Yıkımların ortasında, toz ve enkaz kokusu içinde yükselen tek ses Kur’an’ın sesi oldu. Küçük mescit, sadece ibadet değil, aynı zamanda sabır ve direnişin mekânı hâline geldi.
ÜÇ KIZ KARDEŞİN HAFIZLIK YOLCULUĞU
Ailenin üç kızı Hala, Alma ve Sema, saldırılara rağmen her gün Kur’an ezberlemeye devam etti. Onlara, daha önce hafız olan ablaları Nada örnek oldu. Nada’nın azmi, kardeşlerinin de kararlılığını artırdı.
Çocuklar, elektrik ve suyun olmadığı koşullarda, molozların arasından getirilen minderlerde ders yaptı. Kur’an sayfaları, savaşın ortasında bile tertemiz tutuldu.
ZORUNLU GÖÇ, AZMİ DURDURAMADI
Refah’taki evlerinden ayrılmak zorunda kalan aile, saldırılara rağmen çocuklarının eğitimini yarım bırakmadı. Çadır mescitte, her gün yeni bir sayfa ezberlendi, her gün ayetlerle umut tazelendi.
Ailenin babası, “Onlar Kur’an’la büyüyor, biz de onlarla güç buluyoruz” diyerek yaşadıkları süreci anlattı.
KUR’AN’LA GELEN SABIR VE UMUT
Aile, saldırılar ve yoksunluk içinde geçen günlerde en büyük güçlerini Allah’ın kelamından aldı. Her ezberlenen ayet, zulmün karşısında dik durmanın sembolü oldu.
Kur’an, çocukların hafızasında bir ışık gibi parladı ve onlara, bu dünyadaki en büyük zaferin imanla yaşamak olduğunu hatırlattı.
BOMBALARA RAĞMEN YÜKSELEN KUR’AN SESİ
Han Yunus’taki bu küçük çadır mescit, sadece bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda ümmete ders veren bir sabır hikâyesi oldu. Savaşın ortasında hafız olan bu çocuklar, ümmete şu mesajı verdi:
“Evlerimizi yıktılar, ama hafızalarımızdaki Kur’an’a dokunamadılar.”
MiratHaber