İsmail Kayan’sız tam bir yıl…

Mehmet C. GÖKÇE

Vefat edeceğini hissetmişti sanki…

Kazadan bir gece önce saat 22.27’de bendenizi arayıp dedi ki:

-Ağabey, Abdulkadir Badıllı ağabeyi ara da gidip ziyaret edelim; hem ziyaret ederiz hem de Risale Akademi’nin Bitlis programına katılmasını kesinleştirmiş oluruz.

Ben de:

-Ağabey, saat kaç?... Gecenin bu saatinde gidilir mi, dedim. Bunun üzerine gayet net ve ısrarlı bir ses tonuyla:

-Vallaha Badıllı ağabey seni kırmaz; sen bize randevu alabilirsin, karşılığını verdi.

Telefonu kapadıktan hemen Badıllı ağabeyi aradım ve:

-Badıllı Ağabey, çok özür dilerim; biçimsiz bir vakitte aradığımın farkındayım. Ancak İsmail ağabey: “Ziyaret edelim” diyor, açıklamasını yapınca Badıllı ağabey çok içten ve sıcak bir cevap verdi:

“Kardaşım, sizin için ‘vakit’ söz konusu değildir… İstediğiniz zaman gelebilirsiniz…”

Badıllı ağabeye varana kadar saat gece on biri geçti. Bizi çok samimi karşıladı. Karşılıklı helalleşip adeta vedalaştılar. Badıllı ağabey:

- İsmail kardeş, benim ile bu yıl çok yoruldun; Risale Akademi’nin düzenlediği bütün programlara beni götürdün. Isparta, Elazığ, Mardin ve daha pek çok yere eşlik ettin. Olağanüstü bir hizmet sergiledin. Beni çok rahatlattın. Allah senden razı olsun, hakkını helal et… deyince; İsmail ağabey de:

- Ağabey, asıl siz hakkınızı helal edin;  bana böyle bir hizmet fırsatı verdiniz. İnşaallah haftaya da Risale Akademi’nin Bitlis programına beraber iştirak ederiz… karşılığını verdi.

Sözleştik; ama nasip olmadı… Tevafuka bakın ki, 1 Mayıs günü kaza geçirdiğimiz sıralarda da Badıllı ağabey yoğun bakıma alındı ve uzun süren hastalık ve tedavi sürecinin startı aynı saatte verilmiş oldu… Nitekim–üzülmesin diye– İsmail ağabeyin vefatını uzun süre Badıllı ağabeye söylemedik. Bilahere ziyaretine gidip alıştırarak açıklamak durumunda kaldım. Meğerse o da, İsmail ağabeyin kendisini ziyaret etmemesine bir mana verememiş.

Vefattan önceki gün de beraberdik. Fakültedeki bütün işlerini tamamladı ve arkasından yarım iş bırakmadı. Ertesi gün, yani 1 Mayıs için planladığımız Diyarbakır seyahatini de konuştuk ancak O defalarca Diyarbakır’a ulaşamayacağımızın altını çizdi. Akşam, neredeyse bütün akraba ve taallukatla telefonlaşıp adeta hepsiyle vedalaştı.

Vefatının 1. Yıl dönümünde İsmail Kayan ağabeyi rahmetle anıyoruz.

***

Vefatının birinci yıldönümünde merhum İsmail Kayan

İlk kez Şanlıurfa’nın sıcak bir gecesinde karşılaşmıştık İsmail Kayan ile… Dostlar meclisindeki sıcaklık ve samimiyeti hemencecik fark ediliyordu. İçi-dışı bir olan ender bir şahsiyetti. Adeta “vefa”nın tecessüm etmiş haliydi. Yüzünde yapay bir çizgi olmadığı gibi gönlünde de yapaylıklara yer vermiyordu. Beraber geçirdiğimiz yirmi yılı aşkın zaman diliminde “Hasta” olduğu bazı özellikleri zihnimizde şöylece yer etti:

1-Cemaatsiz namaz kılması vaki değildi. Çoğu zaman fakültedeki odama gelir bana cemaat olurdu. Suriye, Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi çeşitli ülkelere beraber yaptığımız seyahatlerde de bu özelliğini devam ettirir; cemaat sevabından mahrum kalmamamızı sağlardı.

2-Her gün asgari bir cüz Kur’an okuması terk etmediği adetlerindendi. Seyahate çıktığımızda önce cüzlerini çantasına yerleştirir sonra diğer eşyalarına bakardı. Odasında bulunduğu sürelerde dahi yapacağı bir iş yoksa vaktini Kur’an ile değerlendirirdi.

3-Günlük Risale ve Cevşen okumaları, ömür boyu ihmal etmediği virdleriydi. Planlı, programlı bir okuma takibi vardı. Bunun dışında haftalık umumi sohbetlerin yanı sıra belli peryotlarla beraber takip ettiğimiz müzakereli ve dar kapsamlı özel sohbetlere çok önem verirdi.

4-Yaptığı işi dört dörtlük yapardı. Üstlendiği vazifenin hakkını verir ve neticelendirinceye kadar takip ederdi. Yarım yamalak ve kerhen hiçbir şey üstlenmez bu tür yaklaşımlardan da hiç hoşlanmazdı.

