Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Meryem Suresi 66-72. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
66 . Bir de insan: “(Ben) öldüğüm zaman, gerçekten ileride hayat sâhibi olarak (kabirden) çıkarılacak mıyım?” der.
67 . İnsan hiç ibret almaz mı ki, daha önce (kendisi henüz) hiçbir şey değilken, onu şübhesiz ki biz yaratmışız! (1)
68 . Artık Rabbine yemîn olsun ki, onları (o kâfirleri) ve şeytanları elbette (mahşerde) toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş olarak muhakkak Cehennemin etrâfında hazır bulunduracağız!
69 . Sonra her tâifeden Rahmân’a en çok isyân eden hangileri ise, şübhesiz çekip çıkaracağız (ve önce onları Cehenneme atacağız)!
70 . Sonra elbette biz, ona (Cehenneme) girmeye daha lâyık olan kimseleri en iyi bileniz.
71 . Hem sizden oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. (Bu,) Rabbinin kendi üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür. (2)
72 . Sonra (şirk ve küfürden) sakınanları kurtarırız (Cennete koyarız) ve zâlimleri diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.
1- “Vücûd-ı insan, tavırdan tavıra geçtikçe acîb ve muntazam inkılâblar (değişiklikler) geçiriyor. Nutfeden (bir damla sudan) alakaya (ana rahmi duvarına tutunmuş, asılı bir hücre topluluğuna), alakadan mudğaya (dişle çiğnenmiş ete benzeyen bir cenîne), mudğadan azm ve lâhme (kemik ve ete), azm ve lâhmden halk-ı cedîde (yeni bir yaratılışa) yani insan sûretine inkılâbı, gāyet dakik (ince) düsturlara tâbi‘dir. O tavırların herbirisinin öyle kavânîn-i mahsûsa (husûsî kānûnları) ve öyle nizâmât-ı muayyene (belirli nizamları) ve öyle harekât-ı muttarideleri (düzgün hareketleri) vardır ki; cam gibi, altında bir kasıd, bir irâde, bir ihtiyâr, bir hikmetin cilvelerini gösterir. (...)
Acabâ mümkün müdür ki: Bu derece nihâyetsiz bir kudret ve muhît (kuşatıcı) bir hikmet ile rubûbiyet (terbiye ve idâre) eden ve zerrâttan (zerrelerden) tâ seyyârâta (gezegenlere) kadar bütün mevcûdâtı kabza-i tasarrufunda (hükmü altında) tutmuş ve intizam ve mîzan (ölçü) dâiresinde döndüren Sâni‘-i zü’l-Celâl (celâl sâhibi san‘atkâr olan Allah), neş’e-i uhrâyı (tekrar dirilmeyi) yapmasın veya yapamasın! İşte çok âyât-ı Kur’âniye (Kur’ân âyetleri), şu hikmetli neş’e-i ûlâyı (ilk dirilmeyi) nazar-ı beşere vaz‘ ediyor (insana gösteriyor). Haşir ve kıyâmetteki neş’e-i uhrâyı ona temsîl ederek, istib‘âdı (akıldan uzak görmeyi) izâle eder (giderir).” (Sözler, 29. Söz, 198-200)
2- Bazı rivâyetlere göre insanların hepsi Cehenneme uğrayacak, fakat Cennetlikler azab görmeden çıkacaklardır. Hz. Câbir (ra)’ın bir rivâyetinde: “Cennetlikler evvelâ Cehenneme uğrayacaklar. Fakat Cehennem onlara serinlik ve esenlik yeri olacaktır. Hatta insanlar onun serinliğinden ürperip feryâd edeceklerdir. Cenâb-ı Hakk o gün Cehennemi mü’minlere,tıpkı İbrâhîm Aleyhisselâm’ın atıldığı ateşi ona serinletici ve emniyet verici kıldığı gibi yapacaktır. Cennet ehli, ne ile korkutulmuş olduklarını görecek ve Cennetteki lezzetlerine kuvvet verecek bir dehşetle Cehennemi temâşâ edeceklerdir.” (Celâleyn Şerhi, c. 5, 40)