Nur Talebelerinin vasıfları-1

Baki ÇİMİÇ

-İhlâs kaideleriyle hareket ederler. Çünkü “vasıta-i halâs ve vesile-i necatın ancak ihlâs ile olacağını bilirler.”

-İktisadı esas tutarlar. Çünkü “kanaat eden iktisat eder, iktisat eden bereket bulur” hakikatine uyarlar.

-Tamah göstermezler. “Hırs ve tamah yerine "Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah'tır."( Zâriyât Sûresi, 51:58.) âyet-i celilesi delâletiyle Kur'ân'a, kütüb-ü İlâhiyeye imanları tamdır.”Ayrıca;” Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor.” hakikatini de bilirler.

-Riyadan sakınırlar. Çünkü riyanın bir tasannu, gösteriş, hayrı şer edeceğini ve gizli şirk olduğunu bilirler.

-Tasannua girmezler. Çünkü “Dalkavukluk ve tasannunun, alçakça bir yalancılık.” olduğunu bilirler.

-İnsanların hürmet ve ikramlarını arzu etmezler. Çünkü bu zamanda verilen hürmet ve ikramların çok pahalı olduğunu bilirler. Hem Üstadlarının;” Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz.” dersini bilirler ve tatbik ederler.

-Şan şöhret peşinde koşmazlar. “Hususan acip bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve câzibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şâşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıt ve münafi” olduğunu bilirler. Üstadları gibi,”Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz “derler.

-Enaniyeti büyük tehlikelerden biri olarak bilirler. Çünkü bu asrın enaniyet asrı olduğunu bilirler ve ondan yılandan, akrepten kaçar gibi kaçarlar.

-Tevazu ve mahviyet sahibidirler. Meslekleri gereği ehl-i imana karşı tevazu ve mahviyet gösterirler. Ancak;” Evet, bu zamanda dinsizlik hesabına, benlikleri firavunlaşmış derecede ve imana ve Risale-i Nur'a hücumları zamanında onlara karşı tedafü vaziyetimizde tevazu ve mahviyet göstermek büyük bir cinayet ve hıyanettir. Ve o tevazu, tezellül hükmünde bir ahlâk-ı rezile olur.” şecaatine de azami olarak dikkat ederler.

-Dine hizmet ettim diye gururlanmazlar. Çünkü “Sen, ey riyakâr nefsim! "Dine hizmet ettim" diye gururlanma.” Muhakkak ki Allah, bu dini fâcir adamla da teyid ve takviye eder." (Buhari, Cihad: 182,) hadisindeki emri bilir ve gurura girmekten korkarlar.

-Tezellüle girmeden hizmet ederler. “Kur'ân'ın tilmizi ise, mütevazi, heyyin, yani âsan ve leyyin, yani yumuşaktır. Fakat, Fâtırının gayrına, daire-i izni haricinde tezellüle tenezzül etmez.” Ve “Asıl mü'min hakkıyla hürdür. Sâni-i Âleme abd ve hizmetkâr olan, halka tezellüle tenezzül etmemek gerektir.” prensiplerine sadakatle bağlıdır.

-Uhuvvetkârâne tesanüd eder ve kardeşlerini tenkit etmezler. Üstadın “Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var.” düsturuna uyarlar

-Tesanüdü en önemli bağ bilir ve muhafaza etmeye çalışırlar. Ancak;” "Lâkin ittihad, cehl ile olmaz. İttihad, imtizac-ı efkârdır. İmtizâc-ı efkâr, mârifetin şua-ı elektrikiyle olur.” düsturu ile cehaletin kalkmasına ve ittihadın sağlanmasına azami gayret ederler.

baki@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.