Laikler şeriat istiyor İslamcılar laiklik

İbrahim KİRAS

Kaddafi’yi deviren güçlerin geçici lideri Mustafa Abdülcelil önceki gün Libya’nın “kurtuluşunu” ilan ederken yeni dönemde yasaların şeriatı temel alacağını söylemişti. Abdülcelil açıklamasının ardından oluşan “kaygılar” üzerine ertesi gün başka bir açıklama daha yaptı ve “Uluslararası toplum rahat olsun, Libyalılar ılımlı Müslümanlardır”dedi.

Ülkenin eski diktatörünü yargılamayı düşünmeksizin vahşice linç eden ve her türlü çirkinliği sergileyen adamlar için “ılımlı”sıfatını kullanmak size tuhaf gelebilir. Ama muhtemelen Libya’nın yeni liderinin açıklamasını bizim okuduğumuzdan başka türlü okuyup yorumlayanlar da vardır. Adam zaten “uluslararası toplum” muhatabının kimliğini belirtiyor.

Peki, uluslararası toplum rahat mı? Hiç kuşkunuz olmasın, gayet rahatlar. Nereden mi biliyorum? Anlatayım:

Hatırlayacak olursanız, bu konuda İngiltere’nin eski savunma bakanlarından birinin sözlerini burada birkaç defa anmıştım. Şimdilerde Büyük Britanya Parlamentosu’nun İstihbarat ve Güvenlik Komitesi Başkanlığını yürüten Malcolm Rifkind Times gazetesine yazdığı bir makalede -özetle- şunu söylüyordu:

“İslamcı rejim dendiğinde hemen korkmaya gerek yok. Bakın, İran’da gerçekten de insan haklarına saygısı olmayan ve komşuları için tehdit oluşturan bir İslamcı rejim var. Ama mesela Suudi Arabistan’daki gibi kimseye zararı olmayan İslamcı rejimler de var dünyada. Onun için Libya’da kurulacak rejimin İslamcı olup olmayacağını değil, olacaksa hangi türünden olacağını tartışmak lazım...”

Anlaşılan o ki Kaddafi’nin devrilmesine önayak olan batılı güçler Libya’da laik bir yönetim peşinde değiller. Buna mukabil, Tayyip Erdoğan bölge için “laik devlet” modelini öneriyor. Bugünlerde Tunus’ta seçimi kazanması batı başkentlerinde endişeyle karşılanan Nahda Hareketi’nin lideri Gannuşi de tıpkı Erdoğan gibi “teokratik değil demokratik bir yönetim” istediklerini söylüyor.

Ama demokratik yönetim isteyen Gannuşi’nin seçim kazanarak işbaşına gelmesi “uluslararası toplum”da nedense “kaygı” uyandırıyor. Gannuşi’nin “İslami kökleri”nden söz ediliyor hep. Tıpkı Erdoğan’ın adının geçtiği her yerde “İslami kökleri olan” ifadesinin hiçbir zaman eksik edilmemesi gibi.

Libya’nın yeni yöneticilerinden söz edilirken ise “İslami kökleri” hiç akla gelmiyor. Hatta bugünlerde Batı basınında Libyalıların şeriatı tercih etmelerinin gayet anlaşılır bir durum olduğu yorumlarına rastlanıyor.

Peki, nasıl bir şeriat uygulayacak Libya’nın yeni yöneticileri? Herhalde İslam’ın değişmez özünü “asrın idrakine söyletmeyi” değil, sözgelimi Suudi Arabistan’daki gibi tarih içinde oluşmuş fıkıh okullarından birinin belirli dönemlerdeki toplumsal ihtiyaçların ürünü olan içtihatlarını dondurup mutlaklaştırmayı esas alacaklar.

Çünkü iktidarlarını korumak için bir taraftan ülke kaynaklarını “uluslararası toplum”la paylaşmaları, öbür taraftan da ahalinin desteğini sağlamaları gerekiyor. “Şeriat” bu ikincisine yarıyor.

Açık söyleyelim: Libya’da yapılan şey siyasetin dini bir meşruiyet kaynağı olarak kullanma ihtiyacının ürünüdür. İslam coğrafyasının birçok yerinde “şeriat uyguluyoruz” adı altında yapılan da budur. Ama Tunus’daki Nahda hareketi bunun tam aksini yapmayı hedeflediği için “ılımlı” kabul edilmiyor.

Çünkü İslam dünyasındaki en katı laikliğin uygulayıcısı olan Tunus rejimine karşı yıllardır mücadele veren Gannuşi şunu söylüyor: Dinî olanla siyasî olanı birbirine karıştırmamak lazım. Bizim Tunuslu İslamcılar olarak (devrik) yönetimle çatışmamız dinle ilgili bir konu değildir. Ezen ile ezilen arasında bir çatışmadır bu. Kendi özgürlükleri ve onurları için mücadele edenlerle devleti bir baskı aracına dönüştüren ahlaksız yöneticiler arasında siyasi bir çatışmadır.

Star

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.