Nur talebeleri müzakere ediyor: Risale-i Nur Neşriyatı nasıl olmalı?

Konu ile ilgili farklı düşünceleri olanlar da açıklamalarını gönderebilir...

Zaman zaman Risale-i Nur Neşriyatı’na dair bazı tartışmalar gündeme geliyor.

Konuyla ilgili bir grup nur talebesi, görüşlerini açıkladı. “Nur Talebelerinin Bir Ortak İstişare Heyeti” adıyla yayınlanan açıklama şöyle:

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

Evvelâ: Risale-i Nur Külliyatı, müellif-i muhteremi Üstâd Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin tanzimi üzere yıllarca tab' edilmiştir. Vefatı sonrasında da vekil, vâris ve nâşir talebeleri tarafından sıhhatine özen gösterilerek sahîh bir sûrette devam edegelmiştir. On Birinci Mektub'un fihristinde Üstâd Bediüzzaman'ın ifade ettiği üzere; "Bu küçük mektubları hususî bir sûrette, hususî bazı kardeşlerime yazmıştım. Büyük mektublar meydana çıktıktan sonra, küçükler de umûmun nazarına gösterilmesi lâzım geldi. Halbuki tanzimsiz, müşevveş bir sûrette idiler. Onlar ne hâl ile yazılmış ise, öyle kalması lâzım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye me'zun değiliz!" (Mektubat, s. 488) Buradan da anlaşılacağı üzere Risale-i Nur eserleri sünûhat kabilinden olması hasebiyle "tanzimsiz, müşevveş bir sûrette" görülen kısımlar için tashih ve tanzim edelim, değiştirelim denilmez. Buna iznimizin olmadığı ifade edilmektedir. Yani eserin orijinal metninde tasarrufa izin verilmemiştir.

"Hz. Üstâd bu şekilde tensib ettiler, bizler de o tanzim ve tensibe sadakat manasiyle aynı neşriyatı devam ettirdik. Hz. Üstâd'ımızdan beri devam edegelen o tanzim bozulmasın ve istikbâl nesillerine kadar devam etsin diye aynı tertibi muhafazaya çalıştık. Neşredilen küçük risalelerin çoğu yine Hz. Üstâd zamanındadır. Umûm kardeşler Hz. Üstâd'ımızın tarzını devam ettirmeyi bir sadakat borcu bilmektedirler." (Ağabeylerin neşrettiği 1986'daki mektuptan)

"...vaktiyle Fihriste Risalesine bazı kelimeler ilavesine karşı: 'Titremeliydiniz... Ben dahi kalem karıştıramıyorum.' İhtar ve ikazına yakinen şahid olan telebeleri, hiç ihtimal var mıdır ki, böyle en küçük bir tağyir ve tebdile rıza göstersinler veya teşebbüs etsinler." (Ağabeylerin neşrettiği 1986'daki mektuptan)

Bu ifadelerde de Risale-i Nur'un orijinal metnine ilaveye izin olmadığı net olarak ifade edilmektedir.

Üstâd Bediüzzaman'ın Abdülkadir Badıllı Ağabey'e şöyle demiştir; "Kürdoğlu, ben Risale-i Nur'un tamamını neşre sana izin veriyorum. Amma neşirde en mühim olanı Risale-i Nur'un sıhhatine çok dikkat etmektir." (Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, Genişletilmiş 3. Baskı, s. 15)

Bu sebeple Risale-i Nur'un sıhhatine çok dikkat ederek orijinal nüshaların tab'ı devam etmelidir.

Sâniyen: Mektubat eserinde Üstâd Bediüzzaman şöyle der; "Bu dürûs-u Kur'âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü çok emarelerle anlamışız ki: bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü çok delillerle ve emarelerle tahakkuk etmiş ki: Risale-i Nur eczaları, Kur'ân'ın tereşşuhatıdır; bizler, taksimü'l-a'mal kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip, o âb-ı hayat tereşşuhatını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz!.." (Mektubat, s. 426)

Bu mektupta da "Bu dürûs-u Kur'âniyenin dairesi içinde olanlar"a hitap edilmekte ve ehl-i ilmin Risale-i Nur hakkında yapabileceklerinin ne olduğu beyan edilmektedir. Ehl-i ilmin yapacağı "yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir." Bu minvalde müellifi görüldüğü üzere kendisi izin vermiştir. Devamında da "Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer." diyerek vartaya dikkat çekmiştir.

