Risale-i Nur birçok konuda farklı bakış açıları sunarak okuyucularını etkiliyor. Bunlardan birisi de ırkçılık konusu. Söylendiği üzere ırkçılık başkalarını yutarak beslenir ve sonucu da çatışmadır. Özellikle 20. yüzyılda dünyayı kasıp kavuran ideolojilerden biri olan ırkçılık, günümüzde de önemini yitirmiş değil. Burada şunu ifade etmek gerekir ki Said Nursi için müsbet milliyet İslam için olandır. Ama milletinin menfaati için çalışmayı ön plana alan bir milliyetçilik anlayışını da hoşgörü ile karşılamaktadır.
Risale-i Nur'un ilk yazıldığı dönem İslam'dan tecerrüt etmiş bir Türkçülüğün resmi ideoloji olarak dayatıldığı bir dönemdi. Türk milletinin yüzyılları bulan merdane İslam mazisi kötüleniyor, köklerinden koparılmaya çalışılıyordu. (Daha sonra bunun ne kadar tehlikeli olduğu 2. Dünya savaşıyla ortaya çıkmıştır. Çünkü Türkiye de pompaladığı ideolojiye uygun olarak yayılmacı bir politika sergileseydi sonu muhtemelen Almanya ve Japonya gibi olacaktı.) Said Nursi de Kürtlük üzerinden eleştirilmiştir. Bu ithamla karşılaşınca manifesto değerindeki cevabını Yirmidokuzuncu Mektubun Altıncı kısmında vermiştir.
Bu risalede Türk milletini 6 kısma ayırmıştır:
-Ehli salahat ve takva
-Musibetzede ve hastalar taifesi
-İhtiyarlar
-Çocuklar
-Fakirler ve zaifler
-Gençler
Eğer milliyetçilik yapılacaksa bu 6 kısma da faydalı hizmetlerle yapılabilir. Oysa dinden soyutlanmış bir milliyetçilik sadece 6. kısım olan gençleri kısa bir süre sarhoş etmek dışında diğer insanlara faydasız hatta zararlıdır.
Aynı mantık diğer milliyetçilikler için de uygulanabilir. Örnek vermek gerekirse Kürt milliyetçiliği adına gençlerin damarlarını tahrik ederek İran, Irak, Türkiye ve Suriye'ye aynı anda düşmanlık yaptırmak Kürtlere hizmet değildir. Çünkü önceki 5 taifeyi sefalete sürüklüyor.
Risale-i Nur'un burada diğer bir tavsiyesi de Uhuvvet Risalesi'nde bulunuyor. O risalede daha önce birbirlerinden birçok kişi öldürmüş iki kabilenin, ikisine de düşman olan daha büyük bir aşiret geldiği zaman eski düşmanlıklarını unuttuğu ve yeni büyük düşmana karşı ittifak ettikleri anlatılıyor. Vahşi aşiretlerin bile uyguladığı bu yönteme bugün daireler içinde yüzlerce ortak düşmanı olan müslümanların muhtaç bulunduğu söyleniyor. Hele de bugün İsrail gibi bir tehdit varken bu daha elzem görünüyor.