İslâmı mahbub göstermek

Şaban DÖĞEN

Başlıktaki ifade “İslâmı sevimli göstermek” anlamına geliyor. İslâm sevimli değil mi ki bu ifadeyi kullanıyorsunuz diyebilirsiniz?

İslâm şüphesiz sevimli, güzel, her yönüyle faydalı, mükemmel; başka hiçbir şeye ihtiyaç hisettirmeyecek kadar harika; ruh, kalp, akıl ve hissiyâtı doyuran bir din.

Siz gelin görün ki İslâmı tanımadığı için onu terörle örtüştürenler var. İslâmı kafa kesme, el kesmeden ibaret bir din zannedenler var. Şüphesiz bu bakış açısı her şeyden önce cehaletin eseri. İslâmı tanıyan insaflı bir kimsenin söyleyebileceği bir lâf değil bu.

Şüphesiz bunda İslâmı bilmeyip ona, ayna olamayan, perde ve gölge olan, Müslüman kimliğini taşımaktan öte dinle fazla ilgisi olmayan, dinini tanımayan insanların olumsuz söz ve davranışlarının da rolü var.

Bize düşen şu veya bu şekilde İslâm hakkında bilgisiz kalmış, yanlış bilgilere angaje olmuş insaflı kimselere hakikatleri duyurmaktır. Çünkü Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, “Gayr-i müslime karşı hareketimiz iknadır. Zira, onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbub [sevimli] ve ulvî göstermektir. Zira, onları munsıf [insaflı] zannediyoruz.”1

İşte bu bakış açısı sayesindedir ki hakikati araştıran birçok insaflı Batılı, İslâmın güzelliklerine mest olmuş; kurtuluşu, huzuru onun sinesine sığınmakta bulmuştur.

Geçmişte de öyle olmamış mıydı? Hz. Ömer’in (ra) halife bulunduğu yıllardı. Ebû Ubeyde, Suriye taraflarında Bizanslılara karşı mücadele veriyordu. Bir ara Herakliyus’un büyük bir kuvvetle üzerlerine doğru geldiğini öğrendi. Taktik icabı ordusunu geri çekecekti.

Yalnız ihmal edilmemesi gereken önemli bir nokta vardı. Suriye halkından cizye (vergi) alınmıştı. Vergi onları korumak içindi. Oysa şimdi koruyamayacaklardı. Komutanlarına gerekli tâlimatı verdi. Hıristiyan halka şunları söyleyeceklerdi: “Öğrendiğimize göre güçlü bir Bizans ordusu bize doğru geliyormuş. Sizden aldığımız cizyeleri geri veriyoruz. Çünkü aramızda antlaşma yaptık. Cizye karşılığında sizleri koruyacaktık. Ama şimdi bu görevin üstesinden gelebilecek durumda değiliz. Onun için cizyelerinizi iade ediyoruz.”

Hıristiyan halk şaşırıp kalmıştı. Böylesine bir dürüstlüğü ne görmüşler, ne de duymuşlardı. Hayretlerini gizleyemediler: “Sizin yerinizde Romalılar olsaydı, değil aldıklarını geri vermek, elimizde ne var ne yok, hepsini alırlardı. Ne olur tekrar gelin, bize hâkim olun!”

Sonra da ellerini kaldırıp şöyle duâ etmişlerdi: “Yâ Rab! Müslümanlar tekrar gelsin, bize hâkim olsunlar!”

Bütün mesele İslâmı iyi öğrenip yaşamak, ona perde ve gölge olmamak, onu bütün sevimliliği ve güzelliğiyle gösterebilmek!

Dipnotlar: 1- Hutbe-i Şamiye, s. 95.
 
Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.