Bediüzzaman Said Nursi İle Yolları Kesişen İki Şahit

Mehmet Selim MARDİN

Bediüzzaman Said Nursi’nin Rusya’daki esaret hayatı ve diğer hayat safhaları ile ilgili elimizde maalesef yeterli hatıralar mevcut değil. Bunun sebebi Bediüzzaman’ın şahsını öne sürmek istemediğindendir. Yayınlanan hatıraların çok az bir kısmı risalelerde yer almıştır. Bu konularda hala çok mesafe alınması gereği tartışılmazdır. Bediüzzaman ile bizzat yaşayan Nur talebelerinin bir kısmının hatıraları tespit edilebilmiş ama hala günümüzde aydınlığa kavuşmayı bekleyen bir çok tespitlerin olabilme ihtimali yüksektir.

Badiüzzaman’ın hayatı konusu ile ilgili görüştüğümüz Mardin Artuklu Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölüm başkanı Prof. Dr. Ahmet Gemi’nin bize anlattığı iki hatıra dile getirdiğimiz görüşlere güç vermektedir. Ahmet Gemi hocamızın naklettiği değerli hatıralarda Bediüzzaman Said Nursî ile yolları kesişen iki önemli şahsiyetin hayat hikayeleri anlatılmaktadır. Bu kişiler, Ağrı’nın Patnos ilçesine bağlı Genç Ali Köyü’nden olup, her ikisi de vefat etmiştir. İlk kişi, 1974 yılında vefat eden Sofu Muhammed’dir.

Sofu Muhammed, 1916 yılında Bediüzzaman Said Nursi ile birlikte Ruslara esir düşmüş ve Kostroma’ya götürülmüştür. Rusya’da esir olarak yaklaşık 5 yıl boyunca bir Rus ailenin yanında hizmetçilik yapmıştır. Bu zât Kostroma’daki esir kampında bir süre Bediüzzaman ile birlikte kalmıştır. Sofu Muhammed, esaret dönüşü çocuklarına Rusya’daki maceralarını ve Bediüzzaman ile ilgili anılarını anlatmıştır. Büyük oğlu Hacı Ömer Efendi, vefat etmeden babasının Rusya maceralarını ve Bediüzzaman Said Nursî ile ilgili anılarını sık sık dile getirmiştir. Bu anılardan biri şöyledir:

Sofu Muhammed diğer arkadaşları gibi kamptaki bit ve pirelerden dolayı ıstırap çekmiş ve geceleri uyuyamaz hale gelmiştir. Bu durumu Bediüzzaman’a anlattığında, Üstad kendi giydiği bir elbiseyi çıkarıp ona vermiş ve “Sen bu elbiseyi giy, inşallah bundan sonra bu haşereler sana musallat olmazlar” demiştir. Sofu Muhammed, bu elbiseyi giydikten sonra bir daha bit ve pirelerin kendisine yaklaşmadığını belirtmiştir.

Bu köyden Üstad Bediüzzaman ile macerası olan ikinci kişi ise, 2020 yılında vefat eden Hacı Selahattin Gemi’dir. Hacı Selahattin’in Bediüzzaman Said Nursî ile olan macerası, 1959 yılında Isparta’nın Eğirdir ilçesinde askerlik yaparken başlamıştır. Şehrin caddelerinden sorumlu bir inzibat olduğu için çarşıdaki gelişmelerden haberdar olmaktadır.

Bir gün yol kontrol görevi esnasında uzaktan bir kalabalık gören Asker Selahattin, merak ederek bu kalabalığa doğru koşar. Kalabalığın ortasında yaşlı, sarıklı ve cübbeli bir beyefendi durmakta olduğunu görür. Etraftakilere kim olduğunu sorduğunda, bu kişinin Molla Said olduğunu öğrenir. Hacı Selahattin, hemen Molla Said’in eline sarılır ve elini öper. Asker kıyafetli olması hem kendisinin hem de etraftakilerin dikkatini çekmiştir. Zira o zamanlar Üstada askeri tazyikat çok fazladır. Asker Selahattin Karaköse’li (o zamanlar Ağrı’nın ismi Karaköse’dir) olduğunu söyleyerek Bediüzzaman’dan dua ister. Bunun üzerine Üstad ona sarılır ve “İnşallah sen benim ahiret kardeşimsin” der. Asker Selahattin aldığı dua ile birliğine geri döner ve kendisinin söz konusu kalabalığa doğru koştuğunu gören komutan ise görev yerini terk ederek gitmesine hiç ses çıkarmaz.

Birkaç gün sonra tekrar aynı yerde aynı kalabalığı gören Selahattin, Bediüzzaman olabileceğini düşünerek tekrar kalabalığa doğru koşar. Gerçekten de Bediüzzaman olduğunu anlar ve tekrar eline sarılıp öper. Üstad onu kucaklar ve Selahattin yine “Üstadım bana dua et” der. Bediüzzaman yine “İnşallah sen benim ahiret kardeşimsin” der.

Selahattin oradan ayrılmak istemeyince ve ısrarla dua istediğinde bulununca, etraftakiler “Daha ne istiyorsun, adam seni ahiret kardeşi yaptı” derler. Bununla yetinmeyen Selahattin, Üstad’ın parmağındaki yüzüğü çıkarıp kendi parmağına takar. "Üstadım bu da sizin bana hediyeniz olsun." Bediüzzaman ise buna ses çıkarmaz. Tam vedalaşıp giderken, Üstad’ın öğrencileri Selahattin’in etrafını sarar ve “Köye gidersin, tarlada, ahırda şurada burada çalışırsın. Üstadımızın yüzüğü mübarektir, onu iade et” diyerek yüzüğü Selahattin’den alırlar.

Bu iki zât vefat edinceye kadar bu hatıralarını yakınlarına anlatmışlardır.

Hacı Selahattin Gemi

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.