23. Sözde çok anlamlı bir temsil anlatılıyor. Bilmeyenler için kısaca özetlersek; bir şehirde saraylar var. Kimine bakıyorsun; kapıda sert bir bekçi, içerde göreviyle meşgul insanlar, en yukarıda da efendi, ahalinin menfaati için padişahla görüşüyor. Dışardan sıkıcı görünse de herkes memnun ve bu saray padişahtan lütuf görecek. Başka bir takım saraylar da var ki efendi kapıya inmiş itle oynuyor, içerdeki görevliler görevini bırakmış oyun oynuyor. Bekçi de hakim vaziyetini almış onlara emir veriyor. Dışardan bakınca bir şenlik var ama içerisi bomboş. Nazik vazifeler hep sahipsiz kalmış. Saray dış tehditlere açık ve her an padişah tarafından yıkılabilir.
Bediüzzaman sonra temsili açıklıyor. Temsildeki her saray bir insandır. İlk bahsedilen ciddi saraylar mü'minlerdir. Efendi olan kalp her an Allah ile iletişim halindedir. Ve mü'minin bütün duygu ve düşünceleri görevlerini yapmaktadır. Maddi manevi tetiktedir. İkinci kısım saraylar ise fasıklar veya kafirlerdir. Onların nefisleri adeta onları ele geçirmiştir. Dışardan eğlenceli gibi görünseler de iç alemleri harabe gibidir. Ve Allah her an onları cezalandırabilir.
Elbette ki insan meşru dairede eğlenebilir. Helal dairesi keyfe kâfidir. Yetimâne hüzün veya nefsani zevk vermeyen müzikler de dinleyebilir. Spor müsabakalarına da katılabilir. Dostlarıyla muhabbet de edebilir. Ama asıl vazifelerini ihmal etmemek şartıyla...
Yüzyılımızın en büyük sorunlarından biri hedonizm. Sürekli daha fazla zevk alınması gerektiği özellikle medya aracılığıyla pompalanıyor. Oysa insan maddi zevk alma yönünden serçe kuşuna bile yetişemez. İnsanın başka bir görevi vardır. O da bütün duyu, duygu ve kuvveleriyle Allah'ın emirlerine uygun yaşamaktır. Haram zevkler bu dünyada bile en azından verdikleri yoksunluk hissinden dolayı zararlıdır.
"Hiç elma yememiş birinin canı elma çekmez" diye güzel bir söz vardır. Ama haram zevkleri tadan biri bunların yoksunluğunu yaşamaya başlar. Sürekli ulaşamadığı için acı çeker. İnsanın iştah ve şehvetine bir sınır konulmadığı için de hiçbir zaman tatmin olmaz.
Pisliğin üzerine konmuş bir sineğe özenir misiniz? Hayır iğrenirim dediğinizi duyar gibiyim. Ama o sinek bundan zevk alır. İnsan eğer yeterince düşerse çok iğrenç şeylerden zevk alabilir. Bu yüzden ne kadar eğleniyor gibi görünseler de sefahet ehline sadece acımak gerekir. Çünkü sadece aklını, kalbini, vicdanını yaralamış hatta -Allah korusun- öldürmüş biri günahlardan zevk alır. Ve aldıkları zevkten daha büyük yoksunluk elemini daha bu dünyada yaşar.
Bunların afaki ve ezbere cümleler olduğunu sanmayın. Bunlar bağımlılıklar özelinde haram zevkler hakkında yapılmış bilimsel araştırmaların da sonucudur. Ve birçok gerçek hayat hikayesiyle onaylanmıştır.
Bu yüzden piyango, alkol, zina gibi haram zevklerle adeta özdeşleşmiş yılbaşı eğlencelerine özenmek değil acımak gerekir. "Tanrı'nın doğumu" anlamına gelen Noel'i zaten Tevhidi kabul etmiş her müslüman en azından iç dünyasında protesto etmelidir. Bununla beraber yeni yıl kutlamanın da kapitalizmin bir oyunu olduğunun farkında olması gerekir. Miladi yılbaşını, "Allah rızasına ve iki dünya saadetine daha uygun bir hayat" için milat haline getirmelidir.
Yazıyı bir vecize ile bitirirsek: "Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur."