Bazen sabahları alarm çaldığında, o bildik “yeni bir gün” heyecanı yerine, kemiklerinize kadar işleyen bir ağırlık hissedersiniz. Yapılacaklar listeniz gözünüzün önünde sıralanır, ama onlara uzanan elinizde bir güç, zihninizde bir istek olmaz. İşte o an, çağımızın en yaygın ama en az konuşulan hallerinden biriyle yüz yüze kalırsınız: Bezginlik.
Bezginlik, kolayca “tembellik” veya “ihmal” diye yaftalanabilir. Oysa o, bir seçim değil, bir sonuçtur.
Zihnin, artık taşıyamayacağı bir yükün altından çıkan beyaz bayrağıdır. Mentâl yorgunluktur. Sürekli bir koşturmacanın, bitmek bilmeyen bildirimlerin, kararsızlık denizinde sürüklenmenin ve belirsiz bir geleceğin karşısında zihnin verdiği doğal bir tepkidir. Bir nevi içsel fren sisteminin “artık yeter” uyarısıdır.
Peki Neden Bu Kadar Yaygın?
Çünkü modern hayat, bizi sürekli bir “yapma” modunda tutuyor. Dinlenmeyi, “hiçbir şey yapmamayı” bir suç, bir verimsizlik gibi gösteriyoruz kendimize. Oysa zihin bir kas gibidir; dinlenmeden sürekli çalıştırılamaz. Bezginlik, o kasın titreyerek “dur” dediği andır. Monoton rutinler, anlamını yitirmiş görevler, sosyal mecralardaki kıyas sarmalı ve sürekli “daha fazlasını” yapma baskısı… Tüm bunlar, bizi görünmez bir zihinsel bitkinliğin eşiğine sürüklüyor.
Bezginlikle Nasıl Başa Çıkarız? İşe İsmini Doğru Koyarak Başlayın.
Öncelikle, bu halinizin geçici ve anlaşılır olduğunu kabul edin. Kendinizi suçlamak, içinize daha derin çekilmenize neden olur. Ardından, “küçük” kelimesine sığının.
· Küçük Molalar: “Büyük bir tatil yapacağım” diye beklemeyin. Güne 10 dakikalık bir pencere açın. Sessizce bir çay için, sadece dışarıyı seyredin. Zihninizi değil, sadece nefesinizi takip edin.
· Küçük Hareketler: Ağır bir spor programı değil, sadece bir duraktan önce inip yürümek veya ofiste masanızdan kalkıp pencereden uzağa bakmak bile kan dolaşımınızı ve düşünce akışınızı değiştirecektir.
· Küçük Başlangıçlar: Dev bir raporu yazamıyorsanız, kendinize “Sadece başlığı atayım” deyin. Dağınık odayı toplayamıyorsanız, “Sadece masamı düzelteyim” deyin. Eyleme geçmenin en büyük düşmanı, onu kafamızda devleştirmektir.
· Küçük Kopuşlar: Rutininizi bilinçli olarak kırın. Eve farklı bir yoldan gidin. Alışverişinizi farklı bir marketten yapın. Zihne, “bak, alternatif yollar da var” mesajı verin.
Bezginlik, Bir Fırsat Olabilir mi?
Belki de evet. Bu hal, hayatınızda bazı şeylerin artık size uymadığını, bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu gösteren bir dost sinyalidir. Belki yaptığınız işte anlam bulamıyorsunuzdur. Belki sınırlarınızı çok zorluyorsunuzdur. Belki de sadece, “durmaya” izin vermeniz gerekiyordur.
Dijital çağın hızına karşı, bezginlik insan olmanın doğal, hatta gerekli bir yavaşlama mekanizması olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü sosyal mecralar sürekli insanı uyarıyor. Sürekli ikazlar insan beynini yorup bezginliğe kapı aralıyor bir süre sonra.
Bezginliği bir düşman gibi görüp savaşmak yerine, ne anlatmaya çalıştığını dinlemek belki de atacağımız en akıllıca ilk adım.
Unutmayın, bir mum sürekli yanarak değil, ara ara dinlenerek daha uzun ve anlamlı bir ışık saçar. Zihin de öyle. Bugün kendinize sorun: Bezginliğiniz size neyi anlatmaya çalışıyor? Cevabı sessizlikte arayın. Belki de aradığınız dinlenme, tam da şu an başlamak üzere.
Devam edecek.
Selâm ve duâ ile.