Nevzat Tarhan'dan ailelere uyarı: Yemek esnasında telefonları tamamen kaldırın

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda kültür aktarımını artık aile yapmıyor; yeni medya yapıyor. Dijital dönüşüm yapıyor. Bu bizi dünyada yeni bir medeniyet inşasına doğru götürüyor. Küresel olarak hepimiz bu sürecin içindeyiz.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, AI Labs ve Üsküdar Üniversitesi İnsan Odaklı İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi (İLİMER) tarafından düzenlenen 2. Yeni Medya ve Aile Çalıştayı, Üsküdar Üniversitesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Çalıştayın açılış konuşmalarını Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Esra Atalay, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Erenoğlu ve Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.

“ŞU ANDA TÜRKİYE’DEKİ AİLE KURUMU ENGELLİ”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyada ve Türkiye’de aile kurumunun karşı karşıya olduğu risklere dikkat çekerek, dijital dönüşümün aileyi kültür aktarımında ikinci plana ittiğini vurguladı.

Tarhan, “Şu anda kültür aktarımını artık aile yapmıyor; yeni medya yapıyor. Dijital dönüşüm yapıyor. Bu bizi dünyada yeni bir medeniyet inşasına doğru götürüyor. Küresel olarak hepimiz bu sürecin içindeyiz.” dedi.

Konuşmasında 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, bugünün aile yapısına ilişkin düşüncelerle örtüştüğünü belirterek şöyle devam etti:

“3 Aralık Dünya Engelliler Günü… Nasıl kişiler engelli olabiliyorsa, kurumlar da engelli oluyor. Şu anda Türkiye’deki aile kurumu engelli. Dünyada da aile kurumu engelli hâle geldi.”

“BİR TOPLUMUN EN GÜÇLÜ YERİ EVİN İÇİ OLMALI”

Ailenin bir toplum için taşıdığı temel öneme vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, aile yapısının zayıflamasının uzun vadede ülkelere ağır bedeller getireceğini söyledi ve “Bir toplumun en güçlü yeri neresi olmalı? Evin içi olmalı. Çünkü insan yetiştiren, kültür aktaran aile kurumudur.” diye devam etti.

YENİ BİR MEDENİYET İNŞASINA GİDİYORUZ

Dijital çağda kültürün artık aileden ziyade medya tarafından aktarıldığını ifade eden Tarhan, “Şu anda kültür aktarımını artık aile yapmıyor; yeni medya yapıyor. Dijital dönüşüm yapıyor. Bu bizi dünyada yeni bir medeniyet inşasına doğru götürüyor. Küresel olarak hepimiz bu sürecin içindeyiz.” diye konuştu.

Batı ülkelerinde tek ebeveynli ailelerin ve evlilik dışı doğumların artışına değinen Prof. Dr. Tarhan, Türkiye’nin de bu eğilimden etkilendiğini hatırlatarak uluslararası verileri şöyle paylaştı:

“Tek ebeveynli aileler Türkiye’de de artıyor. Evlilik dışı doğum oranı Türkiye’de yüzde 2,9. Ama Kuzey Avrupa ülkelerinde bu oran çok yüksek: Fransa’da yüzde 59, İsveç ve Norveç’te yüzde 56, İzlanda’da yüzde 69, Almanya’da yüzde 44. Bunlar evlilik dışı doğum oranları; yani aile ve evlilik karşıtı küresel bir eğilim var.”

Bu eğilimin özellikle çocuk ve ergen ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin sahada açıkça görüldüğünü belirten Prof. Dr. Tarhan, “Biz bunun sonuçlarını psikiyatrist olarak görüyoruz. Çocuk ruh sağlığı bozuklukları artıyor. Şiddet olaylarında, suç oranlarında, bağımlılıkta, intiharlarda artış var.”

