Neden demokrasi?

Nurettin HUYUT

Demokrasi ile ilgili yazılarımıza okuyucularımızdan birçok yorum geldi. Hepsine öncelikle teşekkür ediyorum. Bu yorumlara ayrı ayrı cevap yazmayı arzu ediyorum ama zaman ve zemininin müsaadesizliği nedeniyle bu mümkün olmuyor. O nedenle bağışlamanızı istiyorum.

Yorumların bir kısmı destekler mahiyette olmakla birlikte bazı yorumlar farklılık arz etmektedir. Farklılıkları kabullenmeyi prensip edinmiş olan Risale Haber’in bir yazarı olarak bu farklılıkları hoşgörü ile karşılamakla birlikte, doğruyu buluncaya ve ortak bir noktaya gelinceye kadar da fikir teatisinde bulunmaya devam etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Eleştirilerin birçoğu demokrasi üzerine oluyor. Özellikle demokrasiyi savunduğumuzda bu eleştiriler yoğunluk kazınıyor ve gelip bir notada “Şeriat varken neden demokrasi?” noktasında toplanıyor.

Bu can alıcı sorunun cevabı Risale-i Nurlarda var. Özellikle birinci Said döneminde Meşrutiyetin ilanı esnasında rejim tartışmalarının yoğun yaşandığı dönemde yazdığı eserlerde görüyoruz.

Denebilir ki, o dönemin şartları farklı idi bugün olsa aynı şeyleri söyler miydi? Bana göre söylerdi.  Zira o dönemde yazılmış olan bu eserleri daha sonraki yıllarda 3. Said döneminde tekrar incelediğini ve bu kabil suallere cevap mahiyetinde o eserleri tavsiye ettiğini görüyoruz. (Emirdağ L. Sh. 345-403)

O dönemdeki canla başla desteklemesini dikkatlerinize sunmak isterim. 2. Meşrutiyetin ilanı tarihinde o günkü ulemanın karşı çıkmasına mukabil Onun şiddetle sahip çıktığını ve savunduğunu biliyoruz. “Meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım” (Tarihçe-i Hayatı Sh. 57) diyerek bu husustaki tavrını net bir şekilde ortaya koymuş olduğunu Tarihçe-i Hayatında görüyoruz.

Sultan Reşad’ın Divan-ı Harb-i Örfisinde yani bugünkü ifade ile ihtilal mahkemesinde idam ile tehdit edildiği bir ortamda on bir buçuk cinayetten bahsediyor. O cinayetlerin hemen tamamının Meşrutiyet ile ilgili olduğunu söylememe gerek var mı? Oysa o gün ilan edilen Meşrutiyet, Sultan Abdülhamit’in Şeriat diye uyguladığı idare tarzını değiştiren bir sistemin adıdır.

Ve o gün İslam ulemasının çoğunun karşı çıkmış olduğunu görüyoruz. Nedeni gayet basittir, kabul edilen Anayasanın “semavi” olmayıp “beşeri” bir sistem olmasınadır. Üstad da onlara mukabil “Şeriat namına alkışlıyor”

Sizce Meşrutiyet eşittir Şeriat mıdır?

Elcevap Hayır!

Peki neden destekliyor? İşte olayın can alıcı noktası burası, ismi Şeriat da olsa Osmanlı döneminin idare tarzı Padişahlıktır. Yani kısaca Monarşidir. Meclisi olmayan ve her kanunun Padişahın iki dudağı arasında onaylandığı bir idare tarzıdır. Bu idare tarzının değişime uğrayıp daha ehven olan Meşrutiyete dönüşmesi elbette ona tercih edilir bir durumdur.

Daha sonraki aşaması demokrasidir. Yani, demokrasi Meşrutiyetten daha güzel bir idare tarzıdır. Biz demokrasi dediğimizde maalesef bazı okuyucularımız bu gün gördükleri birçok hata ve kusurun gerçekleşmesine neden olan mevcut rejimi anlıyor. Nitekim o gün de öyle anlaşıldığı için Üstadın şöyle bir şerh düştüğünü görmekteyiz.

“Bâzı memurların ef'ali, adem-i ülfetten dolayı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neş'et eden müşevveşiyetle hâl-i hazırdan fehmettiğiniz meşrûtiyeti tefsir etmeyeceğim. Belki hükümetin hedef-i maksadı olan meşrûtiyet-i meşrûâyı beyân edeceğim.” (Münazarat Sh. 23) diyor.

Biz de aynı şeyi söylemek durumundayız. Biz kâmil manada bir demokrasiyi ve Kur’anın ifadesinde yer bulan gerçek bir sistemi savunuyoruz.

Kur’anın ifade ettiği hakikatlerin aynısını bugünün medeni insanları demokrasi adı altında takdim ederlerse buna itirazımız olmamalıdır. Biz isim ve resme takılıp kalan insanlar değiliz. Şeriat diye diktatörlüğü uygulayanlara karşı demokrasi diye Kur’anın hükümlerini uygulayanları tercih ederiz.

Nitekim İslam geldiğinde diğer din mensuplarına dinlerinizi bırakın İslama girin dememiş önce gelin “tevhitte” birleşelim demiş.  Hıristiyanlara olsun, Yahudilere olsun onlara önce kendi dinlerinin bozulmuş olan taraflarını düzeltmeyi önermiştir. Teslis akidesini terk edip tevhide yanaşmalarını önermiştir. Dini tebliğ ederken karşıdakinin psikolojisini dikkate almış ona en katı şekliyle dinini bırak gel bizim dinimize gir demek yerine onun doğru olan inançlarına karışmadan sadece yanlış kısımlarını tadil etme cihetine gitmiştir.

Biz de bu sistemin düzelmesini isterken yaptığımız şey ondan farklı değildir. Bu gün uygulanan demokrasinin bir kısmını (her şeyin meclis kanalı ile yapılması gibi) kabul edebildiğimiz halde bir kısım kanunlarını kabul etmiyoruz. Tadil edilmesini ve düzeltilmesini istiyoruz. Onlar düzeltilse ve ismine demokrasi dense ve biz de onu savunsak sanırım bunda bir sakınca olmamalı.

nurettinhuyut@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.