Kurban ve Hac: Bir bilinç seferi

Yasin AKTAY

Kurban bayramını bu yıl Allah'ın inayetiyle kadim tarihimizde olayın geçtiği mukaddes beldede idrak ediyoruz. Her yıl Türkiye'de sadece kaçışan kurbanlıklar bağlamında meşgul edildiğimiz Kurban bayramı, hatırlamak ve hatırlatmak gerekirse aslında bir Hac bayramıdır. Kurban bu bayramın içinde çok önemli de olsa menasikten biri ve tabii ki en önemlisi. Ve tabii ki kurban kurbanlık hayvanlardan ibaret bir konu değil.

Hz. İbrahim'in oğlunu kurban etmek üzere rüya yoluyla aldığını hissettiği emri yerine getirme sürecinde oğlu İsmail'le, annesiyle, şeytanla ve ikame edilmesi alabildiğine zor kendi İsmail sevgisiyle yaşadığı büyük imtihanın temsilidir kurban. Öyle bir imtihan ki bu, her sahnesiyle bu dünyada her insanın karşılaşabileceğ imtihanlar için tam bir örnektir.

Hacda bu imtihan hikayesinin bütün bu boyutları her yıl yeniden milyonlarca insanın katılımıyla temsil ediliyor. İslam'ın doğuşundan beri, hatta ondan da öncesinden beri bu temsil, bu imtihanı yeniden canlandırıyor. Bu temsile katılan herkes kendini birer İbrahim gibi kurguluyor.

Önce Arafat'ta Adem'in Havva'yla karşılaştığı yerde bu temsile katılan herkes kendini tanıyor, dünyayı biliyor, başka insanların varlığını ve kendisiyle farksızlığını görüyor, araya katılan sınırları ve mesafeleri görüyor ve bunların bir anda nasıl önemsizleştiğini görüyor. Bu hayatta uğruna titremeye değer tek varlığın ne olduğunu yakîn ile anlıyor. Neyi ne kadar "mesele" etmesi gerektiğini görüyor. Zira kişinin meselesinin aynı zamanda dini olduğunu görüyor. Önüne kendi dünyasında mesele olarak konulmuş olan şeylerin burada bir mesele olmadığını görüyor. Çünkü rabbini öğreniyor insan, rabbini tanıyor. Rabbini bildikçe kendini de biliyor. Hem rabbini hem kendini bildikçe varlık hiyerarşisi içinde herkesi ve herşeyi yerli yerine oturtuyor. Herşeyi yerli yerine oturtmayı öğreniyor.

Arafat insanın Allah'ın mutlak varlığı karşısında kendi sınırlarını gördüğü ve kendine çeki düzen verme fırsatını bulduğu yerdir. Ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar yüksek dünya makamlarına ulaşmış olursa, hangi ünvan ve rütbeyi almış olursa olsun bu buluşma yerine gelen insanlar, burada bütün ünvanlarından, makamlarından, hatta maddi varlıklarından soyutlanmayı yaşıyorlar.Ölmeden önce ölümü tadıyorlar, bundan daha büyük bir ders daha güçlü bir eğitim olabilir mi?

Müslümanlar tarihsel olarak ne kadar yollarından sapmış olurlarsa olsunlar sadece Arafat buluşmasının kurumsallaşmış varlığı, tekrar onları bir hizaya getirebilen güçlü bir uyarı, bir yaygın eğitim işlevini yerine getirir. Tıpkı Hac'daki diğer duraklar gibi Allah'ın meşairlerinden biri olarak Tevhidin ebedi geçerliliğinin ilahi bir teminatı gibi.

Arafat'ta gerçekleşen buluşmanın şekli ve mahiyeti de hiç değişmiyor. O kadar sade ve o kadar yalın bir halde katılıyor ki insan, bu yalınlığın oluşturduğu muhteşem atmosfer insanı Allah karşısında alabildiğine aciz kılarken sahnenin bütün değişimlere karşın her yıl tekrarlayan atmosferi, burada zamanı ve zamanın ritmini bir anda kendi eksenine alıp döndürüyor.

İnsanın gönüllü olarak takındığı bu acizliğin miskinleştirici bir etkisi yok, tam aksine Allah'ı ve kendini bilenin Allah'ın karşısındakı başka güçlerden hiç bir korkusunun kalmamasını sağlamak gibi bir muktezası var.

