Kadın ve yuva

Nurettin HUYUT

Bediüzzaman Hazretlerinin kadınlara yönelik iki önemli tavsiyesi var.

1-Kadınlar yuvalarına dönsün istiyor.

2-Bazı hanımlara ise “ekonomik özgürlüğünü kazan” diyor.

 

Birinci iddiamı destekleyen cümlesi şöyle; “Şer’-i İslâm onları Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına.” (1)

 

İkinci cümlemi destekleyen ifadesiyse Lemalar’da geçiyor. “köylü mâsum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız.” (2)

 

Öncelikle şu hususun altını çizmemiz gerekiyor. Risale-i Nur her hadiseyi ahiret açısından değerlendirir. Dünyaya ikinci derecede bakar. Yani dolaylı olarak dünya söz konusudur. Esas amaç insanların ahiretini kurtarmaktır.

 

Ama bu iki nasihatin ikisinde de ilk hedefin sanki dünya olduğu gibi bir intiba uyandırıyor insanda…

 

Mesela, kadınları yuvalarına davet ettiği cümlenin öncesine ve sonrasına baktığımızda bu davetin ahireti kurtarmaktan ziyade dünyevi huzurun hedef alındığı görülmektedir. Dünyada mutlu ve huzurlu olmaları için bu kurala uymalarının şart olduğu veciz ifadelerle dile getiriliyor.

 

Bu cümlenin öncesinde dikkatlere sunduğu çok önemli bir husus var. Alçak şu hazır medeniyetin kadını yuvasından çıkararak onu tüketim malzemesi haline getirmesi hususu dikkatlere arz ediliyor.

 

Sonrasında da bundan kurtulmanın yolları gösteriliyor. Hem bu gerçekleşirse sadece kadınlar değil ‘erkeklerin de ruhi sıkıntılarının kaynağını teşkil eden bir durum ortadan kalkmış olur’ deniyor. Erkeklerin ruhlarının hırçınlaşmasında, şiddete yönelmesinde ve kadına kötü davranmasında bu tarzın rolünün büyük olduğu ifade ediliyor.

 

Güzel bir kadının erkekler arasında riyaya, rekabete, kıskançlığa ve hodgamlığa (kendini beğenmeye) sebep olacağı ifade ediliyor.

 

Bu yarışta kaybeden bir erkeğin nasıl bir halet-i ruhiye içine gireceğini tahmin etmek zor değil…

 

Televizyonlarda yayınlanan dizilerin ana teması da bu değil midir? Ağırlıklı olarak aşk perdesi altında bu husus işlenmiyor mu?

 

Birbirlerini kıskanan erkekler, kadının gönlünü çeleceğim diye her türlü riyakarlığı çekinmeden irtikap eden delikanlılar ve güzel karısına göz diken erkeği öldürme, yok etme telaşına düşen zavallılar, dekolte giyinmiş karısını kem gözlerden uzak tutayım derken karısına zulmeden, şiddet gösteren erkek tiplemeleri canlandırılmıyor mu?

 

Bu günlerde kamuoyunu işgal eden en önemli konuların başını kadına uygulanan şiddet oluşturuyor. Bir yandan kadın yuvasından çıkarılmaya çalışılırken, diğer yandan bunun tabii bir neticesi olarak meydana gelen şiddet olayları tenkit edilerek kınanıyor. Ayrıca yine zavallı kadınlar tahrik edilerek sokaklara dökülüyor. Güya kadınlar haklarını böylece aramış oluyor. Kendilerince yapılan şiddete dikkat çekerek hak almaları sağlanıyor. Demezler mi “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.” Yaman bir çelişkidir sürüp gidiyor.

 

Bütün bunları dikkate alan Bediüzzaman Hazretlerinin kadına yapmış olduğu “yuvaya dön çağrısına” sadece geçim sıkıntısı gerekçe gösterilerek “havada kalıyor” demek büyük bir haksızlık olmuyor mu?

 

Bir cümle ancak bu kadar kötü yorumlanabilir. Sadece geçim sıkıntısı dikkate sunularak ki, o sıkıntı da gerçek sıkıntı değildir. Suni bir sıkıntıdır. Görenek belasıyla, zaruri olmayan ihtiyaçlar zaruri zannedilerek yapılan harcamalardan kaynaklandığı açıktır. Böyle bir durum gerekçe gösterilerek “kadının yuvasına dönemeyeceğini” savunmak tamamen hissi ve hissi olduğu kadar bilinçsizce bir yaklaşımdır.

 

Kaldı ki, Bediüzzaman Hazretleri onları düşünmemiş değil onları da düşünmüş ve onlara masum köylü kadınlarını örnek göstererek ekonomik özgürlüklerini bir şekilde (iffet ve ismet dairesinde kalmak şartıyla) kazanmalarını ve zalim erkeklere malzeme olmamalarını tavsiye etmiş.

 

Şiddete meyilli, dindar olmayan bir erkeğe köle olmamak için bu cevazı vermiş. Geçim derdi yüzünden kim olduğuna bakmadan zalim ve inançsız erkeklerin tuzağına düşen kadınlara yöneliktir bu çağrı. Kendini bir mal gibi satışa çıkaran kadınlara…

 

Bunu da sui istimal etmemek gerekir. “Üstad cevaz” veriyor deyip ihtiyacı olmayanların da gidip sırf para kazanmak niyetiyle yuvasından çıkarak çalışmasının doğru olmayacağı açıktır.

 

Cümlenin tamamını okumak ve ona göre yorum yapmak en doğrusudur. Tavsiye ederim…

 

1-"Mim"siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları
Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;
Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı
Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.
Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.
Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri.” (Sözler sh.668)

 

2-“Hemşirelerim, mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü mâsum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız. Şayet size münasip olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz.” (Lemalar sh.204)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.