İşte Kafkas Türkistan!

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه۪ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَر۪ينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ

"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar (taşıyıcılar) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir, hiç haksızlığa uğratılmazsınız." (Enfal Suresi 60)

Karabağ ve Çevresinin İşgali!

Bugün Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si 1994'ten beri 26 yıldır Ermeni işgali altında. BM, Rusya, Türkiye, Agit bu gerçeği kabul etmiş ve işgal ettiği toprakları terketmesini söyleyip duruyorlar! 

İşgal yüzünde bir milyondan fazla Azeri Türk mülteci durumda.

Ermenistan ise, zaten dünya Ermenilerinin maddi desteğiyle ayakta dururken; giriştiği savaşla iyice ekonomik krize girdi. Nüfusunun 4’te 1'i batıya göçmüş bir ülke. 

Ermenistan 2020 yazından beri Tovuz'a saldırıp gerilimi tırmandırıyordu.

Temmuz 2020’de, Azerbaycanlı Tümgeneral Polad Haşimov’u, subayları ile birlikte, Tovuz'da suikastla şehit ettiler.   Haşimov paşanın şehadeti, bir çatışma sonucu değil planlı bir suikastla gerçekleşti.

Tovuz; Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının geçtiği topraklardır.

1994'ten beri; Karabağ özerk bölgesi çevresi tamamen işgal edilip halkı kaçgın olduğu halde; Ermenistan'a dünya egemenleri hiçbir yaptırım uygulamadığı gibi, Minsk gurubu denen çözümcü ülkeler işgalin garantisini sağlamışlardır.

Ayrıca; PKK'lı teröristlerin kışlağı olan bu ülkede şimdi de PKK'lı militanların Ermeni milisleri eğittiği istihbaratlarca belirtilmiştir.

***

Ruslar; işgal edilen Azerbaycan topraklarının azadlık savaşında tarafsız gibi görünmektedir.

Putin'in dediği gibi "savaş Azerbaycan topraklarında" olmaktadır. Zaten Karabağ komünizm döneminden beri özerk bir bölge yapılmıştır.

Bugün Azerbaycan-Ermenistan haritasına bakınca; 4'lü bir çilingiryan kilidinin yerleştirildiği görülür;

1-Türkiye'den Azerbaycan'a doğrudan geçiş yoktur, Gürcistan üzerinden Azerbayacan'a ulaşılır.

2-Nahçıvan'dan Azerbaycan'a ulaşım yoktur, aralarındaki özerk Karabağ bölgesi bağlantıyı keser.

3-Türkiye/ Azerbaycan/Hazar/Türkistan erişimi yoktur ve İran üzerinden ulaşılabilir.

4-Ermeni/İran sınırı; hem Türkiye/Türkistan erşimini, hem de kuzey/güney Azerbaycan erişimini keser.

Bu engeller 4 yönlü bir kilitle kilitlenmiştir.

Bu kilit açılmadığı sürece; Türkiye, Nahçıvan/ Azerbaycan/Türkistan kapıları kapalıdır.

Rusya Azerbaycan'da Türkiye'ye piyon yedirmiş görünürken; Kırgızistan'da Türkistan'a şah çekmiştir.

Çin'in Doğu Türkistan/Uygurlar'a yaptığını Ruslar bitişiğindeki atavatan Kırgızistan'a yapacak gibi gözükmektedir.

Kırgızistan’da yaşanan dalgalanmalar, başkent Bişkek’te alevlenen ve genişleyen gösteriler, dün öğle saatlerinde Kırgızistan Merkez Seçim Komisyonu’nun 4 Ekim'de yapılan parlamento seçim sonuçlarını iptal ettiği haberleri ile Devlet Başkanı Ceenbekov’un “ülkede darbe girişimi gerçekleşti” sözüyle zirve yaptı.

Başkent Bişkek' in "Beyaz ev" dedikleri belediye binası muhaliflerce işgal edildi ve tahrip edildi.

Türkiye halkı ve yönetimi Kırgızistan'daki bu Rus entrikasına dikkat kesilip her şeyiyle destek olmalı.

Kardeş Kırgızlar bizden dua bekliyor..

Tiflis-Bitlis Kardeştir!

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, 1909'da Divan-ı Harbi Örfi/ Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi'nden (Bugünkü İstanbul Üniversitesi Merkez Taçkapı'dan geçince ileri soldaki ilk bina) berat ettikten sonra; İnebolu, Trabzon, Batum'dan sonra Tiflis'e gider.

