Kar Üstünde Namaz

Cemil TOKPINAR

Namaz kahramanlarından gelen mesajlar:

Sabah Namazına Nasıl Kalkılır? adlı kitabınızı sekiz defa okudum, âde-ta irdeledim; bazı yerlerini 50-60 defa okudum. Bana yeni ufuklar aç-tınız. Allah sizden razı olsun. Ordu’dan yazıyorum; burada öğrenci-yim, ama Kahramanmaraş’ta oturuyoruz.
Üç yıl önce sabah namazlarına zor kalkıyordum. Evde kitabı okurken annem bir iş buyuruyor, âdeta duymuyordum. Söylediği işi yaparken ayakta da kitap okuyordum. Kitap beni farklı bir atmosfere çekmiş, hiçbir şey hissetmiyordum. Diyebilirim ki ben bu kitaba âşık oldum galiba.
Size birkaç tane namaz hatırası yazmak istiyorum.

3 Eylül 2006 tarihinde, bir üniversiteye hazırlık dershanesinde çalı-şan Ecevit isimli hocamla, On Dokuz Mayıs Üniversitesi Ordu Fen-Edebiyat Fakültesine kaydımı yaptırmak için saat 16’ya bilet aldık. Hocam Trabzonlu idi, oraya giderken bana yardımcı olmak istemişti.
İkindi namazının vakti 16’da giriyordu. Ben arabanın kalkış saatine hiç aldırış etmeden ikindi namazını kılmıştım, ama Ecevit Hocam kı-lamamıştı ve vakit iyice daralıyordu. Muavin Beye namaz için durma-larını rica etti. O da kesinlikle duramayacaklarını söyledi. Yan koltuk-ta oturan bir bey amca vardı, hemen araya girdi:
– Kardeşim, şimdi de namaz olmaz ki bir sürü yolcu var, dedi.
Ama hocam kararlıydı, hiç taviz vermiyordu, kesin kılmalıyım, diyor-du. Diğer taraftan Muavin Bey, gideceğimiz yere geç kaldık diye çok endişeleniyordu. Biraz sonra tuhaf bir hadise oldu: Otobüs yol çalış-masından dolayı 10 dakika mola vermek zorunda kaldı. Hava yağmur-luydu, ortam çamurluydu, ama hocam zerre tereddüt göstermeden hemen aşağıya indi ve çamurlar arasında namazını kıldı.
 * * *
8 Şubat 2006’da ilk tatilimi yapmak için memleketime gidiyordum. Şoför Bey namaza duyarlı birisiydi. Giderken hiçbir sorunla karşılaş-madım.
Memleketime gittiğim günün gecesinde babaannem, kutsal topraklar-da hac vazifesini yapıp bizim eve gelmişti. Sabah olduğunda onu kö-yümüze götürecektik. Ve günlerden cuma idi. Köyde cuma namazına yetişiriz, düşüncesiyle erkenden yola koyulduk. Köye 20 dakika kala cuma ezanı okunmaya başladı, birden tuhaf oldum: Cuma namazı tehlikedeydi. Ön koltukta oturan İdris amcama telefonla mesaj çektim, cuma namazı ne olacak, diye; yüzüne karşı söylemeye az da olsa çe-kinmiştim. Arkasını döndü:
– Yapacak bir şey yok; biliyorsun, yoldayız, dedi.
Gözüm etrafta cami ararken diğer taraftan cuma namazının farzından önceki ezan, sünnet, hutbe vesairleri hesapladım ve dua etmeye başladım. Farza başladıkları sırada biz köye yeni girmiş oluyorduk. Köye geldiğimizde 200 metrelik bir rampayı çok hızlı bir şekilde çıktım. Caminin kapısını sertçe açtığımda herkes bana bakıyordu. Yorgunluktan nefesimi sesli alıyordum. İmam efendi hutbeyi yeni bitirmiş, min-berden iniyordu. Bu durumda namaz lütfeden Rabbime şükrettikten sonra cemaatin arasına karışıp namazımı kıldım.
Bu cuma gününün akşamında sabah namazı için bütün tedbirleri aldıktan sonra uyudum. Sabah kalktığımda olan olmuştu: Gusül abdesti almam gerekiyordu. Hemen ışığı açmak için yerimden fırladım. Maalesef elektrikler yoktu. Ev sobalı olunca salonda iki-üç kişiyle yatıyorduk. Diğer taraftan çok utanıyordum. Bizim köydeki evlere su depodan geldiği için, akşam olunca köyün bütün evlerinin suları kesilirdi. Evet, su ve elektrik yoktu, ortam çok soğuktu, dışarısı karla kaplıydı. Yerimde duramıyordum. Bir şeyler yapmalıydım. Göz göre göre namazım geçmemeliydi.
Hemen banyoya doğru hareket ettim. Bir kabın içerisinde altı-yedi lit-re kadar su vardı. Hemen dışarı çıktım; bir de ne göreyim, sobanın üzerinde akşamdan kalan iki-üç litre sıcak su. Çok sevinmiştim, çok mutlu olmuştum. Bunların hepsi telefon ışığında gerçekleşiyordu. Hemen suları karıştırdım. Guslün sadece farzlarını yerine getirerek abdest aldım. Kışın tam ortasındaydık, vücudum titriyordu; ama na-mazı kaçırmamanın mutluluğu aklıma ne soğuğu, ne titremeyi, ne de ışığı getiriyordu.
 * * *
