Lezzetli açlık oruç

Halil DÜLGAR

Bir mükellef sofra düşünün: Çeşit çeşit çorbalar, birbirinden enfes yemekler; salataların, pilavların her çeşidi; ızgaralar, kebaplar saf saf dizilmiş; süt tatlıları bir yanda, baklavalar bir yanda; börekler, çörekler, kekler de unutulmamış… Bakması bir lezzet, tatması bir lezzet, yemesi ayrı bir lezzet. Lezzet içinde lezzet yani. Peki açlığın lezzeti olur mu? Olur. Eğer onun adı oruçsa lezzeti saymakla bitmez.

Akıl marifet sofrasına kurulur da, bir lezzet alır ki tarif edilmez. Şükür nimetini hakkıyla hazmeden ruh dünyamızın lezzetine diyecek yoktur. Mide acıktıkça diğer aza ve organlarımız iktisadı öğrenir, sabra alışır, riyazete çalışır, mânevî nimetlere doyarlar.

Nefsimizin günaha uzanan elleri kırılır, emir dinlemeyi öğrenir, Rabb-ı Rahîmini tanır, sonsuz lezzetler diyarı Cennete yol bulur, Cemale vuslat türküleri söylemeye koyulur. Netice itibariyle bu açlığın içinde öyle lezzetler bulur ki; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de bir kalp hissetmiştir.

Evleri lezzet istilâ eder; sahurun tatlı uykusuzluğu, iftarın heyecanlı hazırlıklarıyla… Mevlidler, mukabeleler, her evden Kur’an sesleri yükselir. Sokaklar lezzetlenir; camilere koşan çocukların coşkusuyla. Camiler lezzetin zirvesine çıkar teravihlerin ahengiyle, hafızların yürek titreten sesleriyle. Kur’an duvarlarda asılı kalıp durmaktan kurtulup, sinelerde hakimiyet kurmanın eşsiz lezzetine ulaşır. Günler geceler lezzetle yer değiştirir, asr-ı saadetin bir gölgesini  yaşamanın sevinciyle.

Şeytanlar zincirlenir, kavgalar zincirlenir, huzursuzluk zincirlenir, asayiş nefes alır, lezzet alır. Buram buram sevgi kokar her yan, hoşgörü, anlayış tahta çıkar, hürmet başımızın tacıdır, hakiki insan olmanın lezzetine varırız.

Şefkat coşar lezzetle. Yetimin yüzünde tebessüm, fakirin ocağında et, kimsesizin kimsesi olur. Zekâtlar dağıtılır, sadakalar dağıtılır, yokluk varlığa ‘Hoş geldin’ der lezzet alarak. Unuttuklarımızı hatırlarız, kaybettiklerimizi buluruz, Meleklerin gıpta ettiklerinden oluruz. Pür lezzet sarar her yanımızı.

Müjdeler alırız semalardan. Yerlerin Muhammedi, Göklerin Ahmedi (a.s.m.) öyle müjdeler vermiştir ki, her Ramazan’da sanki mübarek dudaklarından yeniden duyuyormuşuz gibi mutluluğun uçsuz bucaksız lezzetine ulaşırız.

İşte birkaç örnek:

Abdullah b. Mesud’un (r.a.) rivâyet ettiğine göre Resûl-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurdu:

‘Ramazan ayının ilk gecesi olunca Cennetin bütün kapıları açılır ve bütün ay boyunca tek bir kapısı kapanmaz. Cehennemin bütün kapıları kapanır ve bütün ay boyunca tek bir kapısı açılmaz. Cinlerin azgınları bukağılanır.

Gökyüzünden bir nida edici her gece fecir sökünceye kadar şöyle der:

‘Ey hayır işleyen, devam et ve müjdeni al; ey kötülük dileyen, vazgeç ve uyan.’

(Cenab-ı Hak dünya semasına tecellî ederek)

‘Bir af dileyen yok mu, onu bağışlayayım; tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim; dua eden yok mu, duasını kabul edeyim; isteyen yok mu, istediğini vereyim.’ buyurur.

Allah Teâlâ, Ramazanda her iftar vaktinde, her gecede altmış bin kişiyi ateşten azad eder. Bayram günü geldiğinde ise bütün ay boyunca azad ettiği kadar, otuz kere  altmış bin kişiyi daha azad eder.’

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurdu:

‘Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda Allah Teâlâ mahlûkatına nazar eder. Allah bir kuluna nazar etti mi, ona ebediyyen azâb etmez.

Allah (Ramazan boyunca) her gün bir milyon insanı Cehennemden azad eder. Yirmi dokuzuncu gecesi olduğunda, o gece, bir ay boyunca azad ettiği sayı kadar daha azad eder.

Bayram gecesi olduğunda Melekler heyecandan titrerler ve Cebbar olan Allah hiçbir tarif edenin tarif edemeyeceği tarzda nuru ile tecellî eder.

(İnsanlar) ertesi gün bayram yaparlarken Melekler şöyle der:

-Ey Melekler topluluğu! Görevini tam ifa ettiğinde işçinin mükâfatı nedir?

(Bunu duyan diğer) Melekler:

-Ücreti tam olarak ödenir, derler.

Allah Teâlâ da şöyle buyurur:

-Sizi şâhit tutuyorum ki, onları bağışladım.’

Mü’minin açlığına bu kadar lezzetler koyan Allah, tokluğuna ne lezzetler koymuştur, tarif edilmesi asla mümkün değildir. O ebedî lezzetlerden bizleri mahrum etmemesi niyazıyla, yine Nebevî bir müjde ile bu yazıma son veriyorum.

Resûl-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurdu:

‘ Allah şöyle buyurdu:

‘Âdemoğlunun her ameli kendi içindir. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfatını ben veririm. Zira yemesini ve nefsâni arzularını sırf benim için terk ediyor.” 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.