Kurban Bayramı ve vejetaryenler

Hilal KAPLAN

"Hayvanlara kıymayın, bu vahşete ortak olmayın" çağrısı gittikçe azalmakla birlikte her Kurban Bayramı dile getirilen klişelerden birisi olmayı sürdürüyor. Klişe olması, önemsiz olduğu anlamına gelmiyor elbette. Önemseyelim, cevap verelim.

Öncelikle Türkiye'de Kurban Bayramı'na bu bağlamda karşı çıkan pek çok kişinin yılın geri kalanını önlerine konan eti afiyetle mideye indirerek geçirdiğini not etmekte fayda var. Yediği eti sağlayan hayvanların gerek beslendiği gerek kesildiği eziyet dolu koşulları umursamadan et tüketip, kurbanlık hayvana merhametle yaklaşılmasını emreden dinin bayramına dil uzatanları muhatap kabul etmeye gerek yok. Esas cevap verilmeyi hak edenlerin bu ikiyüzlü kişilerden ziyade, vejetaryen bir yaşam biçimini benimseyenler olduğunu düşünüyorum.

Vejetaryenizm, kısaca hayvanlarla insanları canlı olmaları bağlamında eşit moral düzeyde görerek et yemeyi reddetmek diye tanımlanabilir. Aynı zamanda yumurta ve peynir

gibi hayvanlardan gelen diğer besinleri de yemeyi reddeden veganlar da bu gruba dahil edilebilir. Genelde sebze ve meyve tüketerek hayatlarını sürdüren vejetaryen ve veganlara sorum bitkileri neden "canlı" mertebesinde ve kendileriyle eşit moral düzeyde görmedikleridir. Eşyanın hakikatine tam anlamıyla vâkıf olmak mümkün olmadığı halde, neden kozmolojik hiyerarşide insanlarla hayvanlar eşit mertebede görülür de bitkiler bu sınıfta ele alınmaz anlamak pek de mümkün değil. Böyle bir bakış açısını içselleştiren kişi için hayvanları kesmenin bir havucu topraktaki kökünden ayırıp, kıtır kıtır doğramaktan daha "vahşi" bir tarafı olamaz.

Bitkilerin de bizim kadar "canlı" olmadığını nihai olarak kanıtlamak mümkün değilken aramızda böylesi bir hiyerarşi kurma çabası ancak keyfî bir tercih olmaktan öteye gidemez. Üstelik velev ki cansızlar; bu cansız olan varlıkların bizim emrimizde olduğu ve onları arzu ettiğimiz gibi tüketebileceğimiz anlamına mı gelir? Neden? İnsanın da pekâlâ doğadaki her bir varlıkla -ister taş parçası ister olsun ister bir elma ister bir inek- eşit mertebede olmadığı nasıl iddia edilebilir? Ancak bu iddia, insan için hayatta kalmayı imkânsız kılar, değil mi? Öyleyse, hayatta kalmak için bir biçimde doğadaki besin kaynaklarından istifade etmesi şart olan insanın bir "karar" vermesi elzemdir.

Müslümanlar bu kararı vahye itaat ederek, olmayanlarsa ya inandıkları din ya da inandıkları doğrular üzerinden verirler. Ayrıca İslâm'a göre kozmolojik hiyerarşide insanın hayvandan ve diğer yaratılmışlardan üstte olması, insanın keyfî davranmasını gerektirmediğini belirtmek gerekir. Bilakis, Müslümanın doğa ile kurduğu ilişkinin sınırları da vahiy tarafından çizilmiştir.

Seküler bir zaviyeden Kurban Bayramı'nı bir vahşetin dışa vurumu olarak görenler için giriş niteliğinde olan bu yazıyı "söz"ün esas sahibine bırakarak bitirmek isterim. İnananların bayramı mübarek, inanmayanların ufku açık olsun...

"Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır." (Mü'min, 79)

"Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz." (Mü'minûn, 21)

"Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!" (Hac, 37)

"Kupkuru yerlere suyu ulaştırdığımızı, onunla gerek hayvanlarının gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çıkarmakta olduğumuzu da görmediler mi? Hâlâ göremeyecekler mi?" (Secde, 27)

Yeni Şafak

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.