Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mü’minûn Suresi 72-80. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
72 . (Ey Resûlüm!) Yoksa (sen) onlardan bir ücret mi istiyorsun? İşte Rabbinin haracı (mükâfâtı) daha hayırlıdır. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73 . Hâlbuki şübhesiz sen, onları elbette dosdoğru bir yola da‘vet ediyorsun.
74 . Fakat muhakkak ki âhirete inanmayanlar, doğrusu o yoldan sapanlardır.
75 . Hem (biz) onlara merhamet edip kendilerindeki sıkıntıyı giderseydik, yine de gerçekten azgınlıkları içinde bocalayıp duracaklardı.
76 . And olsun ki, onları (Bedir’de) azâb ile yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve (O’na) yalvarmıyorlar(dı).
77 . Nihâyet onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda, bir de bakarsın ki onlar bunun içinde ümidsizliğe düşmüş kimselerdir.
78 . Hâlbuki O, sizin için o kulak(lar)ı, o gözleri ve o kalbleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
79 . Hem O, sizi yeryüzünde yaratıp, yayandır. Ve ancak O’nun huzûruna toplanacaksınız.
80 . Ve yine O, hayâtı veren ve öldürendir; gece ile gündüzün ihtilâfı (ard arda gelmesi) de ancak O’na âiddir.(1) Hiç akıl erdirmez misiniz?
1- “Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân (ifâdesi mu‘cize olan Kur’ân) pek çok harâretle ve şiddetle ve halâvetle (tatlılıkla) şükür ve ibâdete sevk ediyor. Ve ibâdet, Cenâb-ı Hakk’a mahsus ve hamd O’na hâsdır diye çok tekrâr ile beyân ediyor. Demek bu şükür ve ibâdet, doğrudan doğruya Mâlik-i Hakîkîsine (gerçek sâhibi olan Allah’a) gitmek lâzım olduğunu ifâde için, hayâtı bütün şuûnâtıyla (hâlleriyle) perdesiz kabza-i tasarrufunda (hükmü altında) tuttuğuna delâlet eden وَهُوَ الَّذ۪ي يُحْي۪ي وَ يُم۪يتُ وَلَهُ اخْتِلاَفُ الَّيْلِ وَالنَّهاَرِ [Ve O, hayâtı veren ve öldürendir; gece ile gündüzün ihtilâfı (ard arda gelmesi) de ancak O’na âiddir.] (...) gibi âyetler, pek sarih (açık) bir sûrette vâsıtaları nefyedip (reddedip), doğrudan doğruya hayâtı Hayy-ı Kayyûm’un (hayat sâhibi ve herşeyi varlıkta tutan Allah’ın) dest-i kudretine münhasıran (yalnız O’na) veriyor.” (Lem‘alar, 30. Lem‘a, 392-393)