Bil Ey Gafil!

Meryem Saîde GÜNEBAKAN

Evet sen hangi itikad ve hangi fikirde olursan ol, ister muattıl ve maddiyyun dahi ol, nutfe ve yumurtada, habbe ve çekirdekte bizzarure ve bilmüşahede bir faaliyet ve hallakiyet ve san'at ve tasarrufu görmektesin. İşte acaba senin aklınca mümkün olur mu ki; çekirdeğin içinde cereyan eden ve o çekirdeğin âlem-i nev'îsiyle olan münasebatına ve onlardan istifade edenlere bakan şu basîrane, hakîmane tasarruf ile mutasarrıf olan bir zat, ağaçlar âlemine ve onların ahvaline ve sair âlemler ile olan irtibatlarına ilim ve ıttılaı olmasın!..

Hem kuru ve basit bir habbenin sandukçasının kapısını açarak, ona hayatdar, hârika bir sünbül veren bir Fâlik-ul Habbi Ven-Neva, o tohum ve habbeyi eken ve ondan mahsulât ve hasad alan ve o habbenin âlem-i hayvanat ve muhitleriyle olan cihet-i irtibatını, hem o âlemde cereyan eden işleri görmesin, müşahede etmesin? Hâşâ!

Hangi fikirde ve inançta olursan ol, ne düşünürsen düşün; ister her şeyi maddeden ibaret gören bir maddiyyun, ister sıfatları inkar eden bir muattıl; objektif olarak gözlemlenebilir bir durum var, habbe ve çekirdek, nutfe ve yumurtada bir faaliyet, bir tasarruf, bir şekillendiricilik, bir san’at görülüyor. Bu inkar edilemez şekilde var ve herkes bunda hemfikir. Habbe nebatatın tohumu, çekirdek ise eşcarın. Hz. Meryem için; ‘Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi buyuruluyor ayette.( Âl’i İmran-37)

Demekki kadınların nebat ve çiçek temsiline, Peygamber (ASM) kıssalarında ‘şecere-i yaktin’ ve ‘sidre’ temsilleri kullanılması ile erkeklerin ağaç temsiline uyduğunu görüyoruz.

Bir diğer ayette; “Allah, tohumu ve çekirdeği yarandır” buyuruluyor. (En’am-95)

‘Falikul habbi ven neva’

Bu açıdan tek yıllık narin bitkilerin tohumu habbe; kadınları, çok yıllık güçlü bitkilerin tohumu nüve(çekirdek); erkekleri temsil eder diyebiliriz.

Habbe- bitkiler- kadınlar

Çekirdek(nüve)- ağaçlar- erkekler

Yumurta-kadınlar

Nutfe- erkekler

Ve bunlarda var olan faaliyet, tasarruf, san’at ve yaratım kimsenin inkar edemeyeceği gözle görülür bir gerçek.

Mesele burdan sonra kopuyor; inanmayanlar bunu tesadüfle sıradanlaştırarak inananlar ise tevafukla san’ata hayranlıkla karşılıyor.

Bilmüşahede ve bizzarure, yani gözünle gördüğün için ister istemez şahidsin. Şehadet hak boyutu ve dinin islam cephesi, somut ve gözlemlenebilir vechidir. Buradan Üstad işin hakikatine ve iman cephesine geçiriyor muhatabı. Şu gözünle gördüğün ve inkar edemediğin çekirdek içindeki devinimden yola çıkalım. Buna hükmeden öyle bir hakim ve bunu gören öyle bir göz lazım ki; hem çekirdeğin türünü hem çekirdekten istifade edeceklerin cümlesini birden görebilsin, hepsine birden hükmü ve sözü geçebilsin. Aslında bunu da görüyoruz ve aklımız bu basit soyutlamayı yapacak kabiliyette. Çünkü alemde her şey her şey ile bağlantılı, birbirinden kopuk değil. Burda basîrâne ve hakîmâne bir tasarrufu, bu bağlantısallık içinde görüyoruz. Öyle bir tasarruf var ki; bu milim şaşmazlık, dakiklik ancak bir anda her şeyi gören bir göz ile ve her şeyi hükmü altında bulundurmak, her işi bir hikmet ile bir gayeye yönelik yapmak ile açıklanabilir. Çekirdeğe hükmeden, onu ilmi ile kuşatan ağaca mı hükmetmesin? Zira ağaç, o çekirdeğin neşv-ü nema bulmuş hali. Ağaçlar bir alem, birbirleri ile beraber bir nizam içinde ve bir çekirdekten dönüşmesi ile bambaşka bir hâl sergiliyor, sonra o ağacın dallarına konan kuşlar, meyvesinden yiyen hayvanlar ve gölgesinde dinlenen insanlar ile irtibatlı ve çekirdeğin potansiyelini ilmi ile kuşatan ağacın bu halleri ve irtibatlarını da elbette aynı ilim ile kuşatmıştır. Ittıla tam anlamıyla bir belirme, gün gibi bir bilgi ile bilme demek.

Burdan bizim anlayacağımız; potansiyellerimizin bilgisi kendisinde olan Rabbimizin, geçireceğimiz türlü değişim, türlü hallerden haberdar oluşu, geçireceğimiz tüm evrelere hakimiyeti bilgisinin bize vereceği harikulade güven ve bu güvenin neticesi teslim ve tevekküle erişme hali.

Peki kalbimiz ne anlasın burdan;

Seni yaratacak, bir çekirdek gibi olan potansiyel varlığını bir nizam içinde tanzim edecek, ama o çekirdeğin açılması, neşv-ü neması için olan levazımatının gelişinden gidişinden habersiz olacak, hayatını ve seni o yaratacak ama hayatın devamı için olan levazımattan habersiz kalacak, karışık gibi görünen o sosyal içtimai ahval, o toprak altında sıkışan, sıkılan çekirdek gibi canını ezen üzen hallerden habersiz olacak. Mümkün mü?!

Çekirdek bir kuru çekirdekken, daha az istifadeye medar iken, daha gizli iken, daha az göze görünürken, varlıktan payı daha az iken onu bilsin, ihmal etmesin, donatsın, kuşatsın, ama çekirdeğin toprakla, suyla, minerallerle alakası ile ortaya çıkan hallerden gafil olsun. Haşa! Filiz vermiş, fide ve fidan olmuş, ağaç olmuş, diğer ağaçlarla alaka peyda etmiş, açılmış, neşv-ü nema bulmuş halini; yani meramını anlatmış, kendini ifade etmiş, göstereceğini göstermiş olan için bir planı olmasın, onu bilgisinin dışında bıraksın. Asla!

Burda, yani potansiyel olanın aktif hale gelmesinde cüz’i irade ve hüviyet etkin oldukça külli iradenin gizlenmesi, perde ardına çekilmesi durumu gözleniyor. Oysa ‘O dilemedikçe dileyemezsiniz’ buyuranın dilemesi bütün iradeleri kuşatır. Bir yerde irade varsa, ama irade sahipleri yanıp sönen ışık gibi bir görünüp bir kayboluyorsa, onlar hakiki irade sahibi değillerdir, sadece iradenin zahir olduğu aynalardır.

Dolayısı ile potansiyel olan edilginlik cihetiyle etkililiğin zahir olduğu yer gibi görünse de hakikatte bilfiil ve aktif halde olanda görünen varlık ve faaliyet de Hakkındır. Zira oda cüz’i, fani, zail ve muvakkattır.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.