Tiflis'te, Şeyh San'an Tepesinde/Kura nehri kenarında; etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:

"Niye böyle dikkat ediyorsun?"

Bediüzzaman der: "Medresemin plânını yapıyorum."

O der: "Nerelisin?"

Bediüzzaman: Bitlisliyim."

Rus polisi: "Bu Tiflis''tir!"

Bediüzzaman: Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir."

Rus polisi: "Ne demek?"

Bediüzzaman: "Asya'da, âlem-i İslâmda ÜÇ NUR, birbiri arkasından inkişafa başlıyor.
Sizde birbiri üstünde ÜÇ ZULMET inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane (baskı ve zulüm perdesi) yırtılacak, takallüs edecek (parçalanacak) ben de gelip burada medresemi yapacağım."

(Bugün Tiflis'te Rahmetli Sungur Abinin açtığı nur medreseleri var.)

Rus polisi: "Heyhat! Şaşarım senin ümidine."

Bediüzzaman: "Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüz) vardır."

Rus polisi: "İslâm parça parça olmuş."

Bediüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid (yetenekli) bir veledidir (çocuğudur); İngiliz mekteb-i idadîsinde (lise) çalışıyor.

Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur (evladıdır); İngiliz mekteb-i mülkiyesinden (siyasal ve hukuk fakültesi) ders alıyor.

KAFKAS VE TÜRKİSTAN, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde (Harp okulunda) talim ediyorlar. (Bediüzzaman Said Nursi- Tarihçei Hayat)

İşte Üstad Said Nursi'nin müjdelediği; iki bahadır oğulun başında Azerbaycan ve Kırgızistan geliyor.

Bu iki ülke Sözler/Risale Nur yoluyla iman-Kur'an hizmetinde önde gidiyorlar.

Azerbaycan Rus harp okulundan mezun olduktan sonra; Türk Harp Okulu'ndan da mezun oldu ve silahlı cihada başladı.

***

Nur Hizmeti Açısından Tarihi Arka Plan

"Kader bizi esir etti!"

Bediüzaman Said Nursî Bitlis’te; Bitlis çayının üstündeki köprüyü tutan Rus/Ermeni askerlerine görünmeden; geceleyin karşıya geçmek için; çay kenarındaki setten çaya atlarken ayağı kırılır. 33 saat; Rusları atlatıp kurtulmak ümidiyle set dibinde kırık ayağıyla bekler, sonunda yaşayan talebeleri ile Ruslara esir düşer. (3 Mart1916).

Son Şahitler'den, Bitlis'in içinde Üstadla beraber çarpışan Çoravanisli gazi Ali Çavuş Aras esir düşme anını şöyle anlatır:

"Ruslar gece yarısından sonra Bitlis' e saldırdı. (3 Mart 1916) Şiddetli çarpışmalar oluyordu. Üstadın çok sevdiği yeğeni ve birçok talebesi şehid oldu. Rahmetli Ubeyd tam yanımda şehid oldu ve ölmeden, ' Ali koş kemerimdeki altınları ve elbisemi al gavurun eline geçmesin' dedi.

Biz 4 arkadaş Üstadla beraberdik. Ruslar bizi çembere almıştı. Biz sırayla tüfeklere mermi sürüp Üstada veriyor o da ateş ediyordu. Üstad bu şekilde otomatik tüfek gibi seri ateş edebiliyordu. Bir seferinde silah ateş almayınca; bizi azarlayıp kötü söz söyledi ve o öfkeyle tüfeği kaya çarpıp parçaladı."

"Bu şekilde 2 yıldan fazla Ermeni/Ruslar'a karşı talebeleriyle savaşan Üstad esir düştü.

15 gün Bitlis'te tutuklanan Üstadın kırılan ayağı kısmen iyileşince; Van'a doğru yola çıkarılıyor.

Van'da Rusalarla işbirliği yapan bazı aşiret reisleri Üstada, "biz seni; Kürtçülük davasına reislik yapman şartıyla kurtarırız" diyor.

Üstad o işbirlikçi hainlere, "Ben müslüman Türk milleti aleyhinde çalışmaktansa esareti tercih ederim" diyor.

(Abdulmecid Nursi'nin Hatıra Defteri,s 119.)

(B.Said Nursi'nin Seyahatnamesi, M.Askeri Küçükkaya s, 148- Mevsimler Kitap 2019 Mart).