“İNTİHAR VAKALARI 2000 İLE 2025 ARASINDA YÜZDE 734 ARTMIŞ”

Prof. Dr. Tarhan, küresel ölçekte intihar vakalarındaki dramatik artışa dikkat çekerek, “İntihar vakaları 2000 ile 2025 arasında yüzde 734 artmış. Yüzde 734! Bu çok büyük bir rakam. Bu artış nedeniyle Birleşmiş Milletler intiharı önleme projesi hazırladı.” ifadesinde de bulundu.

Aile kurumunu güçlendirmeye yönelik çalışmaların devam etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Ailedeki dönüşüm özellikle dijital çağın getirdiği değişimle ortaya çıkıyor. Birincisi, iletişim biçimi değişti. Eskiden yüz yüze iletişim hâkimdi; şimdi camdan cama iletişim var. Candan cana değil, ekrandan ekrana… Bu iletişim biçimimizi de zaman yönetimimizi de değiştirdi.” şeklinde konuştu.

Dijital dünyanın hız baskısının hem yetişkinlerde hem gençlerde sabır, dikkat ve düşünme sürekliliğini zayıflattığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Ekranın hızına uyma çabası gençlerde sabrı azalttı, dikkati böldü. ‘Az konuş, hızlı konuş, bir dakikayı geçme’ baskısı var. Büyük bir hakikati kısa anlatmak zorlaştı ama zamanın şartları bunu dayatıyor.” dedi.

Prof. Dr. Tarhan, dijital çağın ilişki dinamiklerini nitelik açısından erozyona uğrattığını belirterek, “İlişki sayısı arttı ama nitelik düştü. Derin ve anlamlı ilişkiler zayıfladı, dostluklar yüzeyselleşti. Bu da ilişki kalitesini ciddi şekilde düşürüyor.” diye konuştu.

KIYASLAMA KÜLTÜRÜ BÜYÜDÜ; HERKES KENDİNİ DİJİTALDE GÖRDÜKLERİYLE KARŞILAŞTIRIYOR

Dijital dönüşümün kişisel kimlik ve değerler üzerinde de güçlü etkiler oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Kimlikler ve değerler küresel olarak değişti. Gösteriş kültürü, beğeni kültürü öne çıktı. Değerlilik ölçüsü gibi sunulan şey, alınan beğeni sayısı oldu. Kıyaslama kültürü büyüdü; herkes kendini dijitalde gördükleriyle karşılaştırıyor. Çoğu sahte mutluluk, sahte eğlence, sahte gülüş… Ama insanlar bunları gerçek sanıyor.” şeklinde konuşmasını sürdürdü.

DİJİTAL SADAKATSİZLİK VE AİLEDE MAHREMİYET AŞINMASI

Aile içi ilişkilerde dijitalleşmenin oluşturduğu yeni kırılganlıklara da dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Dijital sadakatsizlik çok arttı. Bir yönüyle dijitalleşme bazı gerçekleri görünür kıldı; eskiden ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanardı’, şimdi internete kadar yanıyor. Ama dijital sadakatsizlik aileyi ciddi şekilde etkiliyor. Ayrıca evin açık kapısı tabletler oldu. Anne baba ‘Çocuğum gözümün önünde’ sanıyor ama çocuğun dijital dünyaya sınırsız erişimi büyük risk oluşturuyor.” dedi.

DUYGUSAL BEYİN ALANLARININ GELİŞİMİ ZAYIFLIYOR

Dijital çağın çocuk beyni üzerindeki etkilerini aktaran Prof. Dr. Tarhan, “Duygusal tonu olmayan dijital iletişim, sosyal ve fiziksel temasın yerini alınca sosyal becerilerle ilgili beyin alanları gelişmiyor. Duygusal beceriler zayıf kalıyor. Bunun klinik karşılığı otizmdir. Şu anda ‘öğrenilmiş otizm’ diye tanımlanan bir durum ortaya çıktı.” diye konuştu.

