Tövbe Kapısı

Mustafa KILIÇ

Hak dinin getirdiği yasaklar öylesine hayatı korur ki inançsızlar peygamberlerin bunları toplumu ilerletmek için -haşa- uydurduğuna inanmışlardır. Gerçekten günahlar genelde sağlığa veya toplumsal ilişkilere zararlı şeylerdir.

Bir belgeselde izlemiştim. Damardan eroin alan bağımlılar bu enjeksiyon işleminden zevk aldıklarını zannediyorlarmış. Oysa ki yaşanan şey vücudu bağımlı kıldıkları zehre ulaşmayı sağlayan can yakıcı bir ritüel. Aynı belgeselde bağımlılık için çıkarıldığında rahatlama hissi veren dar bir ayakkabı giyme benzetmesi yapılıyordu. Aslında bağımlılıklar çok daha kötüdür. Çünkü yoksunluğun verdiği sıkıntı dar bir ayakkabıdan daha kötüdür. Ve bağımlılıkların çoğu dar bir ayakkabıdan daha masraflı ve tehlikelidir.

Risale-i Nur'da günahlarla ilgili şöyle bir uyarı yapılıyor: "Masiyetin mahiyetinde, bilhâssa devam ederse, küfür tohumu vardır. Çünki o masiyete devam eden, ülfet peyda eder. Sonra ona âşık ve mübtela olur. Terkine imkân bulamayacak dereceye gelir. Sonra o masiyetinin ikaba mûcib olmadığını temenniye başlar. Bu hal böylece devam ettikçe, küfür tohumu yeşillenmeye başlar. En-nihayet, gerek ikabı ve gerek dârü'l-ikabı inkâra sebeb olur." (Mesnevi-i Nuriye)

Yani kötülük ve günahların ülfet olunma riski var. Hatta aşık ve mübtela olunma riski var. Çünkü o günahlara zehirli bal gibi geçici bir zevk de katılmış. Ama önceki paragrafta bahsettiğimiz gibi aslında o günaha bağımlı olduktan sonra çekilecek yoksunluk ızdırabı düşünülünce alınan o cüz'i zevk beş kuruş etmez.

Günahlar ne kadar yaygın da olsa, ne kadar kolay ulaşılabilir de olsa iki dünya için zararlı oldukları bir gerçek. Kurtulmak lazım. Bu konuda şanslıyız. Çünkü Rabbimiz son fermanında ümitsizliğe düşmeyi yasaklayarak tövbe edilirse her günahı affedeceğini buyuruyor.

Bir şair "Hayat bir korkular ve alışkanlıklar bütünüdür." diyor. Risale-i Nur'da da "Terkü'l-âdât mine'l-mühlikât" cümlesi geçiyor. Yani adetleri ve alışkanlıkları terketmek kolay değildir. İnsanı sarsar. Her ne kadar bu alışkanlıklar zararlı bile olsa... Ama ümitsizliğe yer yok! Kur'an-ı Kerim şarabı yasaklayınca o güne kadar tiryaki olan sahabeler bir daha ağızlarına bile sürmediler. Demek ki iman kuvveti her türlü alışkanlığın sahte konforunu unutturacak ulvi bir güzellik sunabilir.

En büyük günahlardan biri Allah'tan ümit kesmektir. İbadetlerin yani kulluğun ruhu ise ihlas yani samimiyettir. Allah her samimi tövbeyi ve bu yöndeki çabayı kabul eder. Bir hadis-i şerifte mealen "Allah korkusundan yaşaran göz cehennemde yanmaz" buyruluyor. Elbetteki günahın manası küçük değildir. Her bir günah küçük büyük bir parça Allah'a bilinçli veya bilinçsiz isyandır. Galaksilerin bile dinlediği bir kudretin emirlerinden yüz çevirmektir. Atomları bile gören bir Latif'i kendine kayıtsız sanmaktır. Ama öte yandan Allah'ın rahmetinin gazabını geçtiğini hatırlamak, samimi tövbenin yaratılma gayelerimizden biri olduğunun farkında olmak gerekir.

Allah Gaffariyeti ve Rahimiyeti hürmetine bilerek, bilmeyerek işlediğimiz; küçük, büyük bütün günahlardan kurtarsın ve bağışlasın. Amin.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.