Mesele mihenkin ne olduğunu bilmede

M. Nuri BİNGÖL

Eğri oturup doğru anlayalım!

Atalar bu cümleyi başka şekilde ifade etmişler, ama ben böyle anlıyorum.
Onlar “doğru konuşmak”la alakalı şekilde bağlamışlar cümleyi, ama – tekrarlıyorum- “doğru anlamak” şeklinde vurguluyorum- ısrarla.

Zira biliyorum ki “doğru konuşma”nın başlangıcını da, “ doğru anlama” teşkil eder. Hem muhatabının dediklerini “doğru anlamak”, hem karşıdakini “doğru anlamak”, yani ona “hüsn-ü zan” beslemek, hem de hadise ve hakikatları, asıl “mihenk” (ölçü)ye vurarak anlamak!

Hani Bediüzzaman Hazretleri’nin güzel ve hikmetli bir sözü var: “ Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından memnun olur.”

Buradaki “güzel görme”yi tek buutlu anlayanlardan değilim. Sadece diğer izahları da çok eksik bulmaktayım.
“Güzel görme” tabirini “güzelce görme”yi de muhtevi olduğu kanaatındayım.

Sathi bakışınıza göre, oldukça “garip” görünüşlü bir fabrikada bulunduğunuzu zannedin bir; fabrikanın makinaları öyle düzenli çalışıyor ki ağzınız bir karış açık kalıyor.  Bir tarafından tezgaha sürülen demir cevheri, makinanın diğer yanından çelik tencere olarak çıkıyor!

Böyle bir mekanizma karşısında, manzarayı “doğru anlayan” biri, hemen “teslim” olur gerçeğe:
“- Demek ki,” der; “ ben anlamasam da bu işlerin içinde başka bir iş var. Bu netice ve semerenin asıl sahibi, o ilk baştaki demir cevherinin de Asıl Sahibi’dir.”

Hadiseyi “ters anlayan” biri ise hemen kibrini arttırır; şişinir.
“- Bak, ben demiştim zaten. Görünüşündeki acayiplikten de belliydi hem; şekli şemaili makinalarına da aksetmiş ki böyle yersiz bir işi yapıyor. Halbuki ne acayip iş bu; pis bir toprağı, o güzel eserlere temel madde yapıyor! Ne çirkin bir iş! Madem ki tezgaha sürülen maden toz toprakla karışık; tezgahın diğer yanına düşen bu tencereden hayır mı gelir?”

Anlaşılan o ki bu ikinci beyefendi, ya hiç “teşekkür” etmemiş, ya da hiç gübre içinde yetişen rengarenk çiçekleri görmemiş, ya da “bir parça frengi okumuş”!

Sahi bu misali neden verdik biz?
“Çiçekler baharda vücut-pezir olur (meydana gelir)” denilmişti ya hani; “İşte o mübarek çiçeklere zemin ihzar etmek gerek.” diye de eklenmişti ya; “ Anladık ki bu hizmetimizle o kutsi çiçeklere zemin ihzar ediyoruz ( hazırlıyoruz).” diye noktalanmıştı ya hani.

Demek ki insanlar gül olamıyorsa, bari gübre gibi  olmalılar, zemin açmalılar, yepyeni nesillere gelişme imkanları sermeli önlerine, “Nesl-i Cedit”lere, Asımlara, Mehmedlere, Zekailere...
O “mihengin” ne olduğu da o kadar açıktır ki bizce.

Allahın Kitabı, “Kuranın hakiki müfessiri ehadis (Hadisler)”. Bu iki temelden çıkarılan izahlar ve İmamların icmaı. Bunları bize nakleden Kur’an’ın bu asırdaki bir tercümanı: Bediüzzaman.

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.