"Üstâd'ımız Bediüzzaman, bir Nur talebesine Risale-i Nur'dan bazen okuyuvermek lütfûnu bahşederken izah etmiyor, diyor ki: 'Risale-i Nur, imanî mes'eleleri lüzumu derecesinde izah etmiş. Risale-i Nur'un hocası, Risale-i Nur'dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız herbir mes'eleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır.'

Okunan Türkçe veya Arapça bir risalenin izahı, başka bir risalede varsa, onu getirip okuyor. Risale-i Nur'daki gayet ince nükteleri derkeden basiretli âlimler de der ki: Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir fakat Risale-i Nur'u cemaata okurken tafsilâta girişip eski malûmatlarıyla açıklarsa; bu izahatı, Risale-i Nur'un beyan ettiği, asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevab veren hakikatların anlaşılmasında ve tesiratında ve Risale-i Nur'un mahiyetinin derkine bir perde olabilir. Bunun için, bazı lügatların mânâlarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir." (Sözler, s. 772)

Sâlisen: Kastamonu Lâhikası ve Barla Lâhikası'nda geçen mektupta şöyle denilir; "Evet Risaletü'n-Nur, size mükemmel bir me'haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin herbirisine, meselâ Kur'ân'ın Kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza.. mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.

Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzûm yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsîr ve tashih ile devam edecek. Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirdlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı manevî, bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir." (Kastamonu Lâhikası, s. 56; Barla Lâhikası 371 - 372)

Bu mektupta da görüleceği üzere Risale-i Nur müellifi Üstâd Bediüzzaman tarafından vazifeler beyan edilmiştir. Bu vazifeler hususunda "Risaletü'n-Nur, size mükemmel bir me'haz olabilir." diyerek Nurlar'ın kaynak alınması gerektiğini, "müteferrik risalelerdeki parçalar toplan"arak cem'edilirse "mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir" denilerek, bu vazifelerin nasıl tatbik edileceğinin bir vechesi gösterilmiştir. Mektubun devamında "vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor" denilir ve vazifeler şöyle sıralanır; "Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsîr ve tashih ile devam edecek."

Buraya kadar hiçbir Nur Talebesinin itirazı yoktur ve olamaz. Nitekim kitabî bilgi sarîhtir. Cây-ı dikkat kısım bu yerin devamında gelir; "Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirdlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı manevî, bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir." Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsinin de bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahr, bir rehber olacağı ifade ediliyor. Eğer Risale-i Nur esasatına ve desâtirine muvâfık ise kabûl-ü âmmeye vâbeste olur. Bunu da zaman gösterecektir.

“Mezkûr kısımda geçen izah, şerh, tahşiye, tefsîr ifadelerinden:

Risale-i Nur’un haricinde olarak ve kişinin kendi ilmi ve malumat sâbıkasıyla izah ve tefsîr edilebileceği şeklinde anlaşılmamalıdır. Zira yukarıda nazara verilen ve Risale-i Nur’un mutlak manada me’haz alınması şartını getiren sarîh beyan ve tesbit edilen: “Kesbi ilmin vehbî ilme müdahale edemeyeceği” hükmü ve (Risale-i Nur’u yine Risale-i Nur izah eder) esası, böyle bir anlayışa yol vermez.

Ancak muayyen olan ahkâm-ı şer’iye ve ilmî bazı ıstılahlar muteber ve esas olan me'haz kitablarda mukarrer ve sabit oldukları malum ve müsellemdir ve bu bahisten hâriçtir.” (Risale-i Nur’dan Derlemeler Neşriyatı, İttihad Yayıncılık, s. 52)

Bu ifadelerin Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin tüm vekil, varis ve talebelerinin de tasdik ve görüşü olduğu malûmdur. Vehbî i̇lmi yine vehbî ilim ile izah edebileceğimize göre dinin 1. hücceti olan Kur’ân-ı Kerîm ve 2. hücceti olan hadîs-i şerîfler de bu mânâya dahildir.