5-Muhteşem bir helal-haram hassasiyeti vardı ve şüpheli şeylerden son derece kaçınırdı. Bu vesileyle hiç unutamadığım bir-iki hatırayı paylaşmak istiyorum:

Nisan aylarının son günleriydi ve Urfa’da sıcaklarda iyiden iyiye hissedilmeye başlanmıştı. Ziyaretine gelen ortak bir dostumuzu Daire Başkanlığındaki makam odasına götürdüm. Saat öğlen on ikiyi geçmişti. Hoca odasındaydı ancak lambaları ve klimayı kapatmış pençeleri açmıştı. Zorlamamızla sebebini açıklamak zorunda kaldı; dedi ki: “Efendim, ben memurum. 08.00-12.00 ila 13.00-17.00 mesaisine tabiyim. Dolayısıyla 12.00-13.00 arası odam da olsam elektrik ve klimayı kullanamam; benim için caiz değil…

Bir seferinde de odasında oturuyorduk. Daha sonra Üniversitenin işini yapan bir müteahhit olduğunu öğrendiğimiz bir beyefendi içeri girdi. Elindeki paketi sehpasının üzerine bırakarak oturdu. İsmail hoca hemen: “Nedir, o paket?” dedi. Adam: “Hocam, hiç… Değersiz bir şey; çam sakızı çoban armağanı” diye cevap verdi. Hoca: “Al kardeşim paketini; benim almam mümkün değil” dedi. Beyefendi: “Hocam, istihkakımızı yaptık. Paramızı aldık. Üniversite ile işimiz kalmadı” dediyse de; hoca: “Hayır kardeşim, bu sonraki işler için gönül fethidir” diyerek kesin bir şekilde geri çevirdi.

Bankalar ile o kadar hassas davranırdı ki hiçbir surette gönlü razı olamayan işlemler yapmazdı. Örneğin, bakiyesinde dokuz lira kaldıysa bir lira yatırıp on lirasını çekerdi. Faize karşı çok duyarlıydı.

6-İsraftan hoşlanmaz ancak son derece cömertti. Lüzumsuz harcamalar yapmaz fakat imkanlarını aşan bir hayır yarışı vardı. “İsrafta hayır olmadığı gibi hayırda da israf yoktur” ilkesini hayat düsturu yapmıştı.

Pek çok fakir öğrenciye burs verdiğine ya da burs temin ettiğine şahit olmuşuzdur. Harcını yatıramayan nice öğrencinin harcını yatırdığına; pek çok öğrencinin evini dayayıp döşediğine tanıklık etmişizdir. Muhtaç insanları bulup buluşturması, sıkıntılarını gidermesi ve bu hizmetlerini sessiz sedasız yapması hususunda ilahi huzurda da şahitlik ederiz.

7-Sıla-i rahim konusunda çok hassastı. Kardeşlerini ve annesini sık sık arar hal ve durumlarını sorar ve gönüllerini alırdı. Aile için bir danışma merciiydi. Kardeşleri, yaptıkları bütün işleri kendisiyle istişare ediyorlar ve fikrini alıyorlardı.

8-Vefanın mücessem timsaliydi. On yıllardır dostluklarını sürdüğü yakın arkadaşları vardı. Onları soruyor, ziyaretlerine gidiyor ve irtibatını devam ettiriyordu. Özellikle iyiliklerini gördüğü insanları suret-i katiyede unutmaz ve devamlı bir şekilde minnettarlıklarını hissederdi. Gördüğü iyiliğin kat kat karşılığını verse dahi kendisine yapılan iyiliği hiçbir zaman unutmazdı.

9-Söz ve taahhüd konusunda son derece hassas olduğu gibi yalan, hile ve dolambaçlı yollardan nefret ederdi. Kimsenin arkasından konuşmaz ve konuşturmazdı.

10-İsmail hocanın fedakarlığını ifade edebilmek mümkün değildi. Gecenin yarısında arayıp bir talebinizi iletseniz dahi, sebep ve gerekçesini sormadan yerine getirirdi.

Allah’ın rahmet ve mağfireti senin üzerine olsun İsmail abi!...

Beraber kaza geçirdiğimiz 1 Mayıs 2013 günü, kaza esnasında bile elinde Kur’an cüzü vardı. Rabbinle konuşuyor, O’nunla sohbet ediyordun. Adeta vedalaşarak gittin, gideceğini hissetmiştin. Bu yüzden bütün işlerini bitirdin. Veda ziyaretlerini tamamladın ve gittin. Şimdi Resullüllah’ın komşuluğunda, Üstadının refakatinde hayat sürdürüyorsun. Belki de vefat ettiğinin farkında bile değilsin. Amellerin en güzeliyle bu dünyadan intikal ettin. On defasında hac ziyareti, birkaç defasında umre ziyareti için gidip ziyaret ettiğiniz Kabe, Ravza, Hacer, Mina, Müzdelife, Hatim, Arafat ve Haremeyn sana şahitlik edecekler ve sen makamların en güzeline erişeceksin. Senden sonra “dayı” deyip çokça saygı gösterdiğin hizmet ehli Abdullah Haksever abi de geldi. Eminim Hac’de onu karşılayıp yardımcı olduğun gibi orada da karşılamışsındır.

Geride bıraktığın tertemiz çocukların hizmetlerine devam ediyorlar. Seni mahcup edecek hiçbir hareketleri yok. Senin yerini dolduramazlarsa da senin dostlarınla beraberdirler. Yasin, Kur’an ve Hatimlerinde seni paysız bırakmıyorlar. Öğrettiğin doğruluk ve dürüstlük onların da şiarı… Seni her gün hatırladığımızdan emin olabilirsin. Üniversiteye servisle giderken beklediğin durağı fatihasız geçmiyoruz. Çocuklarla irtibat halindeyiz. Müsterih İsmail abi…

Vefatının birinci yıldönümünde İsmail Kayan abimizi rahmet ve mağfiret ileyad ediyoruz.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.