O kedinin Müslümanlara anlattıkları

Emir Fatih KARAŞAHAN

Bu yazıyı yazmak ne kadar gecikse de, önemli bir yaraya parmak bastığı ve hala güncel olduğu için notlarımın arasından çıkararak yazdım. Yazı şu haber üzerine yazıldı:

Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber, ünlü İngiliz graffiti sanatçısı Banksy’nin, İsrail ordusunun hava saldırısıyla büyük yıkım yaşayan Gazze’ye kaçak tüneller aracılığıyla gittiğini ve Gazze’de savaşta yıkılan duvar kalıntılarının üzerine graffiti çizdiğini belirtti. O gün itibariyle 18 bin evin yıkıldığına ve inşaat malzemelerinin bölgeye girişine izin verilmemesine değinen Banksy, insanlar sadece internette kedi fotoğrafına baktığı için bu (kedili) graffitiyi çizdiğini belirtti.

Kediler… Hemen herkesin sevdiği bu mübarek hayvanları sevmek imandandır diyor Peygamber efendimiz (sav). Hatta sahabelerinden birine “Ebû Hureyre” (Kedicik babası) lakabını vermiştir. Üstad Bediüzzaman hazretleri de kedileri sevmiş, onlarla rızkını paylaşmış ve onların “Ya Rahim Ya Rahim” şeklinde Allah’ı zikrettiklerini belirtmiştir.

Kedilerle meselemiz yok kısacası. Fakat Banksy’nin “kedi” mevzusundaki tüm insanlığa ettiği sitemine değecek bir nokta var. Önemli bir nokta… O sanatçının tünellerden geçerek girdiği Gazze’de çizdiği kedinin bağrında yatan serzeniş, dert olmalı müslüman sinemize. Her gün görmekten aşina olduğumuz vahşi görüntülere karşı uyanık olmak (ve kalmak) için bir isyan onunkisi. “Ben ne yapabilirim ki?” diyenlere ders…

Her gün internette şirin, şeker, tatlı hayvanlar paylaşıyoruz. Ne hayatımızda, ne dünyada kötü bir şeyler olmuyormuşcasına “mutlu” portreler çiziyoruz. İnsanların çektikleri acılara üzülüyoruz belki ama paylaşmıyoruz çoğu zaman. Uzun süren savaşlar, bitmeyen acılar normal gelmeye (mi) başlıyor.

“Paylaşınca ne olacak? Çözülecek mi dertleri?” diyebilirsiniz. Devletlerin uluslararası ilişkiler düzeyinde çözmesi gereken bir soruna, kişisel ve fiziksel müdahale edemeyiz belki. Doğru. Fakat nedir bu mutluluk, bu şirinlikler?

Her musibet duanın vaktidir. Öyleyse dua eden ve duaya davet edenlerden olmak zorunda değil mi müslüman? Hani Efendimiz (sav) “Kötü bir şey gördüğünüzde onu elinizle düzeltiniz, gücünüz yetmezse dilinizle düzeltiniz, buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ediniz. Bu ise imanın en zayıfıdır?” demişti.

Komşusu açken tok yatanı dışlarken dinimiz, kardeşi ölürken mutlu mesut yaşayana (görünene/rol yapana) dokunmaz mı?

İnsanların kabaran narsistliği, vurdumduymazlıklarını kamçılar oldu günümüzde. Kendi mutlu olduğu ve ona dokunmadığı sürece, küresel yılanları da umursamaz oldu.

Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Kobani, Myanmar… Müslümanın olduğu topraklarda acı var. Gözyaşı var. Kan var. Yıkım var. Terör var. Ölüm var.

Bir kedinin o delik deşik yıkık duvarda anlattığı çok şey var. Hadi bunu da paylaş dediği…

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.