Üstâd Bediüzzaman'ın kendisi hayatta iken derlediği; "Zülfikâr, Siracü'n-Nur, Tılsımlar, Asâ-yı Musa" gibi büyük eserler, nâşir talebelerinden olan M. Said Özdemir Ağabey'in derlemiş olduğu "İman ve Küfür Müvazeneleri" Risale-i Nur Külliyatı'ndan olmuş ve müellifin rızası dahilinde gerçekleşmiştir. Daha sonra bu selahiyet vekil, vâris ve nâşir talebelerinin yaptığı derleme çalışmaları ile devam etmiştir ki, mesela; Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in derlediği "Beyanât ve Tenvirler", Mustafa Sungur Ağabey'in hazırladığı ve ismini koyduğu "Latif Nükteler", Üstâd Bediüzzaman'ın talebelerinin ortak kanaati ile hazırlanan "Hizmet Rehberi" buna misâldir. Bu eserlerin üst kısmında "Risale-i Nur Külliyatı'ndan" ve altında da "Müellifi Bediüzzaman Said Nursî" yazmaktadır. Vekil, vâris ve nâşir ağabeylerin vefatı sonrası yahut onlar hayatta iken ama onların derlemediği çalışmalar da "Risale-i Nur Külliyatı'ndan derlenmiştir" şeklinde kapakta belirtilerek basılmıştır. Bu şekilde olmasına kimse itiraz edemez, müellifinin verdiği vazifenin îfâsı sadedinde görülmelidir.

Râbian: Bir önceki maddede verdiğimiz lâhika mektubundaki "tashih" vazifesi hakkında şu hatıra câlib-i dikkattir; 2000 senesinde Sözler Yayınevi'nin bastığı “Sözler” mecmuasını Merhum Sungur Ağabey'in huzurunda beraber tashih ediyorduk, dedi ki Üstâd'ımız buyurdu ki “Te'lif bitti, tashih kıyamete kadar devam edecek.” ve Sungur Ağabey bize bir müjde verdi “Sizler nâşirlerin sevabından bu tashihinizle hissedarsınız.”

Tashihten maksat ilk nüshalar ile mukayese edilerek bazen Hatt-ı Kur'ân'dan Latinizeye geçirilirken oluşan hataların tashihi, kimi zaman da harf hataları olabilmektedir. Bunların yapılması her Nur Talebesini sevindirir ve nitekim Üstâd Bediüzzaman'ın "sizin vazifeniz devam ediyor" diyerek bıraktığı "tashih" vazifesi bu minvaldedir.

Ağabeylerin neşrettiği 1986'daki mektupta da mevzû şöyle ifade edilmiştir; "...baskılarda, kelimelerin okunmasında veya terkiblerdeki noksanlar da sonradan düzeltmeler yapılmış. Bu sebepten nüsha farkları çok cüz'i de olsa meydana gelmiş...

Yoksa Nur Talebeleri bir kelimeyi kasten değiştirmeyi en büyük ihanet telakki ederler. Ve Nur Talebeliği ile asla kabîl-i tevfîk olmayan manevî bir sukut bilirler ki, Elhamdülillah, değiştirmek gibi sadakatle kabîl-i tevfîk olmayan bir şey vâki olmamıştır."

Hâmisen: Üstteki mezkûr mektuplardan da anlaşılacağı üzere herhangi bir kimsenin Risale-i Nur Külliyatı hakkında yazacağı kitabın kapağına "Risale-i Nur Külliyatı'ndan" ve "Bediüzzaman Said Nursî" yazmasına; Üstâd Bediüzzaman, vekil ve vâris ağabeyler ile umûm Nur Talebeleri razı değildir. "Bediüzzaman Said Nursî'nin Sözler Kitabına İlmî Bir Tahkik ve Haşiye" yazıp altına da sadece kendi isminin olması muvâfıktır.

Bu durum Risale-i Nur hakkında yapılan tüm çalışmalara râcidir. Şerh, izah, haşiye yahut diğer vazifelere mebni çalışmalarda hazırlayanın ismi yazarsa, kimsenin itiraz etmeye hakkı olmaz.

“Bir defasında Ahmed Feyzi, Hz. Üstâd'a bir pusula yazarak, "Üstâd'ım, ben Gençlik Rehberi'ni bugünkü gençliğin anlayabileceği şekilde lügatsız Türkçe olarak yazıp neşretmek istiyorum, müsaade eder misiniz?" diye sordu. Hz. Üstâd da "Kardeşim Ahmed Feyzi! Sen öyle bir risale yazarsan kendi imzanı at veya lügatlarını haşiyesinde kısaca Türkçeye çevir, yine imzanı at" demişti. Bu ifadeleriyle Üstâd Hazretleri, Risale-i Nur nasıl te'lif edilmişse öyle neşrolunmasını anlatmak istemişti.» (Nakleden: İbrahim Fakazlı, Son Şahitler - 2) Görüldüğü üzere usûl budur. Yapacak ve bu işe teşebbüs edecek olanlar, kendi isimleri ile neşredebilirler.

