Kar mucizesi

Mustafa ÖZCAN

Yeni bir kar kütlesi sağanağıyla birlikte iki yeni şey daha öğrendim. Hiçbir kar tanesi diğerine benzemiyor. Kütlesi ve hacmi aynı değil. İkinci özellik ise birkaç kilometre mesafeden arza ve yere düşen kar taneleri birbiriyle çarpışmıyor ve birbirleriyle bütünleşmiyor. Ortak bir kütle haline gelmiyor. Bilakis orijinal varlığını yere düşünceye kadar devam ettiriyor. Farz edelim ki tersi oldu ve kar taneleri birbirine bulandı ve böylece büyüyerek havada kartopu haline geldi! Bunların yere düşmesi felaketler zincirine neden olur ve çığ etkisi meydana getirirdi. Karın her iki özelliği de indi ilahiden bir mucizeye işaret ediyor. Kar mucizesi. 

Canlılar gibi kar da hiçbir şekilde ötekinin aynısı değil. Allah hayvanları ve insanları milletler veya ümmetler veya öbeklere böldüğü gibi yağmur, kar gibi varlıkları da taksimatla yaratmıştır. Bununla birlikte aynı cinsi temsil eden gruplar arasında benzerlik olsa da ayniyet bulunmuyor. Aralarına ferdiyet berzahı giriyor. Bazı mealcilerin yaptığı gibi Kur’an’da geçen zevc, zevceyn veya ezvac ifadelerini çift şekline tercüme etmek hatalı aksine doğrusu eş şeklinde çevirmektir. Zira kainatta benzerler ve janus tipli zıt benzer şahsiyetler olsa da sonuç itibarıyla iki kişi arasında ayniyet bulunmuyor. Allah hepsine ferdiyet mührü vurmuş ve ferd ismi hepsinde bu şekilde tecelli etmiştir. Kar tanelerinin eşsizliği bize bir ayet-i kerimeyi hatırlatmaktadır: Bela kadirine ala en nüsevviye benane / Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter! Allah bütün bedeni yeniden şekillendirebileceği gibi onun bir parçası olarak parmak uçlarını da şekillendirebilir. Öyledir de. Lakin neden benan/parmak ucu kelimesine vurgu yapılmıştır? Bunun nedeni parmak uçlarının bir mucize değeri taşıması ve eşsiz olmasıdır. Bu nedenle suçluların bulunması için parmak izi almak adet olmuştur. Zira bu durumda bir suçlunun diğeriyle karışması mümkün değildir. Parmak izleri bizi faile götürmektedir. Kur’an mucizü’l beyan da bize bunu anlatmaktadır. Her kar tanesi de parmak ucu gibi farklı tipte ve kütlede yaratılmıştır.

Günümüzde zaman iki bin yıllık döngüsünü tamamlamak üzeredir. Bu ne demektir? Hazreti İsa’nın bisetinden sonra Libya ve Mısır gibi ülkeler Bizans ve Roma’nın tahıl ambarıdır. Bu da gösteriyor ki bu bölgeler o dönemde yeşil ve onun ötesinde yeterli miktarda su rezervine sahip ve yağış almaktadır. Lakin zamanla durum tersine dönmüş ve bu bölge kuzey ülkelerinden; ABD ve Avrupa’dan tahıl almak zorunda kalmıştır. Lakin son yıllarda bu bölgeler sistematik olarak kar yağışına sahne olmaktadır. Düzenli olarak kar yağmaktadır. Bu ülkelerde bazen kuraklık olsa da kar yağmaktadır. Bu da çevre ve iklim şartları açısından zaman devranının veya döngüsünün iki bin yıl öncesine geriye gittiğini göstermektedir. Hadisler de bize gelecekle alakalı olarak bunları söylemektedir. Sahih-i Müslim’de Ebu Hureyre tarikıyla rivayet edilen bir hadiste, ‘Arap yurdu çayır çimene dönmedikçe, nehirlere karışmadıkça kıyamet kopmaz’ denilmektedir. Bu yönüyle Arafat’ın yeşillenmesi de ahir zaman olayları veya haberleri arasında yer almaktadır.

