Nur Talebelerinin muhabbeti ile Risale okumaya başladım-ÖZEL

84 yaşındaki Mehmet Şaşmaz, Risale-i Nurla tanışmasını, Hulusi Yahyagil ile olan hatıralarını anlattı

Röportaj: Nurettin Huyut - RisaleHaber

Mehmet Şaşmaz
1341 Elazığ’ın Palo ilçesinde doğdu. Miladi takvimle 1925. Tam seksen dört yaşında bir asırlık çınar. Oniki çocuğu olmuş. Altısı kız, altısı erkek. Hepsini evlendirmiş ve babalık görevini hakkıyla yerine getirmiş. Bundan dolayı da Allah’a şükrediyor.
1944 senesinde evlenmiş tam altmış dört yıllık mutlu bir evliliği var. Eşi de hayatta kendisini bu güne kadar yalnız bırakmamış. 1948 senesinde de Elazığ’a yerleşmiş. Tüm ömrü Elazığ’da geçimini sağlamakla ve Risale-i Nura hizmetle geçmiş.


Risale-i Nurları nerede ve ne zaman tanıdınız?
Risale-i Nurları 1956 senesinde, Hulusi ağabeyin zamanında tanıdım. O zaman Bingöl’e arabacı (nakliyeci) olarak gitmiştim.  Mehmet Ali (Terzi) adında bir ağabey vardı. Sağ olsun O bana bir risale vermişti. Adı Küçük sözlerdi. Onu okuduktan sonra arkası geldi. Hizmetlere katıldık. Derslere iştirak ettik. Böylece Hulusi ağabeyle çok fazla görüşme imkânımız oldu.

Size verilen kitabı okuduktan sonra nasıl bir duygu yaşamıştınız?
Kitabı arabanın torpidosuna koymuştum oradan çıkarıyor okuyordum, bazen evde okuyordum. Ama Aslında okuduklarımı pek anlamıyordum. Fakat sonuçta bu eserlerin Kur’an tefsiri oluşu bizi cezbediyordu. En önemlisi o zamanki insanların bana karşı gösterdikleri muhabbetti. O muhabbeti hiç unutamam, çok güzeldi. Yani önceleri hep muhabbete gittik o bizi celbetti. Risale-i Nurları anlamasak da oradaki muhabbet bizi çekiyordu.

Elazığ’daki dersler nerede yapılıyordu?
O zaman Elazığ’da bir dershanemiz yoktu. Allah razı olsun Hulusi ağabeyin evi zaten dershane gibiydi. Bizde çoğu zaman oraya gidiyorduk. Sonradan karar alıp bir ev kiraladık dershane olarak. Sonra tuttuğumuz yer dar gelmeye başladı başka bir yere taşındık o şekilde gelişmiş oldu. Yani, derslere gelenler çoğaldıkça ihtiyaca göre hizmetler de arttı. Daha sonra Üniversite kuruldu haliyle üniversiteye gelen talebelere yer tutma ihtiyacı hâsıl oldu ve öylece genişledi. Şimdi çok şükür onlarca dershane var. Değişik cemaatlerin farklı yerleri var. Hizmetler de çok güzel devam ediyor.

İlk zamanlar, hayattayken dersleri Hulusi ağabey yapıyordu. Bazen de başka birine okutup, kendisi izahatlar yapıyordu. Sonra talebeler gelince onlar bu işi öğrendi ve ders yapanlar çoğaldı.

Risale-i Nur hizmetinde çok büyük katkısı olan Üstadın ilk talebelerinden biri olan Hulusi ağabeyle nasıl tanıştınız?
Hulusi ağabeyin evi camiye çok yakındı. Ben de hep o camiye giderdim. Bir gün yaşlı bir amcayla omuz omuza namaz kılıyoruz. Teşehhüde oturmuştuk gözüm yaşlı amcanın ellerine takıldı. Baktım ki, işaret parmağını şahadet okurken kaldırmıyor. Selam verdikten sonra ben merak ettim bu halin sebebini yaşlı amcaya sordum. Önce ehemmiyet vermedi. “Boş ver” dedi. Sonra ben ciddi ciddi tekrar sorunca dedi ki, “Bizde hacı Yusuf efendi vardı. O derdi ki parmağını kaldıracağın zamanı bilemezsen hiç kaldırma. Ben de o nedenle kaldırmıyorum”

Ben bu kısa sohbetten sonra onda bir şeyler hissetmeye başladım. Sonra dışarı çıktı. Baktım herkes başına toplanmış. Elini falan öpüyor. Sordum biri dedi “bu Hulusi ağabeydir, büyük bir adamdır”. Bu söz üzerine başka bir gün onu takip edip evine kadar gittim.  Tarikat ehli zannettiğim için, evine varınca dedim ki “efendim sizin tarikattan bana da verin”. O da “ben arkadaşlara söyleyeyim sana eser versinler sen onları oku” dedi. İlk tanışmamız böyle oldu.