Sâdisen: Üstâd Bediüzzaman'ın talebeleri olan kıymetli ağabeylerimizden kitap yazanlar, notları daha sonra derlenenler veya sözleri derlenenler hususunda bizlere hüsn-ü misâldirler. Mesela Üstâd Bediüzzaman'ın "vefatımdan sonra sadâkatli varisim" (Barla Lâhikası, İhlas Nur Neşriyat, s. 375) hitabına mazhar Hulusî Yahyagil Bey, 184 sayfalık "Hac ve Umre Rehberi" hazırlamıştır. Risale-i Nur hakkında sorulan suallere verdiği cevaplardan oluşan mektuplar da büyük bir yekûn tutmaktadır. Üstâd Bediüzzaman hayatta iken Risale-i Nurlardan istifade ile hutbe ve mev'izeler hazırlamış ve insanlar da istifade etmiştir.

Üstâd Bediüzzaman'ın "sır kâtibi" (Şualar, s. 561) olan Mehmed Feyzi Efendi'nin de sohbetlerinden alınan notlar ciltler dolusudur. Bunlar da Risale-i Nur'un feyzinden mülhemdirler.

Üstâd Bediüzzaman'ın "Zübeyr bana merhum biraderzadem Abdurrahman yerine" (Şualar, s. 535) verilmiş dediği Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in de yaptığı "Konferans", Üstâd Bediüzzaman'ın tensibiyle Sözler eserinin sonuna dâhil edilmiştir. Notlarından derlenen başta "Bir Dâvâ Adamından Notlar" ve "Üstadım Bediüzzaman 1 ve 2" kitapları üzerinde de Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in ismi yazmaktadır.

Üstâd Bediüzzaman'ın "hayatın hayatımla devam edecek" dediği ve "mutlak vekilim" (Emirdağ Lâhikası 2, s. 233) diyerek vasiyet ettiği 6 mutlak vekilden biri olan Mustafa Sungur Ağabey'in de 372 sayfalık "Söz Bediüzzaman Said Nursî'nin Anarşi Sebep ve Çareleri" isimli kitabı ile 58 sayfalık "Bediüzzaman Said Nursî Kimdir? Hayatı, Hizmeti, Eserleri, Gaye ve Maksadı Nedir?" isimli kitapları vardır, bu kitapların üzerinde de kendi ismi yazmaktadır.

Yazdığı eserler için; "Risale-i Nur'un haşiyeleridir, tamamlamasıdır." diyen Mehmed Kayalar Ağabey'in de yazdığı kitapları vardır. Mehmed Kayalar Ağabey, Üstâd Bediüzzaman'ın "Benim metrukâtım ve Risale-i Nur'dan olan benim hususî kitablarım ve güzel cildlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü..." (Emirdağ Lâhikası 1, s. 136) vasiyet ettiği mektupta "Mehmed Kaya" ismiyle geçmektedir. Hatta Mehmed Kayalar Ağabey'in İzhâr-ı Hak eseri için de Üstâd Bediüzzaman "Bârekallah, Maşâallah, pek âlimane ve pek müdakkikane bir eser olmuş. Âlem-i İslâm'ın istifadesi için muhakkak neşri lâzımdır.'' (Mehmed Kayalar, İzhâr-ı Hak, s. 3) demiştir. Bazı eserlerinin isimleri şunlardır; Dört Âyet - Dört Hadîs (33 sayfa), Kırk Hadîs (67 sayfa), Mizan (50 sayfa), İslâm'da Uhuvvet ve İttihâd (53 sayfa), Firdevs (29 sayfa), Hüccet (53 sayfa), Nurdan Kıvılcımlar (56 sayfa), Nurdan Damlalar (31 sayfa), Sıratı'n-Nur (37 sayfa), İzhâr-ı Hak (58 sayfa).

Üstâd Bediüzzaman'ın "Araçlı Abdullah" (Emirdağ Lâhikası 1, s. 271) dediği Abdullah Yeğin Ağabey de Üstâd Bediüzzaman'ın "Hemen bir elifba ile bir lûgat yazsın ki, Risale-i Nur okuyucularının kelimeleri anlamasında ilk mektep talebesiyle üniversite talebesinin farkı olmasın." (Nakleden: Kâmil Acar, Son Şahitler - 3, s. 251) emri üzerine "Yeni Lügât" eserini hazırlar. Ek olarak kendisi de hayatta iken istifade edilmesi üzere notlar yazar ve bu eser "Abdullah Yeğin Ağabey'den Hakikatli Mühim Notlar" ismiyle neşredilir.

