Korku pazarı

Mustafa ULUSOY

Hayatın esaslı bir duygusudur korku. Tepeden tırnağa vücudumuzun her zerresine yayılır, bizim için çalışır, bize hizmet eder. Hayatımız korkuyla korunur. Bu nedenledir ki, dünyanın en güzel nimetlerinden biridir.

Şu an yüz binlerce kazasız belasız araba seyir halindeyse, buna vesile olan korku duygusudur. Ayağımızı frene bastıran, vitesi küçülten ya da büyülten, dikiz aynasına baktıran, direksiyonu sağa sola çevirmemize neden olan, hatasız sollamalardan alıkoyan, korku hissidir.

Ancak, hakikatten çıkıp evhama bürünen korku, hayatı koruyacakken onu azaba çevirir. Bize hizmet edecekken, bizi yönetmeye başlar. Korkunun evhama dönüşmesinde zalim kapitalist zihniyetin bir rolü var mıdır?

Sevgili Cem Mumcu'nun son kitabı "Kendine Bakma Kitabı"ndaki bir yazı, bu zalim kapitalist zihniyetin korkuyu nasıl pazarladığını ne güzel anlatıyor.

Bir gün sabah telefonu zır zır çalar Cem'in. "Sabahın köründe yeni uyanmış bünyesine" satmak istedikleri ürün neymiş biliyor musunuz? Kanser paketi! "Kanser olursam hemen hesabıma 150 bin dolar yatacakmış" diyor ve ekliyor Cem: "İnsanın olmayacağı varsa da bunlar yüzünden kanser olur."

Bana çok ilginç gelen "korkuyu pazarlama"dan söz ediyor kitaptaki o bölüm: "Korkuyu bir pazarlama aracı olarak kullanmak için, hedef müşterilerin o dönemde hissettikleri korkuyu teşhis edebilmek ve firmanın sunularıyla bu korkuyu gidermek arasında bir bağlantı kurabilmek gerekiyor."

Bu, insanın kanını donduracak pazarlama tekniği, medenilik adı altında zalimliğin son versiyonu olsa gerek. Kazanmak için her şeyi merhametsizce birer silaha dönüştürdükleri gibi, hayatın en mühim duygularından birini -korkuyu- da bir silaha dönüştürüyorlar. Yeter ki kazansınlar.

Cem, ilginç sorular soruyor kitabının bu bölümünde (diğer bölümlerinde de): "Bu kadar sağlık sorunu neden sürekli konuşuluyor? İnsanlar yeni mi ölümlü oldular? Eskiden ölünmüyor muydu?" Hastalıkların bu kadar çok konuşulması, hastanelerin, doktorların insanların sağlıkla alakalı korkularını tetikleyip evhama çevirerek, getirim elde etme çabası neden olmasın? (Bu niyete sahip olmayanları tenzih ederim.)

"Domuz gribi, küresel ısınma, kaza, güvenlik sorunları, hastalık, yaşlanma, ölüm, çocuklarınızın gelişmemesi gibi her türlü korkunuz için neler satın aldığınıza bakıyor musunuz?" sorusuyla kalmıyor Cem. Korkuyla yönlendirilmiş seçimlerimize de dikkat çekiyor. "Komünizm geliyor, irtica geliyor, din elden gidiyor, şeriat geliyor, vatan bölünüyor, dış düşmanlar pusuda. Gerçekliği olmayan ya da olsa bile abartılan bütün korkularla kararlarınız ve eylemlerinize hükmediliyor. Varlıklarını bizim korkularımız üzerine inşa eden markalar, ürünler, partiler, kurumlar, gazeteler, düşünce sistemleri, meslekler var."

Cem'in bu yazısı Risale'de geçen enfes bir analojiyi hatırlatıyor bana: Nasıl ki damda bir adamı tehlikeye atmak için, bir dessas adam, o evhamlının nazarında zararlı görünen bir şey'i gösterip, vehmini tahrik edip, kova kova tâ damın kenarına gelir, baş aşağı düşürür, boynu kırılır. Aynen onun gibi; çok ehemmiyetsiz evham ile, çok ehemmiyetli şeyleri feda ettiriyorlar." Analoji şu cümleyle sona eriyor ve Cem'in anlatmak istediğini özetliyor gibi:

"Hattâ bir sinek beni ısırmasın diyerek, yılanın ağzına girer."

Zaman
 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.