Bir Mutasarrıfın Pençe-i Kahrı

Mehmet Selim MARDİN

1895 yılında Mardin’e gelen Molla Said kendisini siyasi hayatın içinde bulur. O dönemde Mardin’in civar köylerinde Ermeni hadiselerinin ilk kıvılcımları belirmeye başlamış, bazı aşiretler tarafından baskıya maruz kalan Ermeni aileleri ölümden kaçarak merkeze sığınmak zorunda bırakılmışlardı. Mardin’de bulunan nüfuzlu aileler ve din adamları mağdur Ermeni köylüleri koruma altına almış ve onları amelelik gibi işlerde istihdam etmişlerdi.

Mardin mutasarrıfı olan Selanikli Mehmet Enis Paşa, Sultan Abdülhamid’in çok güvendiği ve kolladığı idarecilerden biriydi. Genç Molla Said, Mardin’de Namık Kemal’in rüyası ile tanışınca hürriyet düşüncesi ile yanıp tutuşur. İstibdat taraftarı olan Enis Paşa ile Molla Said arasında hürriyet düşüncesi yüzünden mi yoksa Ermeni meselesinde ihmalkâr davrandığından mı bilinmez paşa genç Said ile anlaşamaz. Bir görüşe göre de kendisini çekemeyen ilmi münazaralarda ilzam olan mollalar tarafından mutasarrıfa şikâyet edilir.

Molla Said’in bu hayat devresi ile ilgili Tarihçe-i Hayat adlı eserde maalesef ayrıntılı bir malumat yazılmamıştır. Tarihçe’de siyasi hayatının Mardin’de başladığı tespit edildiğine göre siyasi düşüncesinin o günün en büyük siyasi otoritesi olan mutasarrıf Enis Paşa ile ilişkili olması gerekir. Bu yüzden mutasarrıfın pençe-i kahrına maruz kalarak elleri ve ayakları bağlı bir şekilde Bitlis’e jandarma nezaretinde sürgüne yollanır.

Mutasarrıf Enis Paşanın Molla Said’i sürgün hadisesinde “pençe-i kahır” cümlesinin 1919 yılında ilk olarak yayınlanan Abdurrahman Nursi’nin tarihçesinde yer alması çok manidardır. Çünkü batılı Ermeni kaynaklarda da Enis Paşa’dan söz edilirken “pençeleri”ne dikkat çekiliyor.

Enis Paşa’nın “Pençeleri”ni konu edinen satırlar
(Tableau officiel des massacres d'Arménie sh.86)

1895 yılının Ekim ayında Diyarbakır’a vali vekili olarak ataması yapılan Enis Paşa burada da Ermeni hadiseleri ile karşılaşır. Ermeniler sık sık Fransa elçiliği vasıtası ile Mardin Mutasarrıflığına bakan Mehmet Enis Paşa’yı gerekli tedbirleri almamakla suçlamışlardı. Bu arada Patrik Azaryan Efendi de mutasarrıfın “pençesi”nden Meclis-i Mebusan Üyesi Hovsep Kazasyan Efendiyi kurtarmıştı.

Meclisi Mebusan Milletvekili Kazasyan Efendi

Enis Paşa’nın “Pençeleri”nden kendisini zorla kurtaran Kazasyan Hovsep aslen Mardinli olup 1877 yılında Birinci Meclisi Mebusana Diyarbakır’dan milletvekili seçildi. 1882 yılında Diyarbakır Belediye Başkan yardımcılığı yaptı. Mardin Mar Yusuf Kilisesi onun öncülüğünde 1894 yılında ibadete açıldı. Diyarbakır'da sanayi ve ziraat üretiminde faaliyet gösterdi, maden ocakları ile gümüş ve bakırdan yemek takımları ve diğer mutfak eşyaları yapan bir fabrikaya sahipti. 1915'te Diyarbakır'ın güneyinde bir Kürt çetesinin elinde öldü.

Tarihçe-i Hayat’ta ve Ermeni raporlarında “pençeleri” ile öne çıkan Selanikli Mehmed Enis Paşa 20 Ocak 1844 tarihinde Selanik’te doğdu. Babası Selanikli Salih Efendidir. İlköğrenimi sırasında dinî ilimlerle birlikte Arapça ve Farsça eğitimini de gördü. Henüz 15 yaşında iken çalışmaya başladı. 1858’de Selanik Valiliği yazı işlerinde stajyer olarak çalışmaya başladı. İki yıl ücretsiz çalıştıktan sonra 450 kuruş maaş almaya başladı. 1867’de ise Yazı İşleri Müdürlüğünde memur oldu ve maaşı da yükseldi. 1869 yılında Prizren Valiliği, Yazı İşleri Müdür Muavinliğine tayin edildi.

1871’de tekrar Selanik’e dönerek Selanik Meclisi Başkâtipliğinde memur olarak çalışmaya devam etti. 1880 yılında yayımlanan Maaşları Düzenleme Kararnamesi hükümleri çerçevesinde diğer bazı memurlar gibi, maaşı 2 bin kuruştan bin 400 kuruşa düşürüldü. 1881 tarihinde ise Trabzon Aşar Nezaretine 3000 kuruş maaş ile tayin edildi. 23 Kasım 1881’de Trabzon Vilayeti Merkez Mutasarrıflığına tayin edildi.