Üstâd Bediüzzaman'ın "Tillolu Said" (Emirdağ Lâhikası 1, s. 136) ismiyle vasiyetnamesinde ismi geçen M. Said Özdemir Ağabey de “Açıklamalı Şâfiî İlmihâli” kitabını Üstâd Bediüzzaman hayatta iken yazar ve dua etmesi için götürür. Üstâd Bediüzzaman da "Maşâallah. Ben de istifade ettim." der.

Üstâd Bediüzzaman'ın "neseben küçük kardeşi ve on beş sene ondan ders alan" (Mesnevi-i Nuriye, s. 5) Abdülmecid Nursî [Ünlükul] hem Mesnevî-i Nuriye ve İşârâtü'l-İ'câz eserlerini emr-i Üstâd ile tercüme etmiş hem de başka eserler te'lif ve tercümelerinde bulunmuştur. Mesela; Dü Mezhebi İlmihâli, İman Dili, Fuadiye Risalesi gibi te'lif ve Yirmi Dokuzuncu Lem'a-i Arabînin Tercümesi gibi tercüme eserler. Bir de kayıp olan, sadece ismini bildiğimiz Mantık Risalesi, Haleb-i Sağir Şerhi, Kaside-i Bürde Şerhi kitapları.

Bediüzzaman'ın ve Risale-i Nur'un hukukunu daima muhafaza ve müdafaa hususunda çalışmalar yapan Abdülkadir Badıllı Ağabey'in de 6000 sayfayı aşkın 19 kitabı vardır. Eserleri: Mufassal Tarihçe-i Hayat 3 Cilt, Risale-i Nur'un Kudsî Kaynakları, İșârâtü'l-İ'câz Tercümesi, Mesnevî-i Nuriye Tercümesi, Bediüzzaman ve Din Tılsımları (289 sayfa), Bediüzzaman Said-i Nursî'nin Hakkı Müdafaa Cephesi (749 sayfa), İfhamname (168 sayfa), Güneş Üflemekle Sönmez (160 sayfa), Anarşi ve Çareleri (100 sayfa), İslâm Kardeşliği İçinde Kürt - Türk İlişkisi (250 sayfa), Risale-i Nur ve TC Mahkemeleri (248 sayfa), Siyaset, Neșriyat, Şerh ve İzah Meseleleri (189 sayfa), Sadeleștirme Asrî Bir Tahriftir, Tezvirat-ı Tis'a, Müslüman Kadınların Örtünme Şekli (32 sayfa), Risale-i Nur'un Neşir Tarihçesi (96 sayfa), Risale-i Nur'dan Küçük Sözler'in ve Yirminci Söz'ün Tamamının ve Hazret-i Üstâd'ın Hayatının Kısaca Bir Fezlekesini Kürtçenin Kürmanç Lehçesi Tercümesi Kitabı, Hakikat Semasından Müfterilerin Başlarına İnen Ateşli Șahaplar, Hayat-ı Nuriyem.

Kitaplarının üstüne kendi ismini yazmış, dileyen alıp okuyup istifade etmiştir. Yukarıda bazı misallerini verdiğimiz isimler ve eserlerine göre mesele mukayese edilebilir. Kitap yazan, kendi nam ve hesabına yapabilir; buna başkası karışamaz.

Sâbian: Risale-i Nur Külliyatı'nın hukukunu muhafaza ve müdafaa sadedinde itidalli ve kitabî bir şekilde hissiyata mağlûb olmadan meseleyi ele almak gerekir.

"Risale-i Nur'un hakikî şakirdleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvalarında, Kur'ân hesabına vazifedar sayılırlar. İnşâallah riya olmaz. Meğer ki, Risale-i Nur'a başka bir maksad-ı dünyeviye için girmiş ola." (Kastamonu Lâhikası, s. 185)

"...Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i imaniyede onlar devam edeceklerdir ve benim maddî ve manevî her şeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır." (Emirdağ Lâhikası 2, s. 80)

Cenâb-ı Hak bizleri Kur'ân ve İman hakikatleri olan Risale-i Nur'a hâlis, muhlis ve hukukunu muhafaza ve müdafaada gerekli gayreti ve ihtimamı gösteren talebelerden eylesin. Hizmet-i Kur'âniye ve imaniyeden ayırmasın. Âmîn.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Nur Talebeleri Haberleri