Yukardaki değerli kaynağa göre;

Erzurumlu İ. Hakkı'nın esir torunu yedek subay Muhammed Feyyaz'ın yeni ortaya çıkan 'Esaret Günlükleri' ne göre; 18 Mart 1916'da isimler kaydedilip Bitlis'ten Van'a doğru yola çıkılır.

"Akşam Başhan'da mola verdik. Burda Rus Kazaklar; tanımadıkları Said Kürdi'nin çok Kazak süvarisi öldürdüğü için kendilerine teslimini istiyorlardı.

O gece hayvan ahırında kaldıktan sonra Tatvan'a yollandık. Akşam üzeri Kazak müslüman bir asker bize acıyıp bir sığır kesti. O akşam herkes doyuncaya kadar et yedi, kalanları çantalara koydular.

25 Mart 1916'da ikindi vakti Van'a ulaştık. Van'da 4 gün kaldık.

Van'dan doğuya Ermenilere ait Erçek'e ulaştık. Ermeniler başımıza yığılıp bize hakaret etti. Gece planladıkları suikasttan Seyfullah isimli müslüman Türk bir askerin büyük yardım ve fedakarlığıyla kurtulduk. O geceyi korku içinde ve uykusuz geçirdik.

4 Nisan 1916'da Hoy/İran şehrine ulaştık.

21 gün sonra 25 Nisan 1916'da Culfa/ Nahçıvan'a sevk edildik. 26 Nisan 1916'da ikindi vakti Culfa'ya vardık, Culfa Rus işgalinde bir Azerbaycan kasabasıydı.

48 saat sonra trenle Dağıstan üzerinden Tiflis'e gönderildik. Üstad burda 1916 Eylül ayı sonuna kadar hastanede tutuldu."

Üstad Tiflis'teyken Van vali vekili Memduh Bey Dahiliye Nezaretine yazı gönderek Bediüzzaman'ın paraya ihtiyacı olduğunu ve gönderilmesi istenir.

20 Eylül 1916 tarihli Talat Paşa cevabı yazısında ise Kızılay kanalıyla Üstada 60 TL gönderilmesini ister

Ayrıca 23 Eylül 1916'da Bediüzzaman'a Başkurt Türk Yusuf Akçura'nın 1254 Mark götürdüğü anlaşılıyor.

Eylül sonunda Bediüzzaman'ın kırık ayağı iyileşince Tiflis'ten Kosturma'ya gitmek üzere Koligraf kasabasına esir kafilesiyle beraber gönderilir. (M Askeri Küçükkaya, A g eser s,151)

Azeri Türk'ü Bir Şahitten CULFA Günleri (Risale Haber)

Bediüzzaman, Culfa’da bulunduğu sıralarda boş durmayarak yakındaki bir mescidde Kur’ân dersleri veriyor.

Bediüzzaman’ın burada verdiği Kur'an dersleri sadece esirler tarafından değil Culfa halkı tarafından da takip ediliyor

Bu dersleri dinleyenlerden Nahcivan doğumlu Latif Hüseyinzade kendi şivesiyle ile Bediüzzaman’ın Culfa günlerini şöyle anlatıyor:

“Biz mescidde otururken dediler ki, 15-16 nefer Türkiyeli esiri Yerevan yolu ile Culfa’ya getirirler, birazdan mescide gelecekler. Mescide gelende gördük ki, başlarında ağ(k) sargı ve fes var.

Aralarında biri vardı, adı Said Nursî idi. Bizim adamlar ona ‘Fehrüddevran/Bediüzzaman’ deyirdiler. O geldikden sonra halk mescide toplaşmağa başladı.

O da halka Kur’ân hekiketlerini anladırdı. Hetta bir defe, sehv etmiremse Rahman Sûresinin ilk âyetlerini tefsir ederek dinimizin ne keder mentige uygun olduğunu ispat etdi.

O, tez-tez Kur’ân müsabıkaleri ve yarışlar keçirirdi. Bele müsabikelerin birine şahsen men de iştirak etmişem.”

Bediüzzaman'ın Culfa günlerine şahitlik etmiş olan Latif Hüseyinzade, Kosturma’da iken Nikola Nikoleviç’in karşısında ayağa kalkmayışını ise şöyle anlatıyor:

“1916 yılın yaz ayları idi. O dövrelerde ölkemiz Rus esaretinde olduğu içün II. Nikolay (Nikolaviç) düşmenimiz sayılırdı. O günlerde II. Nikolay Tiflis’e geldi ve Kafkaz'ın bütün elim adamları ve din hadimeleri onun görüşüne getdiler.