İklim değişikliklerinin ahir zaman olaylarıyla yakından alakası vardır. Kıyamet çağının sosyal, siyasi alametleri olduğu gibi fiziki veya ontolojik düzeyde de alametleri bulunmaktadır. ‘El Veledü gayzen velmataru kayzen’ ifadesinde bazı bölgelerin tropikal iklime kayacağına işaret vardır. Çocuk kızgın veya kızgınlık nedeni olacağı gibi yağmur da sıcak şekilde yağacaktır. Yağmurun sıcaklıkla birlikte yağacağına dair kuvvetli bir işarettir. Günümüzde bunu yaşıyoruz. ‘Yaşanan kıyamet alametleri’ başlıklı yazımızda (Milli Gazete, 13 Aralık 2013) konuya temas etmiştik. Yazıda ilgili bölüm kısaca tekraren arz edeyim:

“İkinci yeni alamet ise mevsimlerin değişmesidir. İklimde devran değişiyor. Arap dünyası iki bin yıl öncesine dönüyor. Peygamberimiz (asm) Arafat Dağı’nın kıyamet öncesinde bağlık bahçelik olacağını haber vermiştir. Son yıllarda Suudi Arabistan Yönetimi burasını yeşillendirdiği gibi gıda da kendi kendine yeterli olabilmek için çölde bazı bölgeleri ekim ve dikime elverişli hale getirmiş, gıda ve özellikle buğday üretimini artırmıştır. 2000 yıl önce Libya ve Mısır, Bizans ve Roma İmparatorluğu’nun tahıl ambarıdır. Şimdi Mesih’in nüzulü arifesinde Arabistan acaba Mesih’in doğduğu günlerdeki duruma geri mi dönüyor? Son yıllarda dikkat çekici bir biçimde iklim şartları değişmiş ve Arap diyarına kar yağmaya başlamıştır. Elbette zaman zaman Kudüs, Ürdün, Lübnan Dağları vesaire yüksek yerler kar alsa da kar öteye geçemiyordu. Cezayir, Libya, Tunus, Mısır hatta Suudi Arabistan’ın bazı bölgeleri ve Bağdat’a kar yağması pek görülmüş bir hadise değildir. Bu nüzul döneminde, Hazreti İsa’nın doğduğu günlere geri dönmemiz anlamına geliyor. Bunun sadece Mesih’in nüzulüyle değil aynı zamanda Mehdi’nin zuhuruyla da yakından alakası var. Bir hadisi şerif nedeniyle kar yağışı kıyamet alametleri bahsinde hararetli yeni bir tartışmayı beraberinde getirmiştir. İbni Mace gibi hadis mecmualarında zikredilen, “Kar üzerinde sürünerek de olsa Mehdi’ye biat edin” hadisi doğrultusunda kar yağışı yeni bir tartışmayı alevlendirmiştir.

Hadisin tedai ettirdiği ve çağrıştırdığı hususlardan birisi şudur: Mehdi kışın mı zuhur edecek? Hadisin sıhhatini teslim edersek (ki kimi muhaddislere göre Buhari ve Müslim’in şartlarında sahihtir), Mehdi’nin zuhuru kışın olacaktır. Hadisin ifadesinden anlaşılan anlam budur. Bu hadis bağlamında, Mehdi’nin kar alan bölgelerde zuhur edeceği de varsayılmıştır. Lakin yeni iklim değişikleriyle birlikte bu yorum biraz kıymetini kaybetmiştir. Zira Arabistan da kar almaktadır. Dolayısıyla Mehdi hadislerinin coğrafi yorumu değişmiştir. Yine de başka hadislere istinaden şimalde çıkacağına hükmedenler olmuştur. Özellikle anılan hadisin siyak ve sibakında şarktan zuhur edecek siyah bayraklılardan bahsedilmektedir. Bunu Abbasilere yoran ve dolayısıyla meselenin tarihselleştiğini söyleyenler varsa da Nefsüzzekiyye bahsinde olduğu gibi hâlâ bunun gerçekleşmediğini söyleyenler de vardır. Lakin Mehdi’nin siyah bayraklılarla alakası mekani değil, zamanidir. İkisinin de çıkışı aynı döneme denk gelecektir. Dolayısıyla yeni iklim şartları ışığında Mehdi’nin zuhur yeri Ortadoğu ve yakın çevresi olarak taayyün ederken, zaman olarak da kışın çıkacağı ağırlık kazanmış oluyor. Ortadoğu’ya kar yağması kimileri tarafından Mehdi’nin zuhurunun yeni alameti olarak telakki ediliyor. Bu yoruma göre, tabir caizse Mehdi karın ayağına gideceğine kar Mehdi’nin ayağına gelmiş oluyor!”

Ve fi külli şey’in ayetün tedullu ala ennehu vahid.

Her şeyde onun birliğine işaret eden bir ayet vardır.

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.