Seçim komitesi Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) 26 Kasım tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını Salı günü açıklayacağını duyurmuştu ; ancak kısmi sonuçları açıklamakla yetindi. Muhalefet, Cuma günü açıklanması beklenen sonuçları beklemeden, şeçimlere hile karıştığını ve sonuçları tanımayacağını duyurdu. Açıklamanın ardından Brüksel, Paris, Londra ve Johannesburg'ta yaşayan Kongolular sokaklara inerek seçim sonuçlarına tepki gösterdiler. Kısmi sonuçlara göre Joseph Kabila (2006'da seçilmişti) oyların yüzde 49'uyla tek turlu seçimleri kazanmış görünüyor. Yüzde 33,3'le Etienne Tchisekedi ikinci oldu.
Kinshasa'da görev yapan Belçika, Fransa ve İngiltere Büyükelçileri Çarşamba günü Etienne Tchisekedi'yle görüştüler ve taraftarlarına sükunet çağrısında bulunmasını istediler. Ne var ki muhalif liderin sözcüsü yaptığı açıklamada "halkın gerekli cevabı yeri ve zamanı geldiğinde vereceğini" söyleyerek sükunet çağrısında bulunmayacaklarını deklare etmekle kalmadı ayrıca göz dağı verdi. 2009'dan bu yana sınırlarında (çevresinde) yeniden beliren kargaşayla otoritesini yitiren Kinshasa'nın, muhalefetin sonuçları tanımamasıyla çatışmaları merkeze taşıması riski giderek artıyor.
Son iki günde Brüksel'de 300'e yakın eylemci tutuklandı. Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin Paris Büyükelçiliğine giren eylemciler zor çıkarıldı. Londra'da ki eylemcilerin adresi 10 Downing Street'in önü idi. Güney Afrika'da Johannesburg ve Pretoria'da güvenlik güçleriyle eylemciler çatıştı. Human Right Watch Kongo'da 26-28 Kasım tarihleri arasında güvenlik güçleri tarafından 18 kişinin (14'ü Kinshasa'dan) öldüldüğünü bildirdi. AFP'nin bildiridiğine göre başkent Kinshasa'da gençler sokaklara barikatlar kuruyor. Halk evine çekilmiş çatışmalardan korunmaya çalışıyor. Alınan kısmi seçim sonuçlarına göre Kinshasa'da Tschisekedi'ye oy verenlerin oranı daha yüksek. Bu sebepten çatışmaların başkent Kinshasa'da daha sert geçmesi bekleniyor.
Yaşananlar 2006'da yaşananlardan çok farklı değil. Kongo dikta yıllarından sonra ilk bağımsız seçimlerini 30 Temmuz 2006'da gerçekleştirdi. Birleşmiş Milletler'in talebi üzerine Avrupa Birliği seçimlerin güvenli bir şekilde yapılması için 23-24 Mart 2006 zirvesinde asker gönderme kararı aldı. Ancak Almanya'nın oluşan askeri güce destek verebilmesi için parlamentonun onayı gerekiyordu. Angela Merkel parlamentoyu ikna etmeye çalışırken, konu medyaya taşındı. Merkel yaşanabilecek göç yoğunluğunu gerekçe gösterirken, Savunma Bakanı Franz-Joseph Jung "bölgede bulunan zengin yer altı kaynaklarının (kobalt, altın, elmas, petrol...) Alman endüstrisi için faydalı olabileceğini" söyleyerek parlamenterlerden destek istedi.
Avrupa 2005'te yayımladığı bir belgede (COM -2005- 489) Avrupa'nın Kongo'nun " yalnızca gelişmesine yönelik yardımda bulunmakla yetinemiyeceği aynı zamanda siyasi ve ekonomik bir partner" olduğunu ve ekonomik istikrarın siyasi istikarardan geçtiğini ifade ediyordu. Dönemin Belçika Büyükelçisi Johan Swinnen Kongo'ya gönderilecek bir askeri gücün "çok şeyler kazandıracağını" ifade ederek askeri gücün gönderilmesini desteklemişti.
Bağımsızlığının 50. yılını 2010'da kutlayan Kongo Demokratik Cumhuriyeti aslında devletleşme sürecini daha tamamlayamayan onlarca devletten biri. Yüzölçümü itibariyle geniş bir coğrafyaya yayılan ülke iç çevresinde beliren kriz bölgelerine müdahale etmekte zorlanıyor. Bunun iki sebebi var: (1) Küreselleşmeyle birlikte devletin ekonomide oynadığı rolün azalması ve bölgelerin merkezi iktidarın zayıflamasıyla öne çıkması ve (2) sınırları Berlin Kongresi'nden sonra 1884-1885'te çizilen Kongo'nun çok farklı etnik yapıları içinde barındırması (Batı'da sınırların belirlenmesi uzun asırlara yayılan kanlı savaşların sonunda belirlenmesine karşın Afrika'da yer alan devletlerin sınrılarının yüzde 80'i Berlin Kongresi sonrasında kolonyal devletler tarafından oluşturulduğu gibi kaldı).
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin çevresinde yaşanan çatışmalar farklı etnik unsular üzerinden götürülüyor. KDC'nin Ekvator bölgesinde 2009-2010 tarihleri arasında farklı etnik gruplar arasında yaşanan çatışmalardan binlerce sivil komşu Kongo Cumhuriyeti'ne sığınmak durumda kaldı. Yukarı Uele bölgesinde 1988'de Uganda iç savaşında kurulan Lord's Resistance Army'nin (LRA) denetimi altında. Uele'den Güney Sudan, Uganda ve Kongo'ya müdahale eden milisler sivil halkı terorize ederek önemli göçlere sebep oldular (2010'da LRA , DKC'ye 214 saldırı gerçekleştirdi). Yer altı zenginlikleri sebebiyle ilgi odağı olan Kuzey Kivu bölgesinde de Ruanda'dan gelen silahlı Hutulara karşı KDC ve Birleşmiş Milletler adına görev yapan MONUSCO birlikte mücadele ediyorlar. İturi ve Angola sınrında yaşanan sorunlar da dahil edildiğinde Kongo'nun çevresinde kontrolü sağlayamadığını söylemek mümkün. OCHA ve Commission of Population Movement'in (31 Mart 2011) verdiği rakamlara bakılırsa çatışmalar sebebiyle 1,7 milyon Kongolu yerinden edildi.
Savaş lordlarının savaşlarını sürdürebilmeleri için gerekli finansmanı Kongo madenlerini bir şekilde satarak sağladıkları biliniyor. Taşınması ve dışarı çıkarılması diğer madenlere bakarak daha kolay olması sebebiyle altın madeni silah alımında kullanılan en önemli değer. Kuzey-Güney Kivu bölgesinden yılda yalnızca bir kaç kilo altının çıktığı kayıtlarda yer alıyorsa da KDC Senatosu raporuna göre yılda kaçak yollardan 40 ton altın (1,240 milyar dolar) kaçırılıyor. Yine Senato raporuna göre Uganda ve Burundi üzerinden kaçırılan altınların Birleşik Arap Emirlikleri'ne satıldığı ifade ediliyor (s/2009/603, s.34). Bu paralarlada silahlı gruplar silahlarını temin ediyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri'ne giriş yapan tonlarca altın normal şartlarda giriş yapıyor. Çünki madenler konusunda (elmastan farklı olarak) geldiği ülke ve alıcıya ilişkin herhangi bir belge ibraz etme mecburiyeti bulunmamaktadır. Özellikle Kuzey ve Doğu bölgelerinde ki savaş lordlarının bu sayede maddi güçlerini artırdıkları ifade ediliyor.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde seçim sonrasında yükselen itiraz sesleri yeni çatışmaların habercisi. Çevre bölgelerinde otoritesini yitiren Kinshasa'nın merkezine taşınacak bir iç savaşı taşıyabilecek durumunda değil. Üstte ifade ettiğimiz gibi savaşı başlatmak için gerekli olan asker gücünü (çocuk-yetişkin) bulmakta zorlanmayacak olan itiraz sahiplerinin savaşın finansmanını sağlamak için de savaş lordlarına bakmaları yeterli olacaktır. Bu durumda kaybeden yine siviller olacaktır.
Dünya Bülteni