Kudüs Müftüsü el-Hüseynî ve Said Nursi’nin hediyeleşmesi

Kudüs Müftüsü Emin el Hüseyni çok renkli bir şahsiyetti. İslam âlemindeki bütün ihya hareketlerini, İslam'ın derdini omuzlayan kâmetleri yakından tanır, elinden geldiği kadar onları maddi manevi desteklerdi

Salih Okur-cevaplar.org

Kudüs Müftüsü Emin el Hüseyni çok renkli bir şahsiyetti. İslam âlemindeki bütün ihya hareketlerini, İslam'ın derdini omuzlayan kâmetleri yakından tanır, elinden geldiği kadar onları maddi manevi desteklerdi.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’yi da eskiden beri takip ettiğini aşağıdaki metindeki ifadelerden okuyacağız.

"VAKTİNİZ VARSA ÜSTAD'I ZİYARETE GİDELİM"

İlk olarak sözü Salih Özcan ağabeye bırakacağız. Kendileri, 1950'lerde el Hüseyni'nin damadı Abdülkerim es Saad ile Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiş. Şöyle anlatıyor;

"1956 yılında Ankara Denizciler Caddesinde Küçük Çarşı Han'da yazıhanemde otururken, iri yarı esmer bir zat içeri girdi. Adının Abdülkerim Saad olduğunu ve kendisinin Hacı Emin el-Hüseynî'nin damadı olduğunu söyledi. Oturup sohbet ettim. Birkaç gün içinde yanıma birkaç defa daha geldi. Postanenin yanında bir otelde kalıyordu. Sonra öğrendim ki, Mısır'da ihtilal yapan dokuz subaydan birisiymiş. Sonra Abdunnasır'a ters düşmüş. Mısır'dan ayrılmış ve Beyrut'a gelmiş. Hacı Emin el-Hüseynî'nin kızıyla evlenmiş. Hilal mecmuasını görmüş. Nasır'ın aleyhindeki yazılarımdan dolayı benimle tanışmak istemiş.

Konuşurken ona Üstad Bediüzzaman'dan bahsettim, kendisine bir Hutbetü'l- Şamiye verdim. Beyrut'a gideceğini söyledi. Bir ay sonra tekrar geldi: "Vaktiniz varsa Üstad'ı ziyarete gidelim" dedi. Ben de "Hemen yarın gidelim" dedim.

Akşam istasyondan Eskişehir'e bilet aldım. Sabah treni ile hareket ettik. Eskişehir'den otobüsle Emirdağ'a geldik. Otobüsten inince Mehmet Çalışkan'ın dükkânına gittim. Üstad Hazretleri'ni ziyaret etmek istediğimizi söyledim. O da Üstad Hazretleriyle görüştükten sonra: "Buyurun, sizi kabul edecek" dedi ve Üstad Hazretleri'nin yanına girdik.

Üstad Hazretleri, Abdülkerim'e sordu: "Kardeş sen nereden geliyorsun, ismin ne?"

O da: "Efendim, Bağdat'tan geliyorum. İsmim Ahmet" dedi.

Üstad Hazretleri yine sordu: "Nereden geliyorsun, ismin ne?''

"Efendim Bağdat'tan geliyorum, ismim Ahmet."

Üstad Hazretleri yine sordu. Aynı cevabı alınca: "Fesubhanallah" dedi "Bu hakiki ismin değil kardeşim, asıl ismin ne?" deyince, "Efendim, asıl ismim Abdülkerim Saad ve Mısırlıyım." dedi.

Üstad Hazretleri: "Ha, şimdi oldu." dedi. Abdülkerim, Hutbetü'l-Şamiye'yi ve Kısa Tarihçe-i Hayat'ı bastırıp getirmiş. Üstad Hazretleri bundan memnun oldu.

