Mustafa Ulusoy: Hayat, yaratıcıyla bağ kurulmadığında bir tehdide dönüşüyor

Psikiyatrist Dr. Mustafa Ulusoy, insanın varoluşsal sorularını zaman, hafıza ve iman perspektifinden ele aldı

Haber: Mehmet Kaplan

Risale-i Nur Enstitüsü ve Şekercihan Vakfı tarafından, Üsküdar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Geçmiş Hayatım Nerede?” başlıklı seminerde konuşan Psikiyatrist Dr. Mustafa Ulusoy, “Yaşadığım hayata ne oldu?” sorusunun insanın en temel varoluşsal sorularından biri olduğunu vurgulayarak, “Geçmiş hayatım nerede?” sorusunun da bu anlam arayışının merkezinde yer aldığını ifade etti.

Ulusoy’a göre insan, yalnızca var olmakla yetinmiyor; yaşadığı anların, hatıralarının ve duygularının kaybolmamasını, bir yerde muhafaza edilmesini istiyor.

“NE İŞE YARIYORUM?”

Konuşmasında insanın iki temel varoluşsal sorusuna dikkat çeken Ulusoy, bunlardan ilkinin “Ne işe yarıyorum?” sorusu olduğunu belirtti. Yapılan işin Allah’ın Esmaü’l-Hüsna’sı ile ilişkilendirildiğinde, insanın kainatın en büyük işlerinden birini yaptığını idrak edebileceğini söyledi.

İkinci sorunun ise insanın geçmişine dair yaşadığı kayıp duygusu olduğunu ifade eden Ulusoy, “İnsan geçmiş yılları bir yerde olsun istiyor. Bu yüzden fotoğraflara sığınıyoruz. Ancak orada yalnızca gölgeler var; yaşanan hâlin kendisine dokunamıyoruz. Bu da insanın dünyasında sessiz bir yas oluşturuyor” dedi.

“HER GEÇEN AN ÖLÜYORUZ VE İÇİMİZ ÖLÜ ANLARLA DOLUYOR”

İman nazarıyla bakılmadığında geçmişin bir mezar gibi algılandığını dile getiren Ulusoy, insanın iki mezar taşı arasında yaşadığını ve yaş ilerledikçe bu iki mezar taşının birbirine yaklaştığını söyledi. Zamanın hem varoluşun kanıtı hem de varlığı tüketen bir unsur olduğuna dikkat çekerek, “Her geçen an ölüyoruz ve içimiz ölü anlarla doluyor” ifadelerini kullandı.

İNSANIN EN BÜYÜK KORKULARINDAN BİRİ HAFIZA KAYBI

Zamanın ve hayatın akışının, yaratıcıyla bağ kurulmadığında bir tehdide dönüştüğüne dikkat çeken Ulusoy, bu durumun insanda derin bir melankoli oluşturduğunu söyledi. İnsan fıtratının ebediyeti istediğini vurgulayan Ulusoy, bu isteğin sadece sonsuz yaşamak değil, yaşanan her anın ve saniyenin ebedî olmasını arzulamak anlamına geldiğini ifade etti. Hafıza kaybının ise insanın en büyük korkularından biri olduğunu, çünkü bunun geçmişin yok olması anlamına geldiğini belirtti.

Kur’an perspektifiyle bakıldığında farklı âlemlerin kapısının aralandığını söyleyen Ulusoy, insanın bu dünyaya sığmadığını ve fıtratına bu dünyanın yetmediğini; gezme, bilme ve yaşama arzusunun bunun bir göstergesi olduğunu dile getirdi.

“VARLIK NEREYE GİDİYOR?”

Konuşmasının devamında Bediüzzaman Said Nursî’nin iki temel sorusuna dikkat çeken Ulusoy, bu soruların “Hayatın anlamı nedir?” ve “Varlık nereye gidiyor?” olduğunu ifade etti. Bu soruların yalnızca insanı değil, bir çiçeğin solmasını ve varlığın dönüşümünü de kapsadığını belirtti.

Bu noktada âlem-i misal kavramının önemine değinen Ulusoy, Bediüzzaman’ın şu ifadelerini aktardı:

“Herbir mevcud, vücuddan gittikten sonra, ifade ettiği manalar ve arkasında bâki kalan hüviyet-i misaliyesi, âlem-i misalde mahfuz kalır. Hem hayatının etvarıyla “mukadderat-ı hayatiye” denilen sergüzeşte-i hayatiyesi âlem-i misalin defterlerinden olan levh-i misalîde yazılır.”

Ulusoy, yaşanan her anın âlem-i misale aktığını; maddenin fani olsa bile mananın baki kaldığını ifade ederek, insanın hayatının duygu, düşünce ve ruh hâlleriyle birlikte kayıt altına alındığını söyledi. Bu kaydın yalnızca bir kamera kaydı olmadığını, çok daha derin bir mahiyet taşıdığını vurguladı.

“ELİMİZDE HAYAT KİTABIMIZLA BİRLİKTE ALLAH’IN HUZURUNA GİDİYORUZ”

Bediüzzaman’ın âlem-i misali tanımladığı bir başka ifadeyi de paylaşan Ulusoy, bu âlemin insan hayatını kuşatan kapsamına dikkat çekti:

“Gördüm ki; âlem-i misal, nihayetsiz fotoğraflar ve herbir fotoğraf, hadsiz hâdisat-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmayarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye ve fâniyatın fâni ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedî temaşagâhlarda ve Cennet’te saadet-i ebediye ashablarına dünya maceralarını ve eski hatıralarını levhalarıyla gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim.”

Seminerin sonunda Dr. Mustafa Ulusoy, insanın Allah’ın huzuruna yalnızca son hâliyle değil, yaşadığı bütün anlar ve hâllerle varacağını ifade ederek, “Elimizde hayat kitabımızla birlikte Allah’ın huzuruna gidiyoruz” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Nur Talebeleri Haberleri