Kim bilir ne yaptı da bu başına geldi?

Misafir Kalem

Hastalar ve hasta yakınları, depremzedeler, engelliler, musibetzedeler, mahpuslar, yakınları vefat edenlerin çoğu olağanüstü bir durumda bulunduklarından psikolojik açıdan dezavantajlı durumda bulunmaktadırlar. Hemen hemen bütün Müslümanlar, bu tür durumda bulunanlara karşı kendilerinde yardım etme, destek olma, kol kanat germe, yanında olma, geçmiş olsun deme gerekliliğini hissederler. Dezavantajlı durumda bulunanların çoğu da Müslüman kardeşlerinin kendilerine bu şekilde yaklaşmalarından memnun olmaktadırlar. İslam’ın sosyal hayata bakan yönü yaşamı bu gibi yaklaşımlarla güzelleştirmektedir.

“Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız”[1], “iyilikte ve kötülüklerden uzak durmada yardımlaşın”[2], “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.”[3] gibi hakikatler gereği Müslümanlar manevi anlamda birbirlerine destekte bulunmayı kendilerine şiar edinirler ve bundan müthiş haz alırlar.

Yalnız çoğu zaman bu destekler ve telkinler esnasında bazen dini bilgi eksikliği, bazen kültürel yanlış algılar; bazen de uzmanlık gerektiren psikoloji, sosyal hizmet gibi alanlar dahilindeki yaklaşımlar konusundaki tecrübesizlikler sebebiyle destek olmak istediğimiz dezavantajlı durumda bulunan Müslüman kardeşimize zarar verebilmekteyiz. Özellikle hastahanelerdeki hastalara ve hasta yakınlarına yönelik yanlış yaklaşımlara sıklıkla rastlamaktayız:

  • “Vah vah sen bu hallere düşecek adam mıydın?”.
  • “Kim bilir ne yaptı da bu başına geldi?”
  • “Vay kadersiz kardeşim benim!”

Bu ve benzeri ifadeler hastalara destek olmak, manevi anlamda rahatlatmak amacına yönelik olmadığı aşikardır. Çoğu zaman toplum baskısı sebebiyle kendilerini hasta ziyaretlerine mecbur hisseden bireylerin bir kısmı yanlış kader okumaları sebebiyle hastanın veya musibetzedenin geleceğe yönelik ümidini kırmakla beraber içinde bulunduğu duruma tahammül etme katsayısını da düşürerek zaten hastalığın fiziksel ve biyolojik rahatsızlıklarına tahammül etmeye çalışan hastanın sabır kuvvetini geçmiş ve geleceğe yönelik yanlış atıflarla tüketmesine sebep olmaktadır. Hazır zamana yoğunlaştırması gereken sabrını eritmektedir. Bu kişilerin başka bir kısmı ise destek olmaya geldiği kişi ile olan geçmişte yaşadığı ve affedemeyip hala zihnini bir kurt gibi yiyen hesaplaşmalarını hastanın veya musibetzedenin yanına taşıyarak iradî veya iradesiz olarak tabiri caizse intikam alma fırsatı olarak görmektedir.

Kişilerin uyguladığı bu yanlış uslüp ve tavırlar olumsuz bir Yaratan tasavvuru çizmektedir. Kullarının yaptığı her türlü davranışı cezalandıran, devamlı insanları zora sokan, devamlı çetin şartlarla kişilerin sabrını sınayan bir Yaratan imajı, kişilerin Allah’ı yanlış tanımasına sebep olmaktadır. Hatta kişileri isyana daha da ötesi küfre kadar götürebilmektedir. Özellikle kendisine çizilen kaderî programdan rahatsız olmak tahammül edilen musibetten gelen rahatsızlığı daha da arttırmaktadır.

Dezavantajlı durumda bulunan bireylere acımak çok kalitesiz bir yaklaşımdır. Acıyan kimsede gizli bir benlik duygusu oluşur. Kendisinin içinde bulunduğu afiyet durumu Allah’ın bir ikramı ihsanı değil de sanki kendi eliyle elde etmiş gibi kibir içeren bir hal söz konusudur. Bu yüzden acımak yerine şükür manalarını hatırlamak çok yerinde olacaktır.

“Ben kulumun zannı üzereyim” veya “kulum beni nasıl tanırsa ona öyle muamele ederim”[4] hadis-i kudsîsi ve “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz”[5] ayeti  gereği Allah’ı her zaman pozitif algılarla zikretmeliyiz. Olumlu bir Yaratan imajına sahip olmalıyız. Allah hiçbir zaman insanlara taşıyamayacağı yükü yüklemez. Yaşanılan her bir olaya özellikle hastalıklar ve musibetlere yönelik olumlu algılar geliştirmeliyiz. Bu yaklaşım kişilerde olumlu Yaratan tasavvuru geliştirecektir. Devamlı seven ve şefkat eden bir Allah’a olan iman sayesinde Allah kişiye ona göre muamelede bulunacaktır. Hayata yönelik olumlu, pozitif bakış açısı beraberinde güzellikleri getirecektir. Allah her zorlukla beraber bir kolaylığı var edeceğini[6] ifade etmektedir. Rahata niyet insanı zahmete götürür. Zahmete niyet insanı rahata götürür[7]. Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından lezzet alır[8].

Manevi anlamda destek olmaya çalışan Müslümanlar bu ve benzeri hususları göz önünde bulundururlarsa kendilerine destek olunan kişiler, hastalıklar veya musibetler sebebiyle yaşadıkları manevî kriz durumlarını rahatlıkla atlatacaklardır. İçinde bulundukları durumun bir ceza değil bir nimet ve fırsat olduğunu anlayacaklardır. Kusursuz bir kader algısı ve tevekkül anlayışı vasıtasıyla kaygı ve stres durumuyla başa çıkma becerileri kazanacaklardır. Sabır kuvvetinin doğru kullanılmasına yönelik telkinler ile psikolojik dayanıklılığı güçlenecektir. Varoluşsal çerçevedeki anlamlandırmalar ile belirsizliklere olan tahammülsüzlüğün verdiği anksiyete azalacaktır. Hayata devamlı ümitle bakacaktır. Güzel söz ve nezaketli davranışlar ile benlik saygısı kazanacak, Yaratanla bağ içerisindeki özgüveni yerine gelecek bağışıklık sistemi güçlenerek maddi hastalıkların iyileşme süreci de hızlanacaktır.

Geçirilen sürecin bir arınma olduğu; hayata, olaylara, kendi benötesi varlığına ve özellikle Allah’ı tanımaya yönelik birçok öğrenmeye vesile olduğu, ahsen-i takvime yani en güzel kıvama gelmeye vesile olduğunu anlayarak hastalığın veya musibetin aslında Allah’ın kendisine nimet olarak sunduğu bir fırsat olduğunu fark edecek ve en güzel şekilde değerlendirmeye gayret gösterecektir. Yeter ki biz bu manalara engel olmayalım ve bilakis özellikle Risale-i nurlardaki manevi desteğe yönelik bahisleri çokça tefekkür ederek önce kendimizde sonrasında başkalarına telkin etmeye gayret gösterelim.

[1] Al-i İmran, 110.

[2] Maide, 2.

[3] Buhari, Megazi, 35.

[4] Buhari, Tevhit, 35.

[5] Zümer, 53.

[6] İnşirah, 6.

[7] Lem’alar, Envar Neş., 125.

[8] Mektubat, Envar Neş., 473.

İC

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.