Milli Eğitim Şurasına açık mektup-4

Halil KÖPRÜCÜOĞLU

Münih Teknik Üniversitesinden Fizikçi Prof. Ulrich Walter, bir ilmi makalesinde kâinatta TESADÜFÜN asla mümkün olmadığını anlatmıştır.

“Bizim varlık sebebimiz tamamiyle tesadüf mü yoksa Vücubiyet midir? Kainatın çok ince hesaplarla bize göre ayarlandığı görülüyor ki bu aslında tesadüfü devre dışı bırakıyor…” demektedir.

Biyolojik olarak çok yüksek komplike varlıklar olan biz insanların çok belirli özelliklere sahip bir kânata ihtiyacı vardır. İçinde yaşadığımız dünya tam da varlığımızı sürdürebilecek özelliklere sahiptir.

Dünyamızı idare eden güçler, atom enerjisi, elektro manyetik dalgalı elektrik gücü, zayıf atom gücü ve çekim gücü (gravitasyon)’dur…

Burada verilen 1 şiddetinde atom enerjisi gücü genel olarak mukayese amaçlı kullanılır. Elektrik gücü, atom enerji gücünden 100 defa daha azdır ve elektro-manyetik dalgalar da elektrik gücünden 100 defa daha azdır. Gravitasyon-çekim gücü farklı bir alanda tesirini göstermektedir. Bu çekim gücü o kadar zayıftır ki, bazı zerreler için hiç bir şey ifade etmez. Buna karşılık onun da elektrik gücü gibi, prensipte sonsuz bir yayılma gücü vardır. Atom enerjisi ve zayıf güç mikroskobik aralıklarla tesirini göstermektedir…

Hiçbir insan diğer bir insan tarafından elektrik olarak çekmez ve itmezler.

Buna karşılık gravitasyon gücü daima çekicidir, yani her zaman additiftir, yani dünya veya daha büyük kütlelerde dominantlığını makro-kozmosta gösterir.

​Fakat atomlardaki bu çok küçük güçlerde en küçük bir değişim her şeyin yok olması için yeterlidir…

Ellerini başına koy ve düşün: Bu kesinlikle tesadüf olamaz. Eğer 6600 milyon kâinatlar olsaydı. Sadece bu kâinatlardan birisinde güç dengeleri birbiriyle öyle uyumlu olacak, ta ki bizim hayatımız ortaya çıksın. İşte tam tamına bu kâinat bizim kâinatımızdır. 
Bunun yanında, ortalama 14 milyonda bir ihtimalle, lotoda 6 tutturabilmek, daha sönük kalır.

İşte dünyamızla ilgili durum da tam böyledir. Burada birisi çıksın ve bize, bizim varlık sebebimiz tamimiyle tesadüfîdir desin! Tam aksine bir durum burada söz konusudur. Fiziki büyüklük ve değerleri öyle ince hesaplarla birbirine bağlanmıştır ki, onlar öyle kat’i ince hesaplarla yaratılmışlardır, böylece biyolojik hayat ve yaratılışın tacı (insan) ortaya çıkabilsin. İşte bu izah tarzı mümkün olan açıklamaların en doğrusudur.

Bununla alakalı ilim dalına teleoloji denir. Belli hesaplarla hedefe kilitlenmiş bir evolüsyon bir Yaratıcıyı gerektirir ki, işte o Yaratıcının asil maksadı budur. Dinlerin böyle bir sonuca yönelik yaratılışı ders vermeleri kati olarak kimseyi şaşırtmamalıdır...” demekte, bu mealinde kesin ifadeler kullanmaktadır.

***

Biyoloji ilmi de 2000’lerin başında ulaştıklarını ortaya koyarken TESADÜFÜ reddeder. Dr. Tevfik Tezcan bir dergide, “Protein katlanma problemi son otuz yılda çözülemeyen en girift problemlerden biridir. Bu probleme mevcut istatistikî mekanik ve fizik teorileri, çözüm üretmekte yetersiz kalmaktadır. Çünkü proteinlerin katlanması TESADÜFLERE verilemeyecek kadar girifttir.” demektedir.  (bBkz: 1-Protein Bilgi Bankası (PDB) http://www.rcsb.org/pdb/molecules/molecule_list.html ;2-“Protein Folding”, Susan Cates, Rice Üniversitesi ;3-“Hayatın Üretim Mesajını Çözmek”, David Brown, The Washington Post.)

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.