Ankara vilayeti Merkez Mutasarrıfı Behçet Paşanın tayin isteği ve Mehmet Enis Efendinin de kabul etmesi üzerine 1 Mart 1886’da becayişle Ankara Vilayeti Merkez Mutasarrıflığına atandı. Merkez Mutasarrıflıklarının lağvedilmesi üzerine açıkta kaldı. Bir süre sonra 16 Haziran 1887’de Şarki Karahisar Mutasarrıflığına atandı. Bu görevi sırasında 29 Aralık 1887 tarihinde Üçüncü Rütbeden Mecidi Nişanı ile ödüllendirildi. Uzun zamandan beri eşkıyalık yapan bir takım zararlı şahısların yakalanmasındaki başarısından dolayı bu ödül kendisine verildi. Mardin Mutasarrıfının isteği ve Diyarbakır Valiliğinin Dâhiliye Bakanlığına yazıları üzerine, 30 Nisan 1888’de Mardin Mutasarrıflığına 5 bin 850 kuruş maaş ile tayin edildi.

Yaklaşık 3 sene 4 ay Mardin Mutasarrıflığında bulunduktan sonra 22 Temmuz 1891’de Muş Sancağı Mutasarrıflığına tayin edildi. 11 Ekim 1891’de, Hamîdiye Süvari Alayları teşkilatının hızlandırılması çalışmalarındaki hizmetinden ötürü İkinci Rütbeden Mecidi Nişanı ile taltif edildi. 27 Ekim 1891’de Hala Sancağı Mutasarrıflığına tayin edilmiş, yerine de eski Yozgat Mutasarrıfı Hasan Hayri Paşa’nın tayini ile ilgili olarak, 29 Kasım 1891’de padişah onayı alınmıştı. Ancak Muş Sancağının ehemmiyetinden dolayı tayin durduruldu ve eski görevinde bırakıldı. Muş’ta bırakılmasının bir sebebi de Ermeni fesat komitelerinin Muş sınırları dahilinde buluna Çangal kilisesini üs olarak kullanmaları, Avrupa’da bulunan Ermenilerin de bunun üzerinden haberleşme ve irtibatı sağlamaları, yani bölgedeki Ermeni faaliyetleri idi. Bu konu ile ilgili olarak hem Diyarbakır Valiliği hem de bölgede bulunan Dördüncü Ordu Komutanlığı, yerinde kalması yönünde görüş bildirmişlerdir.

Selanikli Mehmed Enis Efendi
(Les massacres d'Arménie appel aux armes Emile Antoine,1897 sh.45)

Diyarbakır Valiliğinden Dâhiliye Bakanlığına 22 Ağustos 1892’de gönderilen yazıda Mardin Mutasarrıfı Behram Paşa’dan beklenen başarının görülemediği, iyi idare kurmaya muvaffak olamadığı, buradaki memurlarla uyumlu bir çalışma gösteremediğinden ötürü hanesine çekilerek görevlerini yazı işleri müdürüne bıraktığı ve bundan sonra burada bırakılmasının da bir fayda sağlayamayacağı belirtilmiştir. Behram Paşa ise kendi sağlık problemlerini gerekçe göstererek başka bir yere naklini istemiştir. Diyarbakır Valisi Sırrı, buranın şimdiye kadar, Muş Mutasarrıfı olan Enis Efendi’den başka kimse tarafından daha iyi idare edilmediğini ve Enis Efendi’nin tekrar buraya tayin edilmesini istemiştir.

Enis Efendi, 8 Eylül 1892’de Mardin Mutasarrıflığına ikinci kez ve Rumeli Beylerbeyi rütbesi ile tayin edildi. Burada düzeni sağlama, tahsilattaki başarı ve mesaisinden dolayı 3 Mayıs 1894’te, kendisine İkinci Rütbeden Osmani Nişanı verildi. Bu görevini sürdürürken 1 Ekim 1895 tarihinden itibaren Diyarbakır Vali vekilliğini de sürdürdü. Daha sonra 13 Nisan 1896’da Diyarbakır Valiliğine tayin edildi. Yaklaşık 6 ay bu görevi sürdürdükten sonra 10 Ekim 1896’da istifa etti.

Diyarbakır Valiliğinden istifa eden Enis Efendi, 10 Mart 1898’de Basra Valiliğine tayin edildi. 20 Eylül 1898’de ise kendisine Birinci Dereceden Mecidi Nişanı verildi. 20 Şubat 1899’da Basra’ya yeni vali tayin edilince kendisi açıkta kaldı. Yeni Vali Hamdi Paşa’nın göreve başlayıp, gerekli devir-teslim merasiminden sonra buradan ayrılması istendi. Ancak kendisi dönüş masraflarını karşılayamayacağını bildirmesi üzerine harcırah çıkarıldı. Açıkta kaldığı süre zarfında emekli ödeneği aldı.

Enis Efendi 25 Haziran 1900 tarihinde Halep Valiliğine tayin edildi. Buradaki görevi sırasında kötü idaresinin ortaya çıktığı gerekçe gösterilerek 14 Eylül 1902’de görevinden azledildi. İstanbul’a geldi ve burada emekliye sevk edildi. Emeklilikte Fatih otlukçu yokuşunda bulunan konağında zor günler geçirdi ve büyük rahatsızlıklardan dolayı 1905 yılında çocuksuz olarak vefat etti.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.