Kürtler ve CHP Sepeti

Nizamettin MELİKOĞLU

Kürtlerin sol zihniyetle tanışması tarihte kabaca üç önemli kırılma noktasına tekabül eder.

1. 1950’li ve 1960’lı yıllarda batıya okumaya gelen Kürt gençleri etnik aidiyetlerini muhafaza etmeye çalışırlarken, kendilerini solcu mantalitenin kucağında bulmuşlardır. 49’lar davasında yargılanan Abdurrahim Zapsu’nun damadı Musa Anter, Tarık Ziya Ekinci, Yaşar Kaya, Yusuf Azizoğlu gibi tanınmış Kürt entellektüeller bunlardandır.

60’lı yılllarda siyasallaşmış Kürtler ise Vietnam, Küba, Mozambik, Cezayir gibi 3. Dünyayı temsil eden ülkelerdeki anti sömürgeci ve ulusal kurtuluş devrimlerini ilham alarak, TİP bünyesinde etnik aidiyetlerini dile getirmek adına, siyasal faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır. Aynı zamanda NATO’ya üye olan 1. Dünya ülkelerine alternatif olarak, 2. Dünya ülkelerine sahip çıkan Rusya’nın marksist/komünist etkisinde de kalmışlardır.

2. Dönem 12 Eylül’dür. 12 Eylül faşist askeri darbesi, aynı zamanda Kürt siyasal hareketin altyapısını oluşturmuştur. Dünyanın en ağır işkencelerinin uygulandığı Diyarbakır zindanından çıkan gençler, Kürtlerin dağ kadrosunu oluşturmuşlardır. Dolayısıyla sol mantalite ile hareket eden PKK’nin militanı olmuşlardır.

3. Dönem, Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı illerde 18 bin faili meçhul cinayetin yaşandığı, 4 ile 5 bin aralarında Kürtlerin köy ve meskenlerinin yıkılıp yakılmaya başlandığı 90’lı yıllardan sonra, Kürtlerde siyasal ve etnik aidiyet bilinci daha da yükselmiştir. Bu dönemde de Kürtler, kendilerini legal sahada HEP ve DEP partileri, illegal sahada ise PKK’nin kucağında bulmuşlardır.

Görüldüğü üzere, bu her üç dönemde de Kürtlere kucak açanlar, genel itibariyle sol örgütler olmuşlardır. Kürtlerin boşluğunu tespit eden bu organizasyonlar, Kürtlere kucak açmış, neticede asırlarca İslam medrese geleneğiyle şekillenen Kürt sosyolojisinde, seküler anlayış da artık giderek ağırlığını göstermeye başlamıştır.

Kürtlerin ulus-devlet sisteminin kaba pratiği karşısında, etnik aidiyet manasında kendilerini muhafaza etme refleksiyle katıldıkları sol tandanslı partilerde, zamanla ait oldukları dini ve milli geleneklerinden uzaklaşma süreci başlamıştır. Örneğin Kürt sosyolojisiyle veya Kürtlerin etnik aidiyet mefkuresiyle uzaktan yakından alakası olmayan LGBT fikri, Kürtlerin arasına sinsice sokulmuş, yürüyüş ve mitinglerde bu menhus fikriyatın dövizleri traji komik bir şekilde, okuma yazması olmayan başörtülü annelerin ellerine bile verilmiştir.

Kürt mahallesindeki bütün bu sorun ve sıkıntıların başmimarı olan CHP ve Kemalist ideoloji, AK Parti’nin başa gelmesiyle seçimlerde yaman bir manevra yaparak, Kürt siyasi hareketiyle siyasal ittifak geliştirmiştir. Örneğin İstanbul belediye seçimlerini Ekrem İmamoğlu, buradaki Kürt nüfusun kritik oylarıyla kazanmıştır.

Terörsüz Türkiye sürecinin geçen yıl 1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin TBMM’de DEM’li milletvekillerinin ellerini sıkmasıyla başlamasıyla başlayan yeni süreç, Kürt meselesinin çözümü için tekrardan bir umut olmuştur. Ağır da olsa, neticede yürüyen bir süreç hakkında, geçenlerde Edirne’de tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’tan tuhaf bir değerlendirme geldi. Demirtaş, bu çözüm sürecinin toplumsal motivasyonunun artırılması için komisyon üyelerinin Adnan Menderes, Alparslan Türkeş, Mevlana ve Ahmedê Xani’nin kabirleri, son olarak da Anıtkabiri ziyarette bulunmalarını tavsiye ediyordu.

Evet, Anıtkabir ziyareti tavsiyesinin Kürt siyasetinin kabiliyetli, başarılı, genç ve dinamik bir figürü olan Demirtaş’tan gelmesi akla ziyan bir harekettir. Bu söz aslında, insanın celladına aşık olması atasözünün bir numune-i misalidir. Birinci çözüm sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Seni Başkan yaptırmayacağız.’ sözü, nasıl ki muhafazakar bir parti öncülüğünde başlayan çözüm sürecini sıkıntıya sokma gibi bir rol oynamışsa, bu son Anıtkabir çıkışı da Kürtleri muhafazakar bir partidense CHP’ye entegre etme, Kemalizm’e biat ettirmek için atılmış/attırılmış bir manevra olarak görünmektedir.

Netice olarak Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtlere sadece yıkım ve kayıbı yaşatan, Şeyh Said’i asan, Said-i Nursi’yi de zindanlarda yaşamaya mahkum eden bir ideolojiye Kürtleri entegre çabası, Kürtler açısından bir kazanım değil, kayıptır. Kürt siyasi aklı, CHP sepetinin hammallığını bırakmadığı sürece, Kürtlere hak ve hukuk manasında bir adım atması mümkün değildir.

Bütün eksiklik ve sıkıntılarıyla beraber, yürümekte olan çözüm sürecinin, Kürtlerin Cumhuriyet tarihi boyunca gerek hak ve hukuk manasında, gerekse toplumsal manada yaşadıkları sıkıntı ve eziyetlerin giderilmesine bir vesile olmasını, daha medeni bir toplumsal sözleşmede Türk, Kürt ve Arapların buluşmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz. Kürt siyasal aklına da Kürt toplumunun değerleriyle barışık bir siyaset izlemelerini tavsiye ediyoruz.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.