Komutanların istifası kriz değil, bir saâdet müjdesidir!

Hüseyin YILMAZ

Düşmanlarının bir kaç asırlık desise ve kuşatmalarının neticesinde tarih sânesinden çekilen Osmanlı, ölümüyle Hrıstiyan Batı’ya târifi imkânsız bir bayram sevinci yaşatmıştı.

Sevinçlerinin bir daha bozulmamasının teminatı olarak inşâ ettikleri Ankara diktatörlüğünün birinci vazifesi, Osmanlı’nın bütün müesselerini tahrib; ikincisi ise milleti din ve târihinden koparıp hiçliğe mahkûm etmekti. Yaklaşık bir asırdır Ankara Muktedirleri, bir fikr-i sâbitle hep bu habis maksadı tâkib ettiler.

Milletin ensesinde boza pişiren bu Batıperest diktayı ayakta tutma vazifesinin tevdi edildiği askerin mükâfatı: ölçüsüz bir ağalık, debdebeli bir derebeyliktir. İlk icra: meş’um 27 Mayıs 1960 darbesi... Milletin geleceğini mahveden bu meş’um darbe, maalesef askere tevdi edilen düşmanca vazifenin ilk tecrübesi, ilk günâhı olur. Günâh işlemekteki habis zevke 1960 darbesi ile alışan asker, bir daha asla askerlik yapmadı, asla asker olmadı, olamadı. Her dönemde ve her zaman gözü bir darbe ile kendisine daha büyük iktidar imkânları meydana getirmekte oldu.

Sivil irâdeyi hor görmenin ötesinde, yok saydı asker. Millet âdeta mankurtlaştırılmıştı… Kim ne derse desin, Batılıların devletin unsurları marifeti ile yürüttüğü ve ordunun baş rolünü oynadığı milleti  mânen öldürme, hiçliğe mahkûm etme projesini hezimete uğratan birinci âmil Bediüzzaman Hazretler’inin başlattığı îmân ve Kur’an hizmetinin bu necip milletin sinesinde şaşırtıcı bir coşkunlukta mâkes bulmasıdır.

Milletin intibahı Ankara zihniyetini geriletmiş, dizlerinin bağını çözmüştür. Batı ve Batıperestler için bozgun kaçınılmazdı. Son 5-10 yıldaki göz kamaştırıcı gelişmeler bir fetret devrinin sonuna geldiğimizi kör gözlere de gösterdi.

Genel Kurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarının emekliliklerini istemeleri, kırk gün kırk gece eğlenmeyi hakkettirecek bir miladdır. Arab baharını gölgede bırakacak ihtişama sahip bu Anadolu Baharı’nı millet bir asırdan beri elem ve ızdırab yutkunarak beklemişti. Şükürler olsun ki geldi işte…

Telâşa, endişeye, korkuya mahâl yok!.. Millet uyandı, haklarına sahip çıkmakta tereddüt etmeyecektir. Gerekirse Anadolu bütünüyle Tahrir Meydanı kesilir… Güya gizli, ama gerçekte âlenî asırlık askerî diktaya râzı değiliz; onun yaşaması milleti öldürüyordu. Ölme sırası ona geldiğine göre, millet hayatlanacaktır… Askerî vesayat diye yumuşatılan bu hükümranlık düpe düz şeni bir diktötörlüktü… Onun hayatı miletin ölümünü netice vermişti. Artık çark normal seyrine döndü. Millet yaşayacak, millete rağmen olanların tamamı ölecektir..

Hâkimiyet artık peyder pey değil, yıldırım sür’atıyla millete geçecektir… Eski çöplüğün sâkinlerinin sızlanmalarına aldırmayınız, sızlanmalarının sebebi menfaatlerini kaybetme korkusudur. Söylediklerinin hiç bir değeri yok. Milletin moralini bozmak, tökezletmek için krizden dem vuruyorlar. Ne krizi, asırlık bir krizden çıkıştır bu. Bendlerle önü tıkanan, târihî mecrası değiştirilmek istenen Anadolu ırmağının aslî mecrasına dönüşüdür bu; kurtuluştur, necattır.

Onlar ağlıyorsa, millet gülüyor demektir!

Tayyib Erdoğan ve arkadaşlarını âti nesilleri teşekkürle, ihtiramla yâd edeceklerdir. Bu gözü pek ve cesur insanları bütün ruhumla tebrik ve takdir ediyorum. Bundan sonra da kararlılık ve cesaretlerinin devamını hem kuvvetle bekliyor, temenni ediyorum; hem de öyle olacağına inanıyorum.

Müjdeler olsun ki, Cennetâsâ bir baharın altın eşiğindeyiz! Yaşasın millet!.. Yaşasın millî irâde!.. Yaşasın muzaffer ecdadımızın nurlu çığırı! Yaşasın İslamiyet, yaşasın bin yıllık şanlı târihimiz!. Yaşasın ümid, kahrolsun yeis!

Bugün

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.