Bismillahirrahmanirrahim
Yirmidokuzuncu Mektup
DÖRDÜNCÜ NÜKTE
Kur'ân-ı Hakîmin hakikî tercümesi kàbil olmadığını Yirmi Beşinci Söz ispat etmiştir. Hem mânevî i'câzındaki ulviyet-i üslûp ise tercümeye gelmez. Mânevî i'câzında olan ulviyet-i üslûp cihetinden gelen zevk ve hakikati beyan ve ifham etmek pek müşkül. Fakat yolu göstermek için bir iki cihete işaret edeceğiz. Şöyle ki:
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan,
وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ 1
وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ 2
يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فِى ظُلُمَاتٍ ثَلاَثٍ 3
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ فِى سِتَّةِ اَيَّامٍ 4 يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ 5
لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ 6
يُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَهُوَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 7
gibi âyetlerle, o derece harika bir ulviyet-i üslûp ve i'câzkârâne bir cemiyet içinde hallâkıyetin hakikatini hayale tasvir ediyor, gösteriyor ki:
"Sâni-i Âlem olan şu kâinatın ustası, iş başında olarak şems ve kameri hangi çekiçle yerlerine çakıyorsa, aynı çekiçle, aynı anda zerreleri yerlerine, meselâ zîhayatların gözbebeklerinde yerleştiriyor. Semâvâtı hangi ölçüyle, hangi mânevî âletle tertip edip açıyorsa, aynı anda, aynı tertiple gözün perdelerini açar, yapar, tanzim eder, yerleştirir. Hem Sâni-i Zülcelâl, mânevî kudretin hangi mânevî çekiciyle yıldızları göklere çakıyorsa, aynı o mânevî çekiçle, beşerin simasındaki hadsiz alâmet-i farika noktalarını ve zâhirî ve bâtınî duygularını yerlerine nakşediyor" diye ifade eder.
Demek, o Sâni-i Zülcelâl, iş başında işlerini hem göze, hem kulağa göstermek için, âyât-ı Kur'âniye ile, bir çekici zerreye vuruyor; aynı âyetin diğer kelimesiyle, o çekici şemse vuruyor, merkezine çakar gibi ulvî üslûpla vahdâniyeti ayn-ı ehadiyet içinde ve nihayet celâli nihayet cemâl içinde ve nihayet azameti nihayet hafâ içinde ve nihayet vüs'ati nihayet dikkat içinde ve nihayet haşmeti nihayet rahmet içinde ve nihayet bu'diyeti nihayet kurbiyet içinde gösterir. Muhal telâkki edilen cem-i ezdâdın en uzak mertebesini, vâcip derecesindeki bir suretini ifade eder, ispat edip gösterir. İşte bu tarz ifadesi ve üslûbudur ki, en harika edipleri, belâğatine secde ettiriyor.
Dipnot-1: "Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir." Rum Sûresi, 30:22.
Dipnot-2: "Gökler Onun kudret elinde dürülmüştür." Zümer Sûresi, 39:67.
Dipnot-3: "O sizi, annelerinizin karnında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine çevirerek yaratıyor." Zümer Sûresi, 39:6.
Dipnot-4: "Gökleri ve yeri altı günde yarattı." A'râf Sûresi, 7:54.
Dipnot-5: "Allah, kişi ile kalbi arasına girer." Enfâl Sûresi, 8:24.
Dipnot-6: "Zerre kadar birşey bile Ondan uzak kalamaz." Sebe' Sûresi, 34:3.
Dipnot-7: "O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. Gönüllerde saklı olanı hakkıyla bilen de Odur." Hadîd Sûresi, 57:6.
Bediüzzaman Said Nursi
Mektubat