Nur ilacı

Afife ARTIK

Ümmi olmaya öyle çok ihtiyacımız var ki…

Ümmi olmak, içinde sıkışıp kaldığımız kalıplardan kurtulmak anlamına geliyor. Fıtrî olmadığından ruhumuzu daraltan kalıplardan sıyrılmak. Aile, toplum ve çeşitli felsefeler ve ideolojiler tarafından kafamızın içine yerleştirilen, adeta mıhlanan yanlış kalıplar… Kendimizi ve başkalarını ve kainatı anlamak ve anlamlandırmak noktasında bizi sıkıntıya sokan, eşyanın doğası ile çelişen şablonlar…

Ümmi olmak, dayatmacı ve kalıplara mahkum eden bir eğitim almamakla mümkündü belki. Özgür bir ruh, özgür bir kalb, özgür bir akla sahip olabilmek. Bu, en büyük ihtiyaçlarımızdan.

Artık çok geç, bu kadar dayatmacı eğitimlerden sonra hür olmak hayal bize de demeyelim. Zira şu karanlıklı asrın içinde öyle bir nurlu el bize uzanmış ki, bütün dayatmaların ve zorlamaların etrafımızı sardığı bir zamanda bir başka âlemin varlığını gösteriyor bize.

Evet dünya genel itibari ile duyarsız, doyumsuz, saldırgan ve menfaatçi fakat önümüzde öyle düsturlar var ki onlara uymak ile bu karanlıklı asır içinde nura gark olmak mümkün.

Her kes tüketim çılğınlığına kendini kaptırmış olabilir. Sen eğer istersen bu dayatmadan kendini kurtarabilirsin. İktisat risalesinin düsturları ile, zarurî ihtiyacını karşılamayı kafi görerek şükrü öğrenebilir ve ruhunu ezecek bir debdebeden kurtulabilirsin. İnsanlarla mal mülk yarışına girmeyebilirsin.

Her kesin kendi meziyetlerini ballandıra ballandıra anlattığı şu asırda sen istersen, tercih edersen meziyetlerini şahs-ı manevî havuzuna atarak hem şöhret ve enaniyetin zararlarından azade olabilir hem de şahs-ı manevinin kıymetince kıymet kazanabilirsin.

Her kesin tek başına veya kabilesi ile temayüz edip diğerlerinden üstün olma yarışına girdiği bir demde istersen “mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat 10)ayetinin hükmüne tabi olabilirsin. Tüm iman edenler ile bir binayı teşkil eden tuğlalar misali olmayı tercih edebilirsin.  

Evet bunları yapmak bizim elimizde. Her ne kadar baskılar, kalıplar ve ön yargılar içinde yetişmiş de olsak özgürlüğü bize vaad eden bir kurallar manzumesi ile karşı karşıyayız. İhlasın düstürları, uhuvvetin düsturları, iktisat, kanaat, şükür, kader ve kazaya rıza, dört hatvemiz ve lahikalardaki tüm düsturlar bize özgürlüğümüzü vadediyor. Bu duyarsız ve umarsız asrın içinde bize sahabe duyarlılığını kazanma yollarını açıyor. Acz ve fakrımızı fark etmek ile, şefkatin ve muhabbetin güneşi altına girmenin yollarını gösteriyor. Tefekkür asansörü ile her karanlığın içinden nura çıkış yollarını gösteriyor.

Etten kemikten bir vücudumuz varken bütün mevcudata bizimmiş gibi sahip olmanın yolunu gösteriyor. Varlığa karşı fitrî aşkı teskin etmenin tek yolu Vacib-ülVucudun varlığını fark etmek olduğunu diyor. Bizdeki beka aşkı ise, ancak Baki-i Hakikinin gölgesi olan hakiki mahiyetimizi tanımakla bir ızdırap olmaktan çıkabileceğini söylüyor.

Beni bana verenin neden bana benlik verdiğini izah ediyor. Bu eşya, insanlar, hayvanlar, bitkiler, taşalar, ağaçlar ne yapıyorlar ne için varlar ve bana ne anlatıyorlar hepsinin dillerini tercüme ediyor.

Bir insan olmakla beraber bütün kemalatı kendinde cem eden Peygamberimiz’in Allah katındaki kıymetini, miraca yükselişini, bu yükselişin bize bakan cihetlerini izah ediyor.

