Kastamonu Lahika Düsturları–28 (Hizmette dâim olmak)

Afife ARTIK

Bu düsturu “ihtiyat edeyim derken hizmeti aksatmamak, bırakmamak ve\veya hizmete zarar vermemek” olarak da ifade etmemiz mümkün. Hizmetten uzaklaşmanın pek çok sebepleri olabilir. Bu sebeblere Risale-i Nur Külliyatında yer verilmiş. Eskiden olduğu gibi günümüzde de bu sebebler hizmetten alıkoyan unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

Çalışmakta olduğumuz Kastamonu Lâhikasının üçüncü mektubunda ise hizmetten uzaklaşmanın sebeplerinden ‘gereksiz ihtiyat etmek’ mevzu bahis edilmiş. Bu mektubda Said Nursî, Şamlı Hâfız Tevfik Ağabey için böyle diyor:

“Şamlı Tevfik'in ihtiyatını takdir etmekle beraber, eski kıymettar hizmetlerinin onun defter-i a'mâline daimî bir surette yazı yazmaları için, o dahi dâimî çalışması gerekti.” [i]

Bu ifadeden anlıyoruz ki Şamlı Hâfız Tevfik Ağabey muvakkaten hizmete çalışmayı bırakıyor. Bunun sebebinin faidesiz bir ihtiyat olduğunu ise bu satırlardan öğreniyoruz:

“Ben, bu sabah tesbihatta Hafız Tevfik'e acıdım. Bu iki defadır zahmet çekiyor tahattur ettim… O, kendini faidesiz bir ihtiyatla Risale-i Nur'daki çok ehemmiyetli makamından ve büyük hissesinden bir derece çekmek istedi.” [ii]

Esasen Bediüzzaman Said Nursî, talebelere her dâim ihtiyatlı olmalarını tavsiye ediyor. Bazen de bu konuda şiddetli ikazlarda bulunuyor. ‘İhtiyatlı olmak’ düsturunu işlediğimiz yirmi birinci yazımızda bu konuya yer vermiştik. Fakat ihtiyatın da ölçüleri var elbette. Hizmete devam ederken hem hizmetin hem de talebelerin selameti için ihtiyat edilir. İhtiyat olsun diye hizmeti aksatmak veya bırakmak ise ‘lüzumsuz ihtiyat’ olur ve hizmete de kendisine de zararı verir.

Hakkı Efendi de Şamlı Hafız Tevfik gibi fazla ihtiyat göstermesi sebebiyle muvakkaten hizmeti terk ediyor. Şöyle ki:

“Hakkı Efendi talebelik vazifesini hakkıyla ifa ederken, ahlâksız bir kaymakam geldi. Hem Üstadına, hem de kendine zarar gelmemek için, yazdıklarını sakladı. Muvakkaten hizmet-i Nuriyeyi terk etti.” [iii]

Bu hâdiseden sonra Hakkı Efendi de Şamlı Hafız Tevfik Ağabey gibi yine talebelik vazifesine devam etmiştir. O zamanda hususen resmî memurlara karşı ihtiyatlı davranmak gerekiyordu, fakat bu ihtiyatın hizmeti bırakmak tarzında olmaması gerektiğini anlıyoruz. Her koşulda hizmete devam etmek ve devam ederken de ihtiyatlı davranmak esas.

Muallim Galib de Risale-i Nurun neşrine devam etmesi gerekirken bir ihtiyata binaen neşretmiyor. Resmî bazı memurların kendisine düşmanlık edecekleri düşüncesiyle ihtiyat etmek isterken, neşredilmesi gereken Risaleler neşredilmiyor, hizmete zarar oluyor.

“…kendine otuz lira ücret mukabilinde umum Sözler'i ve Mektubat'ı yazdırdı. Onun maksadı, memleketinde neşretmek ve hem hemşehrilerini tenvir etmekti. Sonra, bazı düşünceler neticesinde, risaleleri tasavvur ettiği gibi neşretmedi, sandığa bıraktı… Risalelerin neşriyle ona adâvet edecek resmî birkaç düşmanlara bedel, zalim, insafsız çok düşmanları buldu, bir kısım dostlarını kaybetti.” [iv]

Bediüzzaman, ihtiyat etmekle beraber hizmete devam edilmesi konusunda talebeleri böyle ikaz ediyor:

“Telâş etmesinler; ihtiyat ile beraber sebat, metanet ve yazıda devam etsinler.” [v]

Hizmette dâim olmanın önünde başka engeller de olduğundan bahsetmiştik. Hususen ‘Hucumât-ı Sitte Risalesi’nde ins ve cin şeytanların talebeleri hizmetten uzaklaştırmak için kullandıkları yollar izah edilmiş. Mektublarda yeri geldikçe onlara da değineceğiz inşallah.

[i] Kastamonu Lâhikası s.8 (Envar N. 1995)

[ii] Şualar s.397 (erisale)

[iii] Lem’alar s.93 (erisale)

[iv] Lem’alar s.97 (erisale)

[v] Emirdağ Lahikası I  s.151 (erisale)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.