FİLİSTİN MÜFTÜSÜ HACI EMİN EL-HÜSEYNÎ’DEN CÜBBE VE SARIK HEDİYESİ

Altı yedi ay sonra tekrar geldi. "Vaktin müsait ise Üstad'a gidelim" dedi. İkinci gün trene binip gittik. Sabah Isparta'ya inince doğru Üstad Hazretleri'nin kaldığı eve gittik. Üstad Hazretleri'ni ziyaret ettik. Üstad Hazretleri'ne getirdiği bir cübbe ile bir sarığı takdim etti: "Bunları Filistin Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî size hediye olarak gönderdi" dedi. Üstad Hazretleri: "Kardeşim, ben hediye kabul etmem" dedi. "Fakat bu büyük mücahidin hediyesini de reddedemem. Yalnız benim kitaplarımdan değeri kadar kitap alır, ona götürürseniz kabul ederim" diyerek bir takım Risale-i Nur verdi. Abdülkerim kitapları alıp götürdü."

TAHİRİ AĞABEY AYAKKABILARINI ÇIKARIP ÖYLE GİRDİ

Abdülkadir Badıllı ağabey, Mufassal Tarihçe Hayat adlı eserinde bu hediyeye değinerek; "Bu cübbe, halen üstadın hizmetkârlarından Mustafa Sungur ağabeydedir" diye yazmaktadır.

1969'da Mesnevi-yi Nuriye'yi bastırmak için Üstadın talebesi merhum Tahiri Mutlu ağabey ile birlikte Beyrut'a giden Badıllı ağabey, merhum Hüseyni'yi de ziyaretlerini Hayat-ı Nuriyem adlı hatıratında şöyle anlatmaktadır; "Adresini birisinden, ya da Salih Özcan'dan almıştık. Bir taksi tutarak o zatın hizmet merkezine gittik. Kapıda kendimizi tanıttık. İçeriye kabul ettiler. Seyyid Emin el-Hüseyni'nin makam odasında hayli kimseler vardı. Onlarla konuşuyordu. Çok geniş olan odasının tabanına kıymetli büyük bir İran halısı serilmişti. Ayakkabı çıkartılmıyordu. Fakat mübarek Tahiri ağabey tevazuundan ve o zata karşı hürmetinden dolayı ayakkabılarını çıkarıp öyle girmişti odasına. Seyyid Emin el-Hüseyni Efendi; "Ayakkabınızı çıkarmayın" dediyse de, Tahiri ağabey içeriye ayakkabısız girdi.

ÜSTADIMIZ BEDİÜZZAMAN'I ÇOK İYİ TANIYOR, ESKİDEN BERİ ALAKA GÖSTERİYORMUŞ

Selam verdik, elini öptük ve onun izniyle oturduk. Bize bir şeyler ikram etti. Seyyid Emin el-Hüseyni çok güzel Osmanlıca bir Türkçe ile bizimle konuştu. Biz Salih Özcan'ın mektubunu kendisine takdim ettikten sonra, El Mesneviyyül Arabiyyü'n Nuri'yi de kendisine gösterdik. "Basmak istediğimiz kitap budur" dedik. Kitabın bazı yerlerine baktı. "Kitap eğer matbu olsa idi, hemen filme alır, kolayca tab ettirirdik. Fakat kitap el yazmasıdır, tekrar dizilmesi gerekmektedir. Beyrut'ta fiyatlar Suriye'ye göre epey fazladır. Beni dinlerseniz, bunu Şam'da tab ettiriverin" demişlerdi.

Biz bu zatın fikrini kabul ettik. Bunun üzerine, Suriye'ye göre tab' ve dizgi masraflarını kâtiplerine hesaplattırdı. Üç bin Lübnan parasıyla tab'ın gerçekleşebileceği neticesi çıktı. Lübnan parası Suriye'nin iki katı idi. Bize üç bin Lübnan parasını verdi. Bu zat-ı muhterem, Üstadımız Bediüzzaman'ı çok iyi tanıyor, eskiden beri alaka gösteriyormuş. Hatta 1950'lerde damadını özel şekilde, kıymetli kumaştan bir cübbe ile Üstad'a göndermiş."

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Bediüzzaman Haberleri