Diğergam duyguların viraneye çevirdiği bir yetmezlik hali, gayretle kamçılanıp hala sefer aşkıyla tutuşup yetersiz mermileriyle tetiğe basıyorsa, bu cehdin mimarisi gayr-i nizamidir. Bu iştiyak, rahat köşkünden anlaşılmaz. Düzen konforundan okunmaz. Orta yol kırılganlığı ile gidilmez.
Hüznün masumca beslediği dertler, dermanı düşünür. Derman arayışındadır. Usulün içindedir. Yokluğun pençesindedir, fakirliğin avucundadır. Ama izzetin asaletinde teslimiyetin zirvesindedir.
Hayat akan suyun debisi gibi sabit değildir. Türbulanslıdır. Dalgalıdır. Suyun mecrasını zorlar bazen. Akışın dinamik gücü hız yaptıkça yokuş aşağı sürükler. Direncini kırar. Cazibe ile akıp eğimiyle yolunu kolaylaştırırken beraberinde mecrasında akan her şeyi de kendisine mahkum eder. Bu mecrada akıntıya kapılmak, hedefine gitmek, eşlik etmek, içinde kalmak veya varmak ile boğulmak akışın değişken serüvenleridir.
Bazen suyun yukarı doğru akıp en tepe noktaya varması bir pompaj, öncesi bir üst yükseklikle su taşınmış olur. Maksimum yükselmeden sonra suyun akışı yine cazibeyle, aşağı doğru eğimle yoluna devam eder. Su leyyine bir hal, insan ise beyyine bir varlık olarak akışkan dinamikleri bir birine benzer.
Durgun sular, gölet yapılar ve birikinti sular akış dinamiği yerine basınç potansiyelini sağlarlar. İhtiyaç anında tahliye sistemleri ile dip dalga gibi akar ve kontrollü bir şekilde ihtiyaca cevap verirler. Sulama sistemlerinde susuz ve çatlak toprakları beslerler. Suyun toprakla buluşması, tohumla birlikte yer altında çekirdeklere kabuğunu kırma müjdesi verir.
Diğer tarafta değerlendirilemeyen, kontrol edilip dönüştürülmediği için kullanılamayan su havzaları ise yine atmosfere bulut ve nem, iklim kuşağına yakın çevreye faydaları olur. Ancak baraj gibi su gemleyip, önü tutulup bir enerji havzası olacak poransiyeli inşa edilmedikçe "Su akar etraf bakar" misali istenen kaynak firsatı oluşmaz. Fıtrat havzaları da aynı kanunla iç kaynaklarını doğru mecrada değerlendirirse şevk enerjisi bereketlenir.
Bir de batakların kirli sular, kirletilen sular, sanayinin kimyasal atık suları var. İstenmeyen sulardır, bu şekliyle değerlendirilemezler. Zararlı etkilerini gidermek gerekir. Bu sular arıtma tesisleri ile arınma sürecinden sonra tekrar kullanılabilir. Zararından, kirinden, fonksiyonsuzluğundan ayrıştırıp temizlenme derecesine göre farklı ihtiyaçlar için bu sulardan yararlanmak mümkün. İnsanın zararlı hallerden kurtulup arınması gibi yeniden hayata ve hayrata tövbe kapısından girilebilir.
Beklenmeyen bereket, ilahi lütuftan rahmet olarak gökten zembille iner gibi imdadımıza koşan yağmur suları ise emici karakterde toprağa, hayvanlara ve başka canlıların organizmasına ve insana kadar temel ihtiyaçtandır.
Yağmur sularının belli yüzey alanlarından toplanıp stoklanması depolarda arındırılması da teknolojinin sunduğu yeni fırsatlar.
Bir de kaynak sular vardır, çeşmeden akar, ovada yeşillenir, içildikçe sulak bedene bir liman gibi can katar. Can suyu olur.
İçildikçe tamamlayan benzer bir akışkan yok su gibi.
Anlaşamayan, hatta kavgalı iki elementin koalisyonundan, işbirliğinden reaksiyona girip, kendilerine bambaşka bir bileşen olarak "Ben"den "Biz"e geçen yeni kimyaları ile sıvılaşan ve yumuşayan bir hayat ilacına dönüşmüş.
İnsanın da çatışmaları dönüştürmesi, zıtları yeni bir formda buluşturması, zorlukları çözüme kavuşturacak ortak reaksiyonlarla yeni bir terkip ve bileşenle sosyal kimyasını hidrojenden suya ve hayatın en akıcı varlığına alışkanlığına dönüştürmesi mümkün.
"İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya" örnekliğinde yol ve arayışı yumuşatır ve kıvam verir hayata. Engellerini mecraya ve akışını nüfuz etmeye taşıyan bir seyyaliyet verir.
Arayışın anne kalbinde Hacer validemizle billurlaşan su ihtiyacı, yedinci seferde oğlu İsmail'e zemzem olmuş.
Anne gibi müşfik, evlat gibi muhtaç, sa'y gibi gayret ve çaresizlikle Rabbine iltica ile suyunu, kaynağını arayacaksın.
Aziz olmak, zemzem gibi hakikat suyundan içmekle suyun her hali insanlığa akar.
Yaşamın kıyısında can suyuna akanlara selam olsun.