kulluğun bir gereği olduğunu anlatırken, Ay tutulmasına da değinilerek, şu ifadeler yer almaktadır:

"Nasıl ki, güneşin gurûbu (batması), akşam namazının vaktidir; hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf (güneş tutulması) ve husûf (ay tutulması) namazları denilen iki ibâdet-i mahsusanın (özel ibadetin) vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasıyla (gizlenmesiyle) bir azamet-i İlâhiyeyi (Allah'ın büyüklüğünü) ilâna medâr (sebep) olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını (kullarnı), o vakitte bir nevi ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim (astrolog) hesâbiyle muayyen (belli) olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişafları (ortaya çıkmaları) için değildir."

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Tefekkür Haberleri