Risale Haber-Haber Merkezi
Bazı bilim insanlarının Allah inancına dair kafa karışıklığı yaşadığı Einstein'in mektubunda ortaya çıktı. Einstein mektupta, bilim insanlarının "doğa üstü" dediği olaylara inanmadığını ancak zaman içinde "insandan daha üstün bir ruh"un varlığını kabul etmek zorunda kaldığını ifade ediyor.
Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar'ın Mega Beyin adlı sitesinde paylaştığı mektubun yazılış nedeni ise ilginç. Küçük bir kız "Bilim adamları dua eder mi?" çerçeveli bir mektubu Einstein'e gönderir. 1936 yılında yaşanan mektuplaşmada Einstein, bilim adamlarının din hakkındaki tutumlarına dair açık bir itirafta bulunur:
Bilim ve din arasındaki gerginlik çok eski çağlardan Galileo’dan Carl Sagan’a, günümüz zihinlerine kadar süregelmiş bir konudur. Meselenin büyük kültürel yükü, Phyllis adındaki New Yorklu küçük bir kızı 1936 tarihli bir mektupta Einstein’a din ve bilim arasındaki gerginlikle ilgili soru sormaktan alıkoyamamıştır:
Riverside Kilisesi
19 Ocak 1936
Sevgili Dr. Einstein,
Pazar günü okulda dersimizde şu soruyu gündeme getirdik: Bilim adamları dua eder mi? Konu, hem bilime hem de dine inanabilir miyiz sorusuyla başladı. Sorumuza cevap bulmak için bilim adamlarına ve diğer önemli insanlara mektup yazıyoruz.
Sorumuza cevap vermenizden büyük onur duyacağız: Bilim adamları dua eder mi ve ne için dua ederler?
Biz altıncı sınıftayız, Bayan Ellis’in öğrencileriyiz.
Saygılarımla,
Phyllis
Sadece beş gün sonra Einstein küçük kıza cevap yazdı. Kültürel devlerin çocukların samimi meraklarına cevap vermeleri çok hoş, değil mi? Einstein verdiği cevapta Ptolemy’nin kendisinden bin yıl önce Carl Sagan’ın da yıllar
sonra yücelttiği, bilimin aynı düşünsel niteliğinden söz ediyordu. Ayrıca mektubundan tam altı yıl önce Hintli filozof Tagore ile gerçekleştirdiği efsanevi sohbette çok daha karmaşık bir dil ve anlaşılması güç bir söylemle tam
da bu meseleyi incelemişti.
24 Ocak, 1936
Sevgili Phyllis,
Sorduğun soruyu olabildiğince basit bir şekilde cevaplamayı deneyeceğim. İşte cevabım:
Bilim adamları insan ilişkileri de dahil olmak üzere her olayın doğa yasalarına bağlı olduğuna inanırlar. Bu nedenle olayların akışının duayla, yani doğaüstü bir yolla değiştirilebileceğine inanmaya yatkın değildirler. Ancak doğaüstü güçlere ilişkin mevcut bilgimizin yetersiz olduğunu kabullenmek zorundayız. Bu yüzden yüksek bir ruhun varlığına dair kanaat inancı oluşuyor. Bu inanç, bilimin güncel kazanımlarına rağmen yaygınlığını sürdürüyor.
Ancak bununla birlikte ciddi anlamda bilimle meşgul olan herkes, insandan daha üstün bir ruhun evrenin yasalarında açığa çıktığına ikna olmaya başlıyor. Böylece bilim uğraşısı, naif birinin dinselliğinden epeyce farklı, bir çeşit dini duyguya neden oluyor.
En içten selamlarımla,
Albert Einstein