İnsan Arafat'ta tanıdığı şeytana karşı, Mina'da, defalarca yakalandığı Şeytan'ın iğva teşebbüslerine karşı mücadele azığını Meş'aru'l Haram'da tamamlıyor. Allah'a mutlak anlamda yaklaşmanın gerektidiği bedelleri (kurbanı) ödemeye hazırlanırken bu bedeli ağır, gereksiz, isabetsiz göstermeye çalışan şeytanın felsefe, argüman, teori, ideoloji kılığındaki bütün vesveselerini birer birer savuşturuyor.

Kişinin kurbanı nedir? Allah'a mutlak adanışından onu alıkoyan şey, onu yavaşlatan, yolundan caydırmaya çalışan şey nedir? Para mı, mal-mülk sevgisi mi, makam hırsı mı, kadın-erkek mi? Ali Şeriati'nin nefis yorumuna göre, hangi şeyse o, kişinin büyük şeytanıdır. Kişi onu taşlamakla başlar ilk gün. Onu yıkar önce. O hangisiyse diğer şeytanları da kendine o büyüğü bağlayıp yardımına alıyordur çünkü. Büyüğünü yıkınca küçüğünü ve ortancasını yıkmak kolay çünkü.

Kurban, haccın bütün menasikiyle birlikte ele alınması gereken, bir muhasebe çağrısıdır. Kişinin bu dünyadaki varlık düzeni içindeki konumunu bilmeye bir çağrı. Kişiyi eşyanın hakikatinden uzaklaştırmaya yönelen her türlü ideolojik, kültürel, teorik saptırmalara karşı bir bilinç ayaklanışı bir bilinç seferidir kurban. Kurbana giden süreçte insan mutlak varlığın misafiri sayıldığı için namazlarını o yüzden seferi kılar.

* * *

Bu yıl Suudi Arabistan yönetiminin Arafat'tan Mina'ya koyduğu tren seferleri dolayısıyla yolda aşırı bir izdiham oluşmasa da akşamın girmesiyle birlikte Meş'aru'l harama doğru akan insan selinin manzarası hiç değişmiyor. Müzdelife'de konaklarken, Mina'da başlayan ve Arafat'ta da devam eden bu yolculukta her çeşit gururunu ve statü endişesini ayaklarının altına alan insanların inanılmaz kabullenişleri hiç değişmiyor.

Hac bütün menasikiyle geçmiş ile bugünü birbirine bağlayan, bu yanıyla kendi zamanını geçerli kılan bir tecrübe.

Geçmiş zaman hacları kuşkusuz çok daha meşakkatli, o meşakkatli haliyle girişilmesi çok daha zordu. Bir hac yolculuğunun haftalar aylar sürdüğü bir zamanda nispeten daha az hac ziyareti oluyordu ve hacca gitmek daha büyük bir fedakarlık gerektiriyordu. Bugün kolaylaşmış haliyle insanların hacca gitmek için fazla bir fedakarlığa katlanmaları gerekmiyordur, ancak bugün daha kolay da olsa, yine bugün insanların hayat tarzlarında alıştıkları konforla kıyaslandığında orantılı bir meşakkat boyutu, bir sıradanlaşma, bir fedakarlık var ve bu yola koyulduklarında haccın kaçınılmaz meşakkatiyle yoğrulmuş tedrisatından geçmeleri kaçınılmaz oluyor.

Son zamanlarda yaşanan dini canlanmada hac ve umre seferlerinin insanlara kazandırdıklarının payı her zaman ayrıca ele alınmaya değer cinsten. DİB Prof. Mehmet Görmez bu yıl hac ve umre seferlerinin sosyolojik boyutlarını ortaya çıkarmak üzere epeydir ihmal edilen istatistik verilerin tutulacağını ve kamuoyuyla paylaşacağını açıkladı Mekke'deki basın toplantısında.

Haccı ve Kurbanı idrak ederken hayatımıza neler getirdiğini, nasıl yaşandığını anlamak çok önemli. Nereye hangi mesafede yakın veya uzak olduğumuzun bilinci (Arafat'ı) yaklaşabilmemiz (kurban) için ilk adımdır.

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.