Tiflis’e getmiş elim adamlarımız da oradaki Türk esirleri ile görüştüler. Tiflis’e geden âlimlerin dediyine göre, II. Nikolay esir düşergelerinden/ kamp, birini gezerken Said Nursî’den başka bütün esirler ayağa galkdılar. Nikolay bunun sebebini soruşdurdukda Said Nursî, ‘İnandığım din sizin kimi bir kâfirin karşısında ayağa durmağa izn vermir’ deyir.

Bediüzzaman’ın bu sözlerinden gezeblenen Nikolay ona üç günlük hücre cezası ile birlikde ölüm cezası kesir. Üç günlük hücre cezası bitdikden sonra Nikolay Bediüzzaman’ı kurşunla e’dam ettirmezden evvel onun arzusunu soruşur.

O da; ‘İzn verin, iki rük’et namaz kılım, sonra meni e’dam edin’ deyir. Bundan sonra Nikolay onu e’dam cezasından azad edir.” (Risale Haber)

Üstadın Van/Kostroma Menzili (M.Selim Mardin, Risale Haber)

Üstadın Kostroma/İstanbul Menzili (M.Selim Mardin, Risale Haber)

***

Üstad Esirlikten Kurtulup Van'a Gittiğinde!

“Dâü’s-sıla” tabir edilen iştiyak-ı vatan hissi, beni vatanıma sevk etti. Madem öleceğim, vatanımda öleyim diye Van’a gittim.

Her şeyden evvel, Van’da Horhor denilen medresemin ziyaretine gittim.

Baktım ki sair Van haneleri gibi onu da Rus istilasında Ermeniler yakmışlardı.

Van’ın meşhur kalesi ki dağ gibi yekpare taştan ibarettir. Benim medresem onun tam altında ve ona tam bitişiktir.

Benim terk ettiğim yedi-sekiz sene evvel, o medresemdeki hakikaten dost, kardeş, enis talebelerimin hayalleri gözümün önüne geldi. O fedakâr arkadaşlarımın bir kısmı hakiki şehit diğer bir kısmı da o musibet yüzünden manevî şehit olarak vefat etmişlerdi.

Ben ağlamaktan kendimi tutamadım ve kalenin tâ medresenin üstündeki iki minare yüksekliğinde medreseye nâzır tepesine çıktım, oturdum.

Yedi-sekiz sene evvelki zamana hayalen gittim. Benim hayalim kuvvetli olduğu için beni o zamanda hayli gezdirdi. Etrafta kimse yoktu ki beni o hayalden çevirsin ve o zamandan çeksin. Çünkü yalnız idim. Yedi sekiz sene zarfında, gözümü açtıkça bir asır zaman geçmiş kadar bir tahavvülat görüyordum.

Baktım ki benim medresemin etrafındaki şehir içi Kaledibi mevkii, bütün baştan aşağıya kadar yandırılmış, tahrip edilmiş. Evvelki gördüğümden şimdiki gördüğüme, güya iki yüz sene sonra dünyaya gelip öyle hazîn nazarla baktım.

O hanelerdeki adamların çoğu ile dost ve ahbap idim. Kısm-ı a’zamı Allah rahmet etsin muhaceret ile vefat etmişler, gurbette perişan olmuşlardı.

Hem ERMENİ MAHALLESİNDEN BAŞKA Van’ın bütün Müslümanlarının haneleri tahrip edilmiş gördüm.

Benim kalbim en derinden sızladı. O kadar rikkatime dokundu ki binler gözüm olsaydı beraber ağlayacaktı

Evet, o vaziyetim o vakit beni nasıl ağlattırmış; on senedir hayalim, o vaziyete uğradıkça yine ağlıyor. Evet, binler sene yaşamış o ihtiyar kalenin başındaki menzillerin harap olması ve onun altındaki şehrin sekiz sene zarfında sekiz yüz sene kadar ihtiyarlanması ve kale altındaki gayet hayattar ve mecma-ı ahbap olan medresemin vefatı,

Umum Osmanlı Devleti’nde bütün medreselerin vefatını gösteren cenazesinin manevî azametine işareten koca Van Kalesi’nin yekpare taşı, ona bir mezar taşı olmuş.

Âdeta o medresedeki sekiz sene evvel benimle beraber bulunan merhum talebelerim, kabirlerinde benimle beraber ağlıyorlar.

Belki o kasabanın harabe duvarları, dağılmış taşları benimle beraber ağlıyorlar ve onları ağlıyor gibi gördüm." (Mektubat 13. Rica)

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.