Kalp bir günde 10 ton kan fırlatır

Alparslan ÖZYAZICI

Vücudumuzun tamamı, sistemleri, her bir organı ayrı ayrı fevkaladeliklerle yaratılmıştır. Meselâ hafif sıkılmış bir yumruk kadar büyüklükte olan kalbimiz, vücudumuzun hayat suyu hükmünde olan kanı damarlara fırlatmakla vazifelidir. Kalbimiz bir atışta, dolaşıma 150-160 cm3  kadar, yani takriben bir su bardağı kadar kanı damarlara fırlatır. Bu dakikada 10 litreyi bulur. Kalbin bir günde damarlara fırlattığı kan miktarı 10 tonluk bir tankeri dolduracak kadardır.

Yetişkin bir insanın vücudunda ortalama 5-5,5 litre, yani üç büyük sürahiyi dolduracak kadar kan bulunmaktadır. Aynı kanın devr-i daim ile yani aynı kanın kalbe gelip atılması, gelip atılması olayı ile günde 10 tonluk bir kan hacmini bulmaktadır. Günde 10 tonluk kanı damarlara fırlatmakla vazifeli olan kalbimiz, bir yılda ne kadar iş görür, ömür boyu ne kadar çalışır, düşünelim. Ve kalbimizi böyle harikulade bir şekilde yaratan Rabbimize, kalbin ömür boyu atış miktarınca şükredelim.

150.000 km'lik Damar Şebekesi

Vücudumuzda, kalbin attığı kanı organlara taşımakla görevli, kaba bir benzetme ile adeta su boruları hükmünde olan 150 000 km uzunluğunda bir damar ağı vardır. Demek ki insan bedeninde, ince, mikroskobik kılcal damarlarda dahil edilse, aşağı yukarı dünyayı ekvatordan itibaren dört defa çevirebilecek uzunlukta bir damar ağı mevcuttur. (Clara M, Maskar Ü : Histoloji II. İstanbul Ün Tıp Fak Yay, İstanbul 1970, sh.5.)

Damarlar kalbe açılan adeta bir kapalı  su boruları sistemine benzetilebilir. Bir kapalı sistem halinde olan kan damarlarının içerisinde, hayat suyu diyebileceğimiz kan devreder. Kanın ekserisi su olmakla birlikte, yapısında yağlar, proteinler, kan şekeri ve daha birçok kimyasal yapılar bulunur.  Ancak kan sadece bir kimyevî terkip değildir.  İçerisinde kanın şekilli elemanları olan kan hücreleri bulunur. Kan hücreleri de, alyuvarlar yani kırmızı küreler, akyuvarlar yani beyaz küreler ve birde kanın pıhtılaşmasında rolü olan trombositler yani kan pulcukları bulunmaktadır. Bunlardan alyuvarların bir milimetreküp yani bir toplu iğne başı kadar miktar kandaki miktarı 5-5,5 milyon kadardır. Evet bir toplu iğne başı kadar hacimdeki kanda büyük bir il nüfusundan daha fazla sayıda alyuvar bulunmakta, bunların hepside yapacağı işe göre tertiplenmiş ve hepside ince hesaplara göre yaratılmıştır.

25 TRİLYON ALYUVAR

Kandaki toplam alyuvarların sayısı için verilen rakam 25 trilyondur. Vücudun toplam hücreleri için verilen rakam ise 100 trilyondur. Demek ki alyuvarlar vücuttaki toplam hücre sayısının dörtte birisini teşkil eder. Alyuvarlar diğer vücut hücreleri için hayati bir önemi olan oksijeni hücrelere taşırlar. Vücut hücrelerinin faaliyeti neticesi hücrelerde meydana gelmiş olan karbondioksiti de, hücrelerden alıp akciğerlere götürürler.

Şayet vücuttaki toplam alyuvar sayısı olan 25 trilyon alyuvarı üst üste bozuk para gibi dizebilse idik 50 000 km yüksekliğinde bir sütün meydana gelebilirdi. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest dağının yüksekliğinin 8,8 yani yaklaşık 9 km olduğunu nazara alırsak, 50.000 km'nin hakiki mânası daha iyi anlaşılabilir.

187.500 KM

Gene sadece bir tek insandaki alyuvarları yani kanın kırmızı kürelerini yan yana  bir zincir gibi dizebilse idik, takriben 187 500 km lik bir uzunluk meydana gelecekti. Bu ise dünyayı ekvatordan itibaren 4,5 def’a dolabilecek bir uzunluktur. Gene bir insandaki bütün alyuvarlar bir halı gibi zemine serilecek olsa idi, 3800 m2   lik bir sathı, yüzeyi kaplayabilmektedir. Bu ise aşağı yukarı dört dönümlük bir araziye eşdeğerdir. (Kahn F : The Human Body. Random House, New York, 1965, p.141.)