Baharın gelmesine hiç şaşırmadığımız gibi kıyametin kopup ahiretin açılmasına da hiç şaşırmayacak gayb aşina bir nazar bize kazandırıyor.

Ayrılık ne imiş, ölüm ne imiş, hiç durmayan bu değişimler ne için imiş hepsini îzah ediyor. Bir kişi gibi görünürken biz, her anımızın ayrı bir fert olarak ahiret alemlerine, misali alemlere gittiğini anlatarak her anı iman nuru ile karşılayıp yine her anı iman nuru ile uğurlamak gereğini ihtar ediyor.

Hz.Adem’den bu yana tüm iman sahiplerinin imanî mertebelerinin şahikalarını kalb ve ruhu ile bakabilenlere gösteriyor. İmanın tüm mertebelerini ders veriyor.

Sürekli okuyucularına tahkiki imanı kazandırmakla beraber öyle bir tevhid halkasına dahil ediyor ve öyle insan-ı kamil ismine layık bir şahs-ı manevî ile onları bağlıyor ki içtimai hayatın debdebesinde ezilip gitmekten onları muhafaza ediyor. Bir mürşid-i kamil gibi sekerat anında dahî imdada yetişen bu şahs-ı manevîye intisab ile bir tek şakirdin binler ruhları olabiliyor. Böylelikle ölüm bile, günah ciheti ile ölüp sevap ciheti ile hayatı devam ettiğinden, korku değil sürur veriyor.

Hem ölmek, bu zevkli ve şevkli derslerden ayrılmak manasına da gelmiyor. Bilakis berzah aleminde, burada dersler ile fiili duası edilen, tohumları ekilen iman hakikatleri o aleme münasib tarzda inkişaf ediyor. Hem orada, binler belki milyonlar talebelerin iştiraki ile dersler daha bir coşkulu, hele Üstad da biiznillah teşrif etmesi ile daha bir heyecanlı ve nurlu…

Evet, Risale-i Nur insana dünyada ahirette yeter, başka şeylere ihtiyaç bırakmaz. Sıkıntılı dünya hayatı ona hizmet etmekle ferahlandığı gibi ahiret de onun gösterdiği tahkiki iman ile nurlanır, Cennete vasıl edebilir.

Dünyanın bizi tayzik ettiği her anda Risalelerde bir küçük tefekkür içine kendimizi bırakabiliriz. Karar veremediğimiz her noktada onun düsturları bize yol gösterir. Sünnet-i Seniyye’yeittibaı esas alan nurlar bize Kuran’ın nasslarını ve sünnetin düsturlarını gösterir. Kendisi Kur’an-ı Kerim’in mucizevî bir leması olmakla, bizi Kur’an ile bağlar. Peygamber’in dizi dibine götürür. Hulusî Ağabey’in tabiri ile Rabbü’l Âlemin Teala ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekanîsine çıkarır.

Peki bu yolda gitmek zor mudur? Çok ağır şartları mı var? “Şu kısa tarîkınevrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır.” (Sözler 476 Envar N.)

Acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolunun evradı bundan ibaret ki bu her mü’minin hal-i hazırda yapmaya gayret ettiğidir. Risale-i Nurbütün müminlerin hatta bütün insanların malıdır. Her kesin ekmek ve su kadar ona ihtiyacı vardır. İnsanların çoğunun bu ihtiyaçlarının farkına varamamasının sebebi ise, bizim Risale-i Nur’un içinde ne olduğunu hakkı ile gösteremememiz belki kendimiz de görememiş olmamızdır. Öncelikle kendi yaralarımızı onunla tedavi edebiliyor isek inşallah nasıl kullanılacağını ve ne kadar etkili bir ilaç olduğunu keşif edebilmişiz demektir. Kendimizde tecrübe ettiğimiz ve faydasını gördüğümüz bir ilacı ise başkalarına tavsiye etmemiz veya onun harika etkilerinden bahs etmemiz zor olmasa gerek.

Hem dünyamıza hem ahiretimize yetecek olan ve maddi ve manevi hastalıklarımıza şifa olan bu müessir ilacı hakkıyla istimal edebilmek ve neşrine çalıştırılmak duasıyla…

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.