Tatil dönüşü saat 16’ya bilet aldım. Akşam namazının vakti girmeden yola çıkmıştık. Vaktin çıkmasına 20 dakika kalana kadar bekledim, acaba bir mola verilir mi diye. Muavin Bey’e, namaz için beş dakika durmalarını rica ettim. O da, şoför beye söyledi. Kesinlikle duramaya-caklarını söylemiş. Namazı kaçırmamak için aklıma her şey geliyordu. Muavin Bey’e:
– Eşyalarımla birlikte ineceğimi Şoför Beye ilet, benim mutlaka namaz kılmam gerektiğini söyle, dedim.
Şoför Bey beni yanına çağırmış. Yanına gider gitmez Şoföre:
– Abi zaten iki dakikadan fazla sürmez, iki dakika içinde arabaya bin-mezsem arabayı sürün gitsin, dedim. o da:
– Bu dağ başında duramayız, bu kadar yolcu var, kesinlikle olmaz, de-di.
Şoför Bey’e, eşyalarımla birlikte inmek istediğimi söyledim.
– Biliyorsun, dağ başındayız, ortalık karla kaplı, kurtlar falan geziyor, zaten fazla araba da geçmiyor, ne yapacaksın, dedi.
Sol tarafımda orta yaşlı bir bey amca vardı:
– Oğlum, biz de kılacağız, ama vakit geçti, görüyorsun.
– Yok abi, dedim. Takvim yaprağını çıkardım, saati de söyledim:
– Henüz 15 dakika var, dedim.
Sağ tarafımda oturan yaşlı bir bey amca da:
– Oğlum, biz de Müslüman’ız, biz de kılacağız, ama kıbleyi falan bilmi-yoruz, dedi.
– Abi, hiç sorun değil, yanımda pusula var, dedim. Tekrar Şoför Beye döndüm:
– Abiciğim zaten ben hep bu firmayı tercih ediyorum; bilet alırken yardımcı olabileceğinizi söylediler.
Şoför Bey epey yumuşamıştı:
– Tamam, şurada duralım, ama elini biraz çabuk tut, dedi.
Teşekkür ederek montumu alıp hemen aşağı indim. Kıbleyi belirleyip montu karla kaplı zemine serdim. Hemen namaza durdum. İçimde ta-rifsiz bir mutluluk vardı. Zor olmuştu, ama yine Rabbimin huzurun-daydım. Karmış, soğukmuş, kurtlar gelirmiş. Umurumda bile değildi. Sultanlar Sultanı beni huzuruna kabul etmişti, ya bu benim için kâi-nattan daha önemliydi.
Sadece farzını kıldım. Fatiha’dan sonra kısa sureler okudum. Yolcuları fazla bekleterek namaza karşı tepki oluşturmamak için okunması sünnet olan Sübhaneke, Salli-Barik gibi duaları okumadım; tespihleri de birer defaya indirdim. Kıldıktan sonra hızlıca ara¬badaki yerimi al-dım.
Aynı yolculuk esnasında, yatsı namazının vakti uzun olduğu için bir dinlenme tesisinde rahatça kılmıştım; ama önümüzde sabah na¬mazı vardı. Yine namaz sancısı başlamıştı; yine imtihandan geçecektik. Her fırsatta abdest tazeliyordum. Sonraları uyumamak için ayakta gitmeyi deneyerek ona da çözüm bulmuştum. Daha beş-altı saat öncesinden çok endişeleniyordum. Elime kâğıdı kalemi aldım, kaç kilometreyi kaç saatte aldığını hesapladım. Dinlenme yerlerini öğrenmiştim. Sabah saat 4.40’da Samsun’da oluyorduk. Takvim yaprağına baktım, biraz şaşırdım; çünkü sabah namazının vakti 4.39’da giriyordu.
Nihayet Samsun’a gelmiştik. Mescide yüz metre vardı. Muavin Bey:
– Kimse inmesin, hemen kalkıyoruz, dedi. Ben hiç aldırış etmeden mescidi sordum ve oraya doğru koştum. Sadece farzlarını yaparak abdest aldım. İki rekâtlık farzı hemen kıldım, arabaya doğru koştum. Çok komik durumdaydım: Ayakkabının bağcıkları yanlara sarkmış, kollar ve paçalar sıvanmış vaziyette koşuyordum. Otobüs bana göre yan duruyordu, herkes bana bakıyordu. Muavin Bey biraz kızmıştı belli ki. Yerime oturduğumda saat 4:43’ü gösteriyordu.
Fakat saatimdeki küçük saat farkından dolayı sabah namazının vakti-nin tam girmemiş olmasından endişeleniyordum. Biraz tuhaf karşıla-yabilirsiniz, ama ben yine de tekrar inip sabah namazını kılmak iste-miştim. Otobüs vaktin çıkmasına 20 dakika kala bir dinlenme tesisin-de mola verdi. Güzelce abdest aldım, sabah namazını tekrar kıldım. Şükürler olsun, hiçbir namazım kazaya kalmamıştı.
Bu yolculuklarda anladım ki biz Müslümanlar namazı gerektiği gibi önemsemiyoruz. Namaz kıldıkları halde bana akıl veren veya laf yetiş-tiren bey amcalar namaz kılmaya çalışsalardı ne güzel olurdu! Hem vebalden kurtulurlar, hem de şoför ve muavinlerde namaz bilinci oluşmasına vesile olurlardı. Her seferde üç beş yolcu şoföre rica etse, artık “Hayır” diyebilir mi? (Oğuz Bozkaya)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.