Kur’an’da (زوجة) ‘Zevce’ Yerine Kullanılan Kelimeler

Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ

Dr. Ömer Faruk Saatçi kardeşimizin sorusu üzerine yazdım. Kur’ân-ı Kerîm’de “Zevce /زوجة” manasında kullanılan birkaç kelime vardır. Onlardan birisi ve en çok kullanılanı (زوج)/Zevc’tır. Ayrıca Kur’an’da “İmra’a/ (امرأة) ve Sahibe /( صاحبة) kelimeleri geçer. Bunların hepsi “kadın eş” anlamında kullanılmıştır. Dikkat çeken nokta şudur: (زوج) kelimesi müzekker olup erkekler için kullanılan bir kelimedir. (زوجة) ise müennes olup kadınlar için kullanılmaktadır. Ama Kur’an-ı Kerimde kadın eşler için (زوجة) yerine (زوج) kelimesi kullanılmıştır. Bunun hikmeti nedir?

Evet, Kur’an ayetleri dikkatle incelendiğinde görülür ki, “zevc” kelimesi, karı ile koca arasındaki evlilik bağının tam ve eksiksiz şekilde gerçekleştiği, yani dini, psikolojik ve biyolojik uyumun mevcut olduğu durumlarda “” manasında kullanılır. Kadın erkeğin zevci/eşi, erkek de kadının zevci/eşi kabul edilir.

Eğer bu uyum ve bütünlük herhangi bir sebeple eksikse, o zaman Kur’an “kadın/karı” anlamında “İmra’a/ (امرأة) der, “zevc/eş” demez. Bu eksiklik, dini inanç farkı veya kısır gibi biyolojik eksiklik yönünden bir engel olabilir. Allah şöyle buyuruyor:

(وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ) “Kendileriyle huzur bulmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratması da O’nun ayetlerindendir.”[1] Ayette yer alan (أَزْوَاجًا)/eşler kelimesi müzekker olan (زوج) kelimesinin çoğuludur ve “kadınlar” için kullanılmıştır. Kadınların çoğulu (زوْجاةٌ) olur.

Yine şöyle buyurmuştur: (وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا) “Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan göz aydınlığı bağışla ve bizi takva sahiplerine önder yap...”[2] Buradaki (أَزْوَاج) kelimesi yine kadın eşler manasındadır.

Baktığımız zaman yine Kur’an-ı Kerim, aralarındaki uyum bütünlüğü sebebiyle Hz. Âdemin eşi Havva’yı yine (زوج) olarak ifade etmiştir. Şöyle buyuruyor: (وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ) “Biz, ey Âdem sen ve eşin cennete yerleşin, dedik[3]

Aynı şekilde, Hz. Peygamber’in (sav) hanımları da “zevc” kelimesinin çoğuluyla ifade edilirler. Şöyle buyuruyor: (اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْ) “Peygamber müminlere kendi canlarından daha yakındır; eşleri de (أزواجه) müminlerin anneleridir.”[4]

Eğer karı-koca arasında dini, itikadî veya biyolojik bir uyumsuzluk varsa Kur’an kadın için eş manasında “zevc” kelimesini kullanmaz, böyle bir kadını (امرأة)/karı kelimesiyle nitelendirir. Nitekim Lut Peygamber ile Nuh peygamber (as) gibi iki peygamberin eşleri onlara ihanet ettikleri için Kur’an onlar hakkında (امرأة)/karı kelimesini kullanır. Şöyle buyuruyor: (ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا امْرَاَتَ نُوحٍ وَامْرَاَتَ لُوطٍۜ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا) “Allah, inkâr edenlere Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek verir. Her ikisi de, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında idiler, fakat onlara ihanet ettiler.”[5]

Burada iki peygamberin eşlerine “zevc” değil “imra’a/karı” denmiştir. Çünkü bu iki kadın kâfir olduklarından, kocaları olan peygamberlerle aralarında inanç birliği ve ruhsal uyum yoktu. Bu yüzden onlar “zevc” değil, sadece “karı/kadın” olarak zikredilmişlerdir.

