Kılıçların mübarezesi, sözlerin atışması

Mustafa ÖZCAN

Bazı gelenekler var ki kaynağını tam kestiremesek de dayanağı derinlere iner. Sahih bir geleneğe istinat eder, dayanır.  Mübareze ve mübahat böyledir. Savaş sanatı gibi aynı zamanda destan sanatı da önemlidir. Bunun için bahadırlar kadar onları coşturan veya kahramanlıklarını dile getiren hatipler ve kayda geçiren vakanüvisler de mühimdir.  Aksi taktirde, kahramanlıkların İzleri silinmiş oluyor. Derin bir tetkik, mübareze gibi mübahatın yani aşık atışmalarının da sahih ve asil bir geleneğe dayandığını göstermektedir. Şairlerin veya aşıkların cenk meydanı sözler ve kelimelerdir. Aşıkların atışması sözlerin mübarezesidir. Şairlerin cenk meydanı sözlerin er meydanıdır. Onlar kelimelerle savaşırlar. İşte bu şair, aşık atışması köklerini Asr-ı Saadette bulmaktadır. Arapçada kılıçların atışmasına mübareze ve sözlerin atışmasına ise mübahat denilmektedir.  

Hicri dokuzuncu yılın muharrem ayında Medine’ye Beni Temim’in Arap kabileleri Müslümanlar aleyhine, üzerine kışkırttığı ve bu suretle cizyeyi engellemeye kalkıştığı haberi gelmişti. Bunun üzerine tedbir mahiyetinde harekete geçen İslam orduları fitnenin kaynağına çökmüş ve Beni Temim’den bazı kimseleri esir almıştı. Bunun üzerine Beni Temim’in ileri gelenlerinden 10 kişilik bir kafile veya heyet Hazreti Peygamberin (S.A.V.) huzuruna gelmiş ve mübahat yani şair/aşık atışması istemişlerdi. Temsilcileri hatip veya aşık Utarid İbni Hacib idi. Sahabilerden Sabit İbni Kays atışmasına karşılık verdi.

Bu atışmayı ikinci fasıl izlemiş, şair ve aşıklarından Zibirkan İbni Bedr meydana çıkmış ve sözlerini meydana atmıştı. Bunun üzerine cevap vermek üzere karşısına Hazreti Peygamberin (asm) şairi Hassan Bin Sabit çıktı ve Zibirkan’ın sözlerini havada karşıladı ve savuşturdu. (Ravdatü’l Envar, Şeyh Safiyyurrahman el Mübarekfuri, Gureba Yayınları  s: 283)

Mübahat yani övünme yarışmasında yine Müslümanlar galip geldiler, kazandılar. Kılıç cephesinde kazandıkları gibi söz cephesinde de savaşı kazandılar. Yunus’un diliyle ifade edildiği gibi ezeli hikmet burada da tecelli etti: "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede!" Bunun üzerine gelen heyetin tamamı ve Beni Temim Müslümanlığı seçti. Söz alanında da mağlup olmaları onlara başka seçenek bırakmadı. Bükemedikleri eli öptüler.

Cephede cazgırlar mübarezeyi kızıştırdıkları gibi (tahrid) güreşte de cazgırlar devreye girer aynısını yapar, güreşçileri cuş-u huruşa getirirler. Güreşte de bu işi profesyonel cazgırlar yaparlar. Coşan yürekler pazuları harekete geçirir. Savaşta da güreşte de kızıştırma yapılır. Erler ve yağızlar bilenir. Kırkpınar güreşlerinde cazgırlar güreşçileri şöyle coştururlar: "İki yiğit çıktı meydane ikisi de birbirinden merdane!" Erler ve yağızlar bu suretle bilenir.  

Savaşın sözlü devamına diplomasi derler. Edebi alandaki devamı da mübahat yani sözlü atışmadır. İşte bu tarz sözlü atışmalar Hazreti Peygamberin (asm) huzurunda Medine-i Münevvere’de icra edilmiştir.

Hazreti Musa (Aleyhisselam) döneminde sihir sanatı hakimdi. Bundan dolayı Hazreti Musa (as) onların karşısında asasıyla (Asayı Musa) çıktı. Asayı Musa sihirbazların sihirlerini yuttu. Onlar da Beni Temim ileri gelenleri gibi hakka teslim oldular. El cezau min cinsi’l amel sırrı tecelli etti. Ceza ve mükafat işin cinsine göre taayyün eder. Demek ki her sahanın bahadırları, yarışmacıları var.

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.