Boyu 1,5-2 metre arasında değişen bir insan vücuduna bütün bunlar nasıl sığdırılmaktadır? Zaten işin fevkaladeliği, mu’cizeliği buradadır. Bütün bunları gördükçe yaratıcı olan  Allah’ın kudreti, daha açık bir şekilde görülmekte, daha açıkça anlaşılmaktadır.

BEYAZ KÜRELER (AKYUVARLAR)

Kanımızda alyuvarlardan başka, akyuvarlar dediğimiz, beyaz küreler diye de adlandırılan bir hücre grubu daha bulunmakta idi. Bunlar alyuvarlarla kıyaslanınca sayıca azdırlar. Kanda,  ortalama her 1000 alyuvara mukabil sadece bir tek akyuvar bulunmaktadır. Bu ölçü ömür boyu değişmez ve bu seviyede kalır. Şayet bu miktar yani 1000’de bir yerine akyuvar nisbeti 1000 de ikiye çıksa, bu vücut için istenmeyen bir durumdur ve bir hastalığın tezahürüdür, belirtisidir.

Bütün bu hücreleri hep belli şekillerde ve çok ince hesaplarla yaratan, belli dengelerde muhafaza eden, belli vazifelerle tavzif eden, yani vazifelendiren kimdir? İlmi ve kudreti nihayetsiz olan  bir Allah’tan başkası olabilir mi?

Alyuvarlar tek tiptir, başka alt grupları yoktur. Akyuvarlar ise sayıca az olmasına rağmen alt grupları yani çeşitleri vardır. Akyuvarların bir çeşidi olan lenfositlerden biraz söz edelim. Toplam olarak insan vücudunda bir trilyon kadar lenfosit bulunur. Her gün insan vücudunda bir milyar kadar yeni lenfosit yaratılır. Bunlar ölen lenfositlerin yerini alır. Bu denge ölen ve yeni yaratılan lenfosit dengesi ömür boyu devam edip gider.

Lenfosit dediğimiz hücrelerin önemli bir vazifesi de vücuda zarar veren ve antijen diye adlandırılan her türlü zararlı maddelere, mikroplara vs. karşı, antikor diye adlandırılan ve zararlı antijenlerin zararlarını def eden, antijenleri adeta nötr hale getiren kimyevi maddeleri imal etmektir, sentezlemektir.
 
10 üzeri 20  ANTİKOR

İnsan vücudun da ömür boyu 10 üzeri 20 diye ifade edilen, yani 10 rakamının önüne 20 adet sıfır koymakla ifade edilen miktarda antikorlar, lenfositler tarafından sentezlenir. İnsan bedenin de her çeşit hücre tam olmuş olsun, sadece bu antikor dediğimiz kimyevî maddeleri imal etmekle, sentezlemekle vazifeli olan hücreler unutulmuş olsun. Bütün insanlar ufak bir enfeksiyonda, bir bulaşıcı hastalıkta, ufak bir mikropla bulaştığında hemen ölecekti. Çünkü vücudu müdafaa edecek kimyevî maddeler, antikorlar bulunmayacaktı. (Carola R : Human Anatomy& Physiology. Mc Graw Hill İnc, New York, 1992, p.694)

Bu bilgiler uzun yılların, hatta asırların çalışması sonucu yeni yeni elde edilmiş bilgilerdir. Öyle ise, ilk insanın yaratılışından beri, insanın ihtiyacını bilip, onları ana rahminde yaratırken dünya şartlarına göre hazırlayıp onları dünyaya gönderen kimdir? Bakterilerin, mikropların zararlı tesirlerine karşı insan vücudunda hücreleri ona göre donatan, bütün insanları ve hayvanları koruyan, muhafaza eden kimdir? İlmi, kudreti nihayetsiz olan bir Allah’tan başkası olabilir mi? Akılsız, şuursuz, gözsüz ve elsiz olan tabiat hiç bu işleri yapabilir mi? Nihayetsiz ilim, güç ve kuvvet isteyen bu işleri tabiat ve tesadüfün yapması hiç mümkün olabilir mi?

Bir insan kalbi, günde ortalama 10 tonluk bir tankeri dolduracak kadar kanı damarlara fırlatacak şekilde yaratılmıştır.


Bir tek insanın kanında takriben 25 trilyon kadar alyuvar bulunmaktadır. Bu sayıdaki alyuvar şayet yan yana dizilebilse idi, 187 500 km lik bir zincir teşkil edebilirdi. Bu da dünyayı ekvatordan itibaren 4,5 def’a dolanabilecek bir halka teşkil ederdi.

Toplam 25 trilyon kadar olan alyuvarların her birisi gayet ince, mikroskobik hesaplarlarla yaratılmıştır. Ortaları karşılıklı olarak çukur olan (bikonkav disk) alyuvarlar bozuk paraya benzetilebilir. Bu şekil ise, alyuvarlardan beklenen vazifeyi yapabileceği en ideal şekildir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.