Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Furkân Suresi 60-62. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
60 . Onlara: “Rahmân’a secde edin!” denildiği zaman: “Rahmân da neymiş? Bize emrediyor olduğun şeye (sen dedin diye) secde mi edeceğiz?” dediler ve (bu da‘vet) onların nefretini artırdı. (1)
61 . Ne yücedir O (Allah) ki, gökte burçlar yaptı ve içlerinde bir lâmba (olan güneş), (2) bir de aydınlatıcı bir ay kıldı.
62 . O (Rahmân), ibret almak isteyen veya şükretmek isteyen kimse için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir.
1- Bu âyet-i kerîme, Kur’ân-ı Kerîm’deki on dört secde âyetinin yedincisidir. Tilâvet secdesinin ta‘rîfi için, bakınız; (sahîfe 175, hâşiye 2)
2- “Lâmba ta‘bîriyle şöyle bir üslûba pencere açar ki, şu âlem bir saray ve içinde olan eşyâ (varlıklar) ise insana ve zîhayâta (canlılara) ihzâr edilmiş (hazırlanmış) müzeyyenât (süsler) ve mat‘ûmât (yiyecekler) ve levâzımât (lâzım olan şeyler) olduğunu ve güneş dahi musahhar (itâatkâr) bir mumdâr olduğunu ihtâr ile (hatırlatmakla), Sâni‘in (herşeyi san‘atla yaratan Allah’ın) haşmetini (yüceliğini) ve Hâlıkın (yaratıcının) ihsânını ifhâm ederek (anlatarak) tevhîde (Allah’ın birliğine) bir delil gösterir ki, müşriklerin en mühim, en parlak ma‘bûd (ilâh) zannettikleri güneş, musahhar bir lâmba, câmid (cansız) bir mahlûktur.” (Zülfikār, 25. Söz, 12)