Yine aynı surede Allah Firavun’un karısından da bir misal vermiştir. Şöyle buyuruyor: (وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا امْرَاَتَ فِرْعَوْنَ) “Allah, iman edenlere de Firavun’un karısını misal verdi.”[6] Burada Firavun’un karısı için “Zevc” kelimesi kullanılmamıştır. Çünkü aralarında iman farkı vardı. Kadın mümin, Firavun ise kâfirdi. Dolayısıyla aralarında tam bir “zevciyet” bağı, bir denklik bulunmuyordu.

Burada yukarıdaki her iki misale benzemeyen bir misal daha vardır. O da Zekeriya peygamberin örneğidir.

Zekeriya (as) Allah’tan kendisine miras bırakacak bir evlât istemişti. Ancak eşi kısırdı ve doğuramıyordu. Yani aralarında dini ve itikadî yönden kuvvetli bir bağ olmasına rağmen biyolojik ve kısırlığın yol açtığı neslin devam edememesi açısından zayıf bir bağ vardı. Hz. Zekeriya’nın bu durumu anlatılırken Kur’an onun için yine “zevc/eş” kelimesini değil “imra’a/karı” kelimesini kullanır. Şöyle buyuruyor: (قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌ) “Ya Rabbi! Bana bir oğul nasıl olur? Ben yaşlandım, karım de kısırdır.”[7]

Hem bu ayette hem Meryem Suresindeki ayette Hz. Zekeriya’nın eşi için (زوجتي/eşim) değil, (امرأتي/karım) kelimesi tercih edilmiştir. Ama vaktaki, Allah Zekeriya’nın duasını kabul edip ona Yahya peygamberi ihsan edince o zaman onun eşini “zevç/eş” olarak anmıştır. Şöyle buyuruyor:

(وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنٖي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثٖينَ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ) “Zekeriya’yı da hatırla. Hani o Rabbine: “Rabbim! Beni tek başıma, yapayalnız bırakma; bana bir evlat lutfet. Vârislerin en hayırlısı sensin!” diye yalvarmıştı. Biz de onun duasını kabul buyurduk; eşini doğuma elverişli hâle getirerek ona Yahya’yı bağışladık.”[8]

Burada (وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَه) “Eşini onun için elverişli hale getirdik” şeklinde eş manasındaki “zevc” kelimesi kullanılmıştır.

Yine Kur’an-ı Kerim’de eş manasında kullanılan kelimelerden birisi de (صَاحِبَة) kelimesidir. Allah şöyle buyuruyor: (بَدٖيعُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنّٰى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُنْ لَهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمٌ) “O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur.[9]

Ayette geçen Bedî‘ kelimesi Allah’ın ismi olarak kullanıldığında “Bir şeyi herhangi bir alete, temel maddeye, daha önce var olan örneğe, zaman ve mekâna ihtiyaç duymadan, yoktan ve eşsiz bir mükemmellikte yaratan” anlamına gelir. Bir önceki ayette müşriklerin, Allah’ın birliğine ve kemaline aykırı düşen bâtıl inançları reddedilmiş ve O’nun bu tür yakıştırmalardan münezzeh olduğu ifade edilmiştir. Bu ayette de çarpıcı bir biçimde tenzihin gerekçesi açıklanmıştır.

Buna göre müşriklerin iddialarının aksine, gerek onların ulûhiyyet isnat ettikleri varlıkları gerekse bütün görünür ve görünmez mevcudatı, gökleri ve yeri kısaca bütünüyle evreni benzersiz bir şekilde yapıp yaratan Allah’tır. Bu durumda herhangi bir varlığı O’na ortak koşmak, ona evlat isnat etmek son derece anlamsızdır ve cahilcedir. Çünkü Allah’ın eşi olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir?[10]

Yine Abese 36. ayette ve Cin Suresi 3. ayette, eş anlamında “sahibe” kelimesi kullanılmıştır.

[1] Rum, 30/21.

[2] Furkân, 25/74.

[3] Bakara, 2/35.

[4] Ahzab, 33/6.

[5] Tahrim, 66/10.

[6] Tahrim, 66/11.

[7] Âli İmran, 3/40.

[8] Enbiyâ, 21/89-90.

[9] Enam, 6/101.

[10] Diyanet, Kur’an Yolu Tefsisr, Enam, 6/101. Ayet.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (16)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.