Prof. Dr. Tarhan, ekran kullanımında uluslararası sınırlamalara atıf yaparak, “Kuzey Avrupa’da 0–3 yaş arası ekran kesinlikle yasaklandı. Avustralya’da 16 yaşına kadar kısıtlama getirildi. Bizde de çocuk psikiyatrisinde ‘Haftada 21 saati geçmesin, günde 3 saat’ gibi uygulamalar var. Ekran maruziyeti nedeniyle kliniğe yatırılan çocuklarda artış görüyoruz.” ifadesinde bulundu.

Dijital çağın bireyleri haz peşinde koşmaya yönelttiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Dopamin odaklı yaşam felsefesi bu çağın en önemli özelliklerinden biri. Haz odaklılık artınca beyindeki dopamin yükseliyor, serotonin düşüyor. Serotonin anlam mutluluğuyla ilgili. Yani haz artıyor ama anlam azalıyor.” şeklinde konuştu.

BİREYSELLEŞME VE BENCİLLEŞME ÇİZGİSİ

Modern kültürün bireyselleşmeyi bencilleştirdiğine işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Bireyselleşme doğru ama bencilleşmeye dönüşmesi yanlış. ‘Bana haz veren iyidir, haz vermeyen kötüdür’ anlayışı ailede paylaşımı ve empatiyi azaltıyor. İnsan sadece kendi çıkarıyla yaşayan bir varlık değil. Ailenin, ülkenin, insanlığın çıkarıyla kendi çıkarı arasında denge kurmalı. Özgürlük-sorumluluk dengesi anlamın temelidir. Modern ülkelerde ‘Aile kutsal değil, birey kutsaldır’ anlayışı yaygınlaşıyor; bu da aile bağlarını zayıflatıyor.” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çağın en büyük risklerinden birinin dış onaya bağlı öz saygı olduğunu belirterek, “Bugün öz saygı, kişinin iç değerleriyle değil, aldığı beğeni ve onayla ölçülüyor. Dış nedene bağlı öz saygı çok kolay yıkılır. Bu durum depresyonun en önemli sebeplerinden biri.” ifadesinde bulundu.

“YAPAY ZEKÂYI YASAKLAMAYI YASAKLAYALIM”

Teknoloji ve dijitalleşmenin hayatın artık geri dönüşsüz bir parçası olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Endüstri devrimini kaçırdık ama yapay zekâ devrimini kaçırmamalıyız. Senatoda ‘Yapay zekâyı yasaklamayı yasaklayalım’ diye konuştuk. Çünkü doğru kullanılırsa muazzam faydalar üretir. Bizim yapmamız gereken, iyicil kullanımı araştırmak ve geliştirmek.” ifadelerini kullandı.

SOFRAYA BİR TABAK DA TELEFONLAR İÇİN…

Prof. Dr. Tarhan, dijitalleşmenin aile içi ilişkilere zarar veren yönlerine dikkat çekerek, çözüm önerilerini de anlattı.

Yemek esnasında telefonların tamamen kaldırılmasını öneren Prof. Dr. Tarhan, bazı ailelerde “telefonların toplandığı tabak” uygulamasının bile ortaya çıktığını aktardı. Yaşa göre ekran kuralının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini, bu konuda devletin de düzenleme çalışmalarını hızlandırdığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, aile içinde haftada belirli zamanların “dijital detoks” olarak ayrılmasının önemine vurgu yaptı.

Prof. Dr. Tarhan, “Aile günü, anne günü, baba günü gibi uygulamalarla çocuklar dijitalden kısa süreli de olsa ayrılabilir. Böylece dijitalleşmenin toksik etkileri azaltılır, olumlu etkilerinden de yararlanmaya devam edilir.” şeklinde konuştu.

Karamsarlığa gerek olmadığını belirten Prof. Dr. Tarhan, teknolojinin insanı zayıflatan değil, doğru kullanıldığında güçlendiren bir araç olduğunun altını çizdi.

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Aile Haberleri