Bezginlik: Yeis mi, Yoksa Fıtratın Bir İkazı mı?

Muhammed Numan ÖZEL

Risale-i Nur’da insanı içten içe çürüten en tehlikeli hallerden biri yeis (ümitsizlik) olarak tarif edilir. Yeis, insanın gelecekle bağını koparan, gayreti felce uğratan geçmişe gömen karanlık bir ruh hâlidir.

Ancak burada sözünü ettiğimiz bezginlik, klasik manada bir yeis değildir. Aksine, şuna daha yakındır:

“Fıtratın, yanlış yüklenmiş bir hayata verdiği ikaz.”

Bu çerçevede bezginlik:

  • Bir ahlâk kusuru değildir,
  • Bir irade zafiyeti değildir,
  • Bir tembellik tercihi hiç değildir.

Bilakis, ruhun derinden gelen şu itirazıdır:
“Ben bu tempoya, bu niyetle yaratılmadım.”

Bu yönüyle bezginlik, Risale-i Nur’un sıkça işaret ettiği temel bir hakikatle örtüşür:

İnsan sırf dünya için yaratılmadığında, dünya merkezli bir hayat insanı yorar.

Modern “Yapma Modu” ve Ene’nin Aşırı Yüklenmesi

Modern, seküler hayat bizi sürekli bir ‘yapma’ modunda tutuyor. Adeta bir yarış atı gibi görüyor. Bu durum ene’nin vazifesini aşmasıdır.

Ene, insana:

Vâhid-i kıyasî olmak için verilmiştir. Yani ölçmek, tanımak, fark etmek için bir mizandır, ölçüdür.

Fakat modern hayat ene’ye şu telkinleri fısıldar:

Sürekli üret

Sürekli görün

Sürekli yet

Sürekli karşılaştır

Bu baskı, ene’yi taşıyamayacağı bir ilahlık yükünün altına sokar. Sonuç kaçınılmazdır:

Bezginlik, yani ruhun frene basması. Çünkü ruh kendi haddini bilir ve hududunda kalır.

Bu fren bir arıza değildir.
Aksine, insanı dağılmaktan koruyan bir
emniyet sistemidir. Ruh kendini ve dolayısıyla insanı koruyan kalkan oluyor.

Esbab dairesinde çalışmak farz, neticeyi Allah’tan bilmektir tevekküldür.

Bezginliğe düşen insanın iki temel hatası var. Ya tamamen durur, hiçbir şey yapamaz hâle gelir, ya da her şeyi kendinden bekleyerek daha da yorulur.

Vazife-i ubudiyet kadar hareket etmek, neticeyi İlâhî hikmete bırakmak insanı istikamette tutar.

Bezginlik Bir Düşman Değil, Bir Mürşiddir insan için. Bezginlik çoğu zaman yanlış anlaşılır. Onu hemen susturmak, yok etmek ya da “üstesinden gelinmesi gereken bir zaaf” gibi görmek isteriz. Oysa bezginlik, çoğu durumda bir mürşid gibi davranır:
Yol gösterir ama zorlamaz. Konuşur ama bağırmaz. Dinleyen olursa derin hakikatler fısıldar.

Risale-i Nur’da musibetler ve sıkıntılar çoğu zaman ikaz, ihtar ve irşad vesilesi olarak ele alınır. Bezginlik de bu çerçevede, ruhun kendi kendine verdiği sessiz bir vaaz gibidir. İnsanı durdurur ve şu soruyu sordurur:

“Ben ne yapıyorum ve niçin yapıyorum?”

Bu sorunun sorulmadığı bir hayat, dışarıdan ne kadar dolu görünürse görünsün, içeriden insanı tüketir. Bezginlik işte tam bu noktada devreye girer ve insanı yoran şeyin işin kendisi değil, niyetsiz ve yönsüz bir savruluş oluşu olduğunu hissettirir.

Bir mürşid talebesini kırmadan hakikate hazırlar; bezginlik de insanı zorla değiştirmez. Sadece hızını keser. “Dur! Bu tempo senin fıtratına uygun mu?” diye sorar.

Eğer bezginlik düşman bilinip onunla savaşılırsa, insan kendisiyle savaşmaya başlar. Ama onu bir mürşid gibi dinlerse şu hakikat açığa çıkar:

  • Bazen terk edilmesi gereken iş değil, işe yüklenen anlamdır, yaklaşım metodudur.
  • Bazen azaltılması gereken sorumluluk değil, kendinden bilinilen neticedir.

Bezginlik, insanı daha az yapmaya değil; daha sahih yapmaya çağırır.
Daha yavaş ama daha bilinçli…
Daha az ama daha yerli yerinde…

İnsanı dünyadan koparmaya değil; dünyayı asıl maksadın önüne geçirmemeye davet eder. Çünkü insan sırf dünya için yaşadığında yorulur; fakat dünyayı ahiretin tarlası bildiğinde, en ağır işler bile mânâ kazanır.

Bu yüzden bezginlik geldiğinde:
Onu hemen kovma, bastırma, inkâr etme. Sadece dinle.

Belki sana uzun zamandır ihmal ettiğin şu hakikatleri hatırlatıyordur:

Her yük senin omzunda değil. Her netice senin elinde değil. Ve her hız, ilerleme demek değildir.

Bezginlik, doğru okunduğunda insanı dağıtmaz; toparlar. Yeter ki onu susturmaya değil, anlamaya niyet edilsin.

O halde bezginlik mürşidinden ders almaya ve istikamette kalmaya çalışmalıyız. Onu yanlış yorumlayıp kendimize düşman ve dert etmemeliyiz.

Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.