Oruç kalkandır

İmsak vaktinden iftar anına kadar yeme içme ve cinsel arzulardan uzaklaşmak anlamına gelen oruç, geçmiş ümmetlere olduğu gibi Müslümanlara da farz kılınmış bir ibadettir (Bakara, 2/183).

DOÇ. DR. MUSTAFA KARATAŞ İLE RAHMET DAMLALARI

Sahur yemeği yemek Ümmet-i Muhammed'e has bir uygulamadır. Allah'ın mü'minlere bir rahmetidir. 'Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyiniz, içiniz' (Bakara, 2/187) buyrularak, gece boyunca sabah oluncaya kadar yenilip içilmesi ve cinsel ilişki serbest bırakılmıştır. Diğer zamanların aksine Ramazan ayı içerisinde gündüzleri bu fiiller yasaklanmıştır. Zira oruç bir eğitimdir ve aynı zamanda iradenin nefse hakimiyetinin de bir sembolüdür.
Oruç, behîmî duyguların dizginlenerek melekût alemine seyrin mevsimidir. Maddenin, mânâ emrine girdiği; ruhun bedene galip geldiği, ham ve çiğ duyguların kemale erdiği bir iklimdir. Zengin iken yoksulluğu, varlıklı iken yokluğu; tok iken açlığı, kuvvetli iken zayıflığı yaşatan bir eylemin adıdır. Haramlar şöyle dursun, helallere bile bir vakte kadar elin sürülmediği duruştur. Yoksulların dul ve yetimlerin halinin benliğinde hissedildiği günlerdir. Bu bir empatiden öte birebir yaşamaktır. Bir anlamda "hakka'l-yakîn"dir; bilmenin ve görmenin ötesinde tatmaktır. Bu yüzden orucun sevabı çok büyüktür. İslâm'ın temel esaslarından biri olan ramazan orucu, müslümanlar için rahmet ve bereketin sağanak halinde yağdığı manevî bir mevsimdir.

Orucun sevabının sınırı yoktur. Bir kudsî hadiste bildirildiği üzere, Allah Teâlâ "Âdem oğlunun her iyi ameline karşılık on katından yedi yüz katına kadar sevap yazarım. Ancak oruç hariç, onun ecri bana aittir" buyurmaktadır (Buhârî, Savm 2). Dahası oruç tutanların Cennetin Reyyan isimli kapısından girecekleri haber verilmektedir (Buhârî, Savm 4; Müslim, Siyâm 166).

'Oruçluya iki sevinç vardır. Birincisi, dünyada iftar ederken, diğeri ise ahirette Rabbine kavuştuğu zamandır.' (Buhârî, Savm 9). Ayrıca "Kim inanarak ve sevabını Allah'tan umarak oruç tutarsa geçmiş günahları affedilir" denilmektedir. (Buhari, Savm, 6). 'Allah katında oruçlunun ağız kokusu misk kokusundan daha güzeldir' (Buhari, Savm, 2).

Oruç kalkandır. Allah Resûlü (a.s),"Oruç, kalkanın sizi düşmandan koruduğu gibi cehenneme düşmekten koruyan bir kalkandır" buyurmaktadır (İbn Mâce, Siyâm 1). Oruç, Allah ile kişi arasındaki engelleri/mâsiva aşma mücadelesidir. Çirkin bakışlardan gözleri; yalandan, gıybet ve dedikodudan dilleri; vurmaktan, dövmekten ve incitmekten elleri korur. Gözlerde fer'in dizlerde dermanın kalmadığı, dillerin kuruyup dudakların çatladığı bir anda akşamla birlikte tabak, kaşık ve çatal seslerinin harmoni oluşturduğu heyecan ve telaş dolu sevinçler, Rabbimizi hoşnut eden görüntülerdir. Zira kul, firavunluk, kârunluk ve nemrudluk taslamamış, Allah rızası için aç kalmış, akşama erdiğinde ise yeme içme telaşıyla Rabb olmadığını, aksine aciz bir varlık olduğunu ve yaratanın nimetlerine muhtaç olduğunu hâl diliyle sergilemiştir. Oruçlunun bu telaşlı hali Allah'ı hoşnud etmiştir.

Orucun ibadet olmasının yanısıra vücudumuza da sayısız faydaları bulunmaktadır. Bir yıl boyunca hiç durup dinlenmeden çalışan sindirim organlarımız, bir anlamda rektife/bakım yapılarak yeniden ayarlanmaktadır. Sindirim organları, karaciğer ve diğer hazımla ilgili uzuvlar, Ramazanda intizama girerler. Resûlullah (a.s), "Her şeyin zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur" buyurmuştur. Orucun ayrıca iradeyi güçlendirdiği de bilinmektedir. Yine Hz. Peygamberin "Oruç sabrı artırır" ifadesi de bunu desteklemektedir (İbn Mâce, Siyam 44).

Son derece sevap ve faziletli olan oruç ibadetini hakkıyla ifa etmeye çalışmalıdır. Bir takım yanlış davranışlarla oruca zarar vermekten sakınmalıdır. Zira bazı davranışlar tutulan orucun sevabını yok eder. Nitekim bu konuda Allah Resûlü çok önemli bir uyarıda bulunmaktadır: "Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine sadece susuzluğu kalır; nice gece namazına kalkanlar da vardır ki, sadece gece uykusuz kalmış olur" (İbn Mâce, Siyâm, 21). Oruç tuttuğu halde kötülüklerden kaçınmayan kimse, perhiz yapıp zehir içen hasta gibidir. Zira günahlar da bir bakıma zehirdir. Güzel hasletleri yok eder, sevapları alır götürür. oruç tuttuğu halde sevap alamayanlar da bulunmaktadır. Eline, diline, gönlüne oruç tutturmayanlar orucun hikmetini anlayamamışlardır. Kalp kırarak, gıybet, dedikodu, iftira ile başkalarını üzen, zarar veren bir kimse orucun sevabından mahrum olur.

Orucun hikmetlerinden biri, iyi ve güzel davranışlar kazandırmaktır. Dolayısıyla oruç tutan kimseler davranışlarına her zaman olduğundan daha çok dikkat etmelidirler. Başkasına haksızlık etmemeli, hemen kızmamalı, sabırlı olmalı, kötü söz söylememelidir. Nitekim Allah Resûlü (a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Oruç kalkandır. Oruçlu çekişmez ve kimseyle de dövüşmez. Bir kimse kendisine sataşır veya küfrederse iki kez ben oruçluyum desin" (Buhârî, Savm 9). Kısaca oruç sabır kalkanıdır. Sabrın sonu ise selamettir ve de bayramdır.

Yeni Şafak

Ramazan Haberleri