Benim o zaman arabacılık zamanımdı yani nakliyecilik yapardım. Cumartesi günleri kamyonun içini güzelce yıkardık. Temiz bir halı sererdik. Sonra da alabildiği kadar insanla beraber kırlara gidip, sohbet ederdik. Kumanya hazırlar gelenlere yedirirdik. Başka şehirlerden de çok gelenler olurdu.

O günlerde sıkı takip vardı birçok yerde tutuklanmalar olmuştu. Siz böyle bir durumla karşılaştınız mı?
Çok şükür mahkemelik bir şeyler olmadı ama devamlı nezaret altındaydık. Takip edildiğimizi biliyorduk.  Ona göre tedbirli davranıyorduk.

Risale-i Nurların yayılması ve neşri ile ilgili ne tür çalışmalar yapardınız?
Dediğim gibi derslere çevremizdeki insanları götürmeye çalışırdık Her gün ikindi namazından sonra ders olurdu iştirak ederdik. Piknik adı altında eş dost herkesi toplar götürür orada ders yapardık onlarda istifade etmiş olurdu. Hatta bazen çevre illerden de davet ederdik onlar da gelirdi. Birlikte kalabalık pikniklerimiz olurdu.

Hatta Muş’tan Molla Muhammed adında safi kalp bir kardeşimiz vardı. O her zaman Muş'tan talebelerini de alır Hulusi Ağabeyin yanına gelirdi. Ama bazı kerametvari hallerin beklentisi içindeydi. Yanında durur uğultu halinde bir ses çıkararak sessizce dinlerdi. Bir gün çay molası bittikten sonra Hulusi Ağabey dedi ki: "Hocam birazda seni dinleyelim." Fakat o konuşmadı, Hulusi ağabey 2-3 defa tekrar etti. Ama o yine de konuşmadı. Hulusi Ağabey orada çok güzel bir dörtlük sarf etti şöyle:

- Arı kovanının olmasa balı,
- Kuru vızıltıyla n’ola halı?
- İlahi gider bizde kiylü kalır
- Cemi taklitlerimizi tahkike dönder…

Bir gün yine Hulusi Ağabeyin evindeydik Fethullah Gülen Hoca Efendi geldi. İki üç kişiyle Yeni camide vaaz verdikten sonra gelmişti. Vaazdan sonra demiş “gidip Hulusi ağabeyi ziyaret edeceğim”. İki üç kişi ile geldiler. Hulusi ağabey ders yaptı. Ama O hiç konuşmadı, hep dinledi.  Biraz sonra da izin isteyip kalkıp gitti. Ben ilk defa orada gördüm. Ağabeyler mümkün oldukça gelip Hulusi Abiyi ziyaret ederlerdi. Türkiye'nin her yerinden guruplar halinde gelenler olurdu. Üstad’ın talebelerinden gelenler içinde en çok Sungur abiyi hatırlıyorum. O da sık sık gelir ziyaret ederdi.

Hizmetlerin bugün geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz?
Cenab-ı Hakk'a yüz bin şükür olsun ki bu zamanda hizmetler çok iyi, çok fazla dershaneler var. Dershaneler dolup taşıyor. Rahat bir şekilde soruyor öğreniyorlar. Eski zamandaki gibi herhangi bir korku da kalmamış. Yani bütün cemaatler şevkle ihlâsla çalışıyorlar. Biz de karınca kararınca elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Diğer cemaatlerle diyalogunuz nasıl?
Çok şükür o konuda da eski kırgınlıklar kalmamış, herkes de birbiriyle alakalı. Ziyaretler oluyor zaman zaman. Biz diğerlerine gidiyoruz. Onlar bize geliyor. Çok sayıda cemaat var hepsinin isimlerini burada sayamam ama hepside harıl harıl çalışıyor.

Hepsinin biri biriyle irtibatı var. Özellikle Bayramlarda bu ziyaretler sıklaşıyor. Mutlaka guruplar halinde birbirlerinin bayramına giderler ve en önemlisi artık aleyhte konuşma da kalmamış. Herkes kendi işiyle meşguldür. Genel olarak Nur talebelerinin geleceği çok güzel…

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Cenabı Hak nur talebelerine her şeyi ihsan etsin. Allah sizi en yüksek makamlara çıkarsın. Amin. Ama, bu makam ve mevkilerin fazla bir önemi yok en önemlisi İhlâslı olmaktır. Ne yaparsanız yapın ihlastan ayrılmayın. Allah sizi bizi hepimizi ihlastan ayırmasın. Amin…

Röportaj Haberleri