Mirac Fabrikası

Afife ARTIK

Mirac, kulun hayatın sahibi olan Allah ile mülaki olmasıdır.

Fabrika ise sürekliliği temsil ediyor.

Mirac-ı Ekber, Efendimiz Aleyhisslatü Vesselam’ın Allah’a olan ayinedarlığının, mukabelesinin müntehasını gösteriyor. İmkan ile vücub ortasındaki “kab-ı kavseyn” makamı Efendimiz’e (asm) has bir makamdır. Efendimiz’in Cenab-ı Hakk’a olan mukabelesi ve ayinedarlığı bütün mahlukatın yaratılmasının sebebidir. Her bir zerre ve her bir mevcud, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam o ayinedarlığı tahakkuk ettirdiği için yaratılmıştır. En cami ayine olan insan da dahil olmak üzere bütün mahlukat Allah’a nasıl ayinedarlık ediyor ise hepsinin ayinedarlıklarını en mükemmel şekilde ve külliyen Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam yapmıştır.

Allah ile mülaki olmak yolunun açılması, Efendimiz Aleyhissalayü Vesselam’ın Mirac-ı Ekber’i sebebiyledir. Bu mirac suretâ, Hicretten bir buçuk sene evveldir. Hakikatte ise mirac bütün zaman ve bütün mekanı içine alır ve her ne kadar Allah ile mülaki olmaklar var ise bu miracın numunesidirler. Bu mirac sebebiyledir bütün Allah’a yükselişler.

Demek ne kadar kulluk tavrı var ise ve ne kadar yaratılmışlar var ise hepsi de bu Mirac-ı Ekber’in külliyeti içinde dahildir.

Nurun birinci talebesi olan Hulûsi Beyefendi’nin Barla Lahikasındaki 19. mektub (erisale) olan mektubundan anlıyoruz ki Risale-i Nur’un başına oturduğunda Rabbü-l Alemin Teala ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekanisine çıkıyor. Yani; Risale-i Nur’un içinde Allah’a giden yolda yolun müntehasına çıkıyor. Bir miraca muvaffak oluyor. Allah’ın huzuruna çıkmak için Risale-i Nur bir yol, bir vasıta oluyor. Elbette burada bir silsile zikretmesi de manidardır: evvela Kur’anın mucizeleri mecmuasına ve aziz, muhterem Üstadımın medresesine ve ol Seyyid-ül Kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (asm) Hazretlerinin ravza-i saadetlerine ve nihayet Rabbü-l Alemin Teala ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekanisine çıkıyorum buyuruyor.

Bütün manevi mahrumiyetlerimize rağmen ve dinimize gelen musibetlerin daraltan atmosferinde, Risale-i Nur, Kur’anın manevi bir mucizesi olarak bizi Allah’a vasıl edecek yolu açmıştır. Okuyucularını Rabbisi ile buluşturması vasfı ile Risale-i Nur da bir “Mirac Fabrikası” olarak iş başındadır. Nasıl ki Mirac-ı Ekber bir fabrikadır ve tüm kevn-ü mekanı dokur, Risale-i Nur da kendisine muhatap olanlar için yeni bir hayat bahşediyor. Adeta yok hükmünde olup da üzerimizde taşınması zor olan nursuz bir vücudu nurlandırarak hakiki varlığa kavuşturuyor. Allah’a aidiyetin şuuru ile bütün meyusiyetlerimizi şevke kalb ediyor. Böylelikle okuyucularını Rabbi ile buluşturan, mülaki eden bir mirac fabrikası olarak iş görüyor.   

Zât-ı Hayy-ı Kayyum bize hayatı, bu vücudu çoğaltmak ve büyütmek için vermiştir. Muhatabı olduğumuz mahlukattan ve hadiselerden kendisine açılan pencereleri gördükçe ve bu pencerelerden O’na nazar edebildikçe bizi yeni yeni vücud mertebelerine mazhar ediyor.

Bir mirac olan namazda bizi çeşit çeşit elbiseler ile donatıyor. Böylece namazımıza olan şuurumuz kadar büyüyoruz. Hamd, şükür, sena, takdis vazifelerimizi ifa ettikçe başka başka renklerde kainat bize arz-ı endam etmeye başlıyor. Her şey bir başka renge boyanıyor. İşte bütün bu manaların tahakkukunun sebebi, kainatın ne anlam ifade ettiğinin öğreticisi ve kainattaki tüm mahlukatın tesbihleri ile Rabbü-l Alemin’i tesbih ve takdis eden Zat’ın (asm) sebebiyledir ki hepimiz yaratıldık ve beka alemi dahi onun duası ile yaratıldı. Bu kainatın yaratılması da O’nun ubudiyeti sebebiyledir.

Madem böyledir her bir zerre Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam ile alakadardır. Her bir insan Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam ile olan irtibatı ve ona benzemekliği kadar kıymetlidir. Madem ki O (asm) Allah’ın en sevdiği kuludur, Habibullah’tır, biz insanlar içinden de O’na (asm) en ziyade benzeyenleri Cenab-ı Hak sever.

Madem ki mirac için bir fabrikadır dedik öyle ise bu fabrikanın girdisi nedir? Çıktısı nedir? Risalelerin muhatabı beşerdir. Yani, fabrikaya giren ham madde beşerdir. Ürünü ise “insan”dır. “iman insanı insan eder belki insanı sultan eder”[1] Risale-i Nur, tahkiki imanı kazandırmakla muhatap olunan her şeyden Allah’a giden yolu gösteriyor. Hem de bunu bir makama çıkmayı şart koşmadan her kese gösteriyor. Kastamonu Lahikasının 5.mektubunda (erisale) Risale-i Nur’un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz’an neden sair evliya divanlarınkinden çok daha kuvvetlidir sualine Bediüzzaman Hazretleri böyle cevap vermektedir: “O dîvanlar derler ki; ‘veli ol gör; makamata çık, bak; nurları, feyizleri al.’ Risalet-in-Nur ise der: ‘her kim olursan ol; bak, gör, yalnız gözünü aç, hakikati müşahade et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar’

Demek Risale-i Nur kendisi mirac fabrikası olmakla kalmayıp kainattaki her şeyin de birer mirac fabrikası olduğunu bize ders veriyor. Elbette bunu en açık şekilde anlatan Risalelerden biri Kastamonu’da telif edilen Ayet-ül Kübra Risalesidir. Bu muhteşem risale kainatın her mevcudundan Allah’a giden yolu bize tarif ediyor. Yani; kainatta ne ki var ona bak ve ondan Allah’a giden yolu bul diyor. Her mevcudun ve her faaliyetin (mesela fettahiyet tecellisi ile suretlerin açılması gibi) Allah’ı nasıl gösterdiğini izah ediyor.

Şüphesiz ki miracın evveli tam bir yöneliş ile Allah’a yönelmek, teveccüh etmeyi gerektiriyor. İşte bu nedenledir ki her türlü meşgaleden uzak olarak Allah’ın huzuruna çıkıp namaz kılmak her mümin için miracdır.

Bütün müminlerin en büyük arzusu her işini Allah’ın hoşnutluğunu kazanacak tarzda yapmak ve daima Allah’ın huzurunda olduğunun şuuru ile yaşamaktır. Bunu “huzur-u daimî” tabiri ile ifade ediyoruz.

Mahlukatın yaratıcısı ve mutasarrıfı olan Rabbimiz her şey ile kendini tanıttırır ve bildirirken bütün mevcudata ve vukuata ibret nazarı ile ve muhataplık kastı ile bakmak bir eğitimi gerektiriyor. İşte bu eğitimin baş kitabı Kur’an-ı Hakîm ve muallimi de Efendimiz Aleyhissaltü Vesselam’dır. Risale-i Nur ise Kur’an-ı Hakîm’İn bu asra bakan mucizevi bir lem’asıdır. Bir ayinedir yani. Biz ona bakarak Kur’anı anlarız. Zira içinde iman ve Kuran hakikatleri vardır. Kur’andan istifade etmemize vesile olacak ilimler ile bağlarımızın kesilip harflerimizin de Kur’an harflerinden kopartılmasına rağmen Kuran hakikatlerine böyle parlak bir şekilde muhatap olabilmek büyük nimet doğrusu. Haza min fadli Rabbii.

Netice olarak; biz Risale-i Nur’un kazandırdığı iman nazarı ile kâinata bakabildiğimizde her ama her şey ve her hadise bizim biçin bir Mirac Fabrikası suretine döner ve bizi Rabbimizin huzuruna taşır.

Nisan 2015

 

[1] Sözler, 23.Söz 1.mebhas 4. nokta

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.