Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Neml suresi 46- 41. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:
36-Nihâyet (elçiler hediyelerle) Süleymân’a gelince, (Süleymân) dedi ki: “(Siz) bana mal ile yardım mı edeceksiniz? Hâlbuki Allah’ın bana verdiği (ni‘metler), size verdiğinden daha hayırlıdır! Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz!”
37-“(Ey elçi!) Onlara dön; (eğer Müslüman kimseler olarak bana gelmezlerse) artık şübhesiz öyle ordularla onlara geliriz ki, onların buna karşı mukavemetleri yoktur. Ve kendilerini mutlaka zelîl ve küçük düşmüş kimseler olarak oradan çıkarırız.”
38-(Elçiler gittikten sonra müşâvirlerini topladı ve:) “Ey ileri gelenler! (Onlar) Müslüman kimseler olarak bana gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?” dedi.
39-Cinlerden bir ifrît: “(Sen, daha) makamından kalkmadan önce, ben onu sana getiririm; ve hakikaten ben, buna gerçekten gücü yeten, (ve bu hususta) güvenilir biriyimdir” dedi.
40-Yanında kitabdan bir ilim bulunan zât (Âsaf bin Berhıya): “(Senin) göz açıp kapaman (esnâsında, henüz nazarın) sana dönmeden önce, ben onu sana getiririm” dedi.(1) (Süleymân) birden onu (o tahtı) yanına yerleşivermiş olarak görünce: “Bu, Rabbimin bir lütfudur! Tâ ki şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihân ediyor! Hâlbuki kim şükrederse, o takdirde ancak kendisi için şükreder; kim de nankörlük ederse, artık şübhesiz ki Rabbim, Ganî (hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır, Kerîm (çok cömert olan)dır” dedi.
41-(Ve devamla) dedi ki: “Onun tahtını, kendisine tanınmaz bir hâle getirin; bakalım (tanımaya) muvaffak olacak mı, yoksa doğruyu farkedemeyenlerden mi olacak?”