Mısır'da hutbelerde Risale-i Nur da okunuyor

Mısır’da Kur’an ve iman hizmetleriyle ilgilenen Ahmed Ateş Risale Haber’e konuştu

Röportaj: Abdurrahman Iraz-Risale Haber

 

Mısır’da Kur’an ve iman hizmetleriyle ilgilenen Ahmed Ateş Risale Haber’e konuştu.

 

Sizi tanıyabilir miyiz?

 

Ordu Ünyeliyim. Ünye İmam-Hatip Lisesi mezunuyum. İmam-Hatip Lisesinden önce hafızlığı Cenab-ı Hak nasip etti. 1991-97 yılları arasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini okudum. 1997’de mezun olduktan hemen sonra Mustafa Sungur ağabeyin tensibi ile Cenab-ı Hak, Mısır hizmetlerini nasip etti.  1997’den beri Mısır’dayım.

 

Mısır’da neler yapıyorsunuz?

 

Risale-i Nur’un Arapça basıldığı Sözler Yayınevinin bir şubesi olarak kitapları basıyoruz. Elhamdülillah orada dershane hizmeti de var. Dershanede talebeler kalıyor. 10 ülkeye yakın 50’den fazla talebe var. Onların büyük bir kısmı Ezher’de okuyor. Diğerleri de Arapça öğrenmek için gelen kardeşler. Böyle güzel bir Nur hizmeti var, Elhamdülillah.

 

MISIR, ÇOK ŞUURLU İNSANLARIN BULUNDUĞU BİR ÜLKE

 

Yayınevi ve dershaneyle ilgilenenler arasında iş bölümü var mı?

 

Tabii fıtri olarak o bölümlerin olması lazım ki işler yürüsün. Fakat tamamen birbirimizin yardımcısı oluyoruz. Mesela kitapevine birisi bakar ama diğerleri de aynen onun gibi kitap işlerini bilir fakat onun yardımcısı olur. Dershane hizmetlerinde de birisi birinci derecede mesul olur, diğerleri de ona yardımcı olur.

 

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in gitmesi ile neticelenen olayların hizmetze bir sektesi oldu mu?

 

Mısır, Elhamdülillah çok şuurlu insanların bulunduğu bir ülke… Zaten Üstadımız da bunu asrın başında söylemiş. Yani Mısır, İslam’ın zeki bir mahdumudur. Dolayısıyla dışarıdan gelen insanlara herhangi bir zararı olmadı. Bu iş sadece kendilerinin iç meselesiydi. Bu nedenle bizim herhangi bir sıkıntımız olmadı. Fakat sadece umumi olan bazı engellemeler oldu. Mesela bütün Âlem-i İslam’ın her tarafından gelen kitapçıların katıldığı bir kitap fuarı var. Bu kitap fuarı Ocak ayının 28’inde açılması gerekiyordu, 29’una aldılar. Biz de 27’sinde fuarı hazırlamamıza rağmen tam 28’inde bu gösteriler oldu. Dolayısıyla bu şekilde umumun engellendiği yerde engellenmiş olduk. Ama bu bize bakan bir şey değil.

 

MÜSPET HİZMET METODUNU ONLARA TAKDİM EDERİZ

 

Bu gösteriler zahiren şer gibi gözükse de inşallah hayırla neticeleneceğine Mısırlılar da inanıyor mu?

 

Zaten o inanç içinde oldukları için bütün çoluk-çocuklarıyla beraber katılmışlar ona. Fakat bizim Risale-i Nur’dan aldığımız terbiyeye göre veya fikre göre bu gibi neticesi meçhul olan şeylere biz karışmayız ve karıştırmayız. Ama böyle bir şey hâsıl olmuşsa, Kader-i İlahi de buna fetva vermişse o zaman neticesinin en güzel olması için Cenab-ı Hak’tan talep ederiz. Ve elimizden geldiği kadar, insanlar eğer dinliyorsa risalelerdeki o müspet hizmet metodunu onlara takdim ederiz bu şekilde en güzel neticelenmesi için teşvik ederiz. Ama neticesi meçhul olduğu için böyle bir işin başlangıcı olmak bizim için iyi olmaz yani.

 

DERS KİTAPLARI RİSALE-İ NUR’DAN İSTİFADE EDİLEREK HAZIRLANIYOR

 

Kaç dershane var?

 

Âlem-i İslam’ın hepsi zaten dershane. Dershane demekle benim anlatmak istediğim şudur. Üniversitedeki hocaların hepsinin Risale-i Nurlar’ı kabul etmesi, Risalelerden istifade edilerek ders kitaplarının hazırlanması var. Ve bu kitaplar üniversitede derslerde okutuluyor. 500-600 kişilik birinci ya da ikinci sınıfların hepsi üniversitede bunlardan ders okuyorlar ve sınava giriyorlar.

 

Örnek var mı?

 

Tanta Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslam Felsefesi bölümü hocası Dr. Ahmet Selim, kendisi risalelerden doktora tezi aldı. “Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Kelam Yönü” diye 400 sayfalık doktora tezinin 200 sayfasını bu ikinci dönem talebelerine okutuyor. Ve orada Yirmi İkinci Söz’ün mahiyetini tevhid noktasındaki, haşir noktasındaki meseleleri ders kitabı olarak okutacak.

 

Biz oraya ne siyaset götürüyoruz ne de İslam götürüyoruz. Orada zaten var. Orası Rusya gibi yahut Amerika gibi değil ki. Bizim sadece onlara söylemek istediğimiz, Üstadımızın da Hutbe-i Şamiye’de bildirdiği gibi, Risalelerden yahut da Kur’an-ı Kerim’den aldığımız dersimizi onlara takdim ediyoruz. Biz sizlere Türkiye’deki uhuvvet-i İslamiye’yi göstermek istiyoruz, diyoruz.

 

HUTBELERDE RİSALE-İ NUR OKUYAN İMAMLAR

 

İnsanların şevkini arttıracak, bilmedikleri güzel haberlerdne neler anlatırsınız?

 

Orada hizmet ettiğimiz süre zarfında bizleri daha çok memnun eden master, doktora talebelerinin sadece master-doktora almak için yazdıklarını düşünmüyoruz. Onlar daha sonra tam bir talebe sıfatıyla bizlerle irtibat kuruyorlar. Onlardan geçen sene doktora yapanlar Türkiye’ye davet edilmişlerdi. Onlar için hususi bir seminer düzenlenmişti bir hafta. Türkiye’den geri döndükten sonra Mısır’da Risale-i Nur’u neşretmek için kendi âlemlerinde bir şevk buluyorlar. Yani bir nur talebesi vasfıyla daha sonra hareket ediyorlar. Bizleri kendi vilayetlerine davet ediyorlar. Birçoğu da orada hem imamlık yapıyor. Hutbelerinde Risaleleri arz ediyorlar. Ellerinden geldiğince radyolarda, televizyonlarda takdim ediyorlar. Program yapıyorlar.

 

Risale-i Nurlar’ın Arapçası da Türkiye’deki gibi CD üzerine okunuyor. Bir nur talebesi edasıyla okuyor, kendisi de hiçbir ücret talep etmiyor yani. Risale-i Nur’un tamamını sesli okumak öyle kolay değil. Her gün ya da haftanın belli saatlerinde stüdyoya gidecek, okuyacak. Bu bir yıl belki iki yıl alıyor. Sözler, Lem’alar ve Mektubat okunuyor şu anda. Kendisi de profesör ve kitapevi de var.

 

SİZ, RİSALE-İ NUR’UN NURLU HARFLERİSİNİZ

 

Ben dün parça dinledim. Çok mükemmel okunmuş…

 

Mısır’ın ilim merkezi halinde olması hasebiyle, Ezher’in de orada olması cihetinden ve oradaki âlimlerin Risale-i Nur’a sahip çıkması, bütün Âlem-i İslam’ın sahip çıkması demek yani. Onlar şu anda hep müspet nazarla bakıyorlar, istifade etmeye çalışıyorlar. Orada Türk Kültür Cemiyeti adıyla bir cemiyet kurduk. O cemiyetin kurucularından üç tanesi Ezher’in hocalarından oluşuyor.

 

Birisi Dr. Muhammed Ebu Leyla, İslam derslerinin İngilizce olarak okutulan bölümünün kurucusu. Birisi Dr. Abdulhalim, o zaten meşhur, Türkiye’de biliniyor. Bir tane daha doktorumuz var Risale-i Nurlar’a sahip çıkan muhterem bir hoca. Bir de Arap Edebiyatı bölümü hocamız var. Yani dört azamız var Mısırlılardan.

 

Hatta Dr. Muhammed Ebu Leyla, derslere geldiği zaman oradaki kardeşlerin farklı ülkelerden olması, onların risalelere teveccüh etmesi neticesinde ‘Siz, Risale-i Nur’un Nurlu harflerisiniz’ dedi. Onların aslında bu zamana kadar görmediği bir hadise var. İslami Kardeşlik nasıl yaşanır? Bunu dershanelerde görüyorlar yani. Orada bir odada yahut bir dairede 4-5 farklı ülkeden kardeşler var. Bunların bir dairede uhuvvet içinde kalmasına İslamiyet’in tam bir mucizesi diyorlar.

 

Bazı ülkelerden konferans için gelen hocalar, kendi ülkelerindeki cemaatlerin çatışmasını, birbirlerine yakınlaşmadığını bilen hocalar buradaki kardeşliği gördüklerinde kendi ülkelerine hayretler içinde dönüyorlar. Yeisle gelip ümitle gidiyorlar gibi bir hal. Dershanedeki kardeşlerin uhuvvet cihetini bilerek yaşamaları ve etrafa da onu neşretmeleri, Risale-i Nurlar’ın neşredilmesi gibi meseleler de Elhamdülillah hâsıl oluyor. İnşallah daha güzellikler nasip etsin Rabbim.

 

Geçenlerde Yemen’e gittiniz…

 

Yemen’de yine dış hizmetlerle alakalı bir toplantı vardı. Orada kardeşlerle beraber bir araya geldik. Hemhal olundu. Nerelerde yeni dershaneler açılabileceği konuşuldu.

 

Yemenli bir profesör var. Cezayir’e gelmişti. Sizin orada olduğunuz tarihte biz de Cezayir’de sempozyumdaydık. Bize “Ben gittim, İhsan Kasım ağabey’i gördüm, bindim uçağa geldim” dedi.

 

Evet. Çok hoş birisi o da. Şair ve Risalelerin mahiyetini de gittikçe daha fazla öğrenen birisi. İrtibatı kuvvetlendirdikçe onlar kendilerini Nur dairesinde daha fazla hissediyorlar.

 

RİSALE-İ NUR ÜZERİNE SADECE BİR ÜNİVERSİTE KURULABİLİR

 

Anlatacağınız güzel bir hatıranız var mı?

 

Hatıralar çok. Dr. Muhammed Ebu Leyla ile haftalık yaptığımız ev sohbetlerinden birindeydik. Orada Dr. Abdurrahim ‘Bu Risaleler çok “camii” olduğu için, Risale-i Nur üzerine sadece bir üniversite kurulabilir’ demişti. Yani bu ne demek? Kendisi İslam Felsefesi profesörü aynı zamanda bütün İslami ilimlerle de irtibatı var. Risale-i Nurlar’ı okurken şurası kelama delalet ediyor, şurası tefsire delalet ediyor vs. bütün ilimleri kendisi görüyor aslında okuma esnasında. Onun için diyor ki Risale-i Nur çok “camii” olduğu için, bütün fakülteleri içeren bir üniversite kurulabilir. Üstadımızın da sözünü tasdik ediyor.

 

Nasıl Ezher’de bütün fakültelerin olduğu bir üniversite. Medresetü’z-Zehra da onun kız kardeşidir. Dolayısıyla bütün fakültelerin kurulacağı bir üniversite hâsıl olabilir. Bir manada her tarafa işareti var Risale-i Nurlar’ın. Dr. Muhammed Ebu Leyla da “Cenab-ı Hak, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini manevi bir halife olarak irade etti. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri çıktığı zaman artık Osmanlı hilafetinin son zamanıydı. Hilafeti İslam olmayınca o vazifeyi yüklenecek bir şahsiyet lazım. Burada bu manevi halife ise Bediüzzaman Said Nursi’dir” demişti. Bu, beni çok etkilemişti.

 

www.RisaleHaber.